"BÖLÜM XXXV"

2.7K 320 147
                                    

Babam,

Bu hayattaki tek dayanağım, tek sırdaşım olan babam... Biliyorum, şaşkınsın... Çünkü kızından hiç beklemediğin bir durumla karşı karşıyasın. Şu an neler hissettiğini anlıyorum inan. Bu mektubu tutarken titreyen ellerini, büyük bir hayalkırıklığıyla yatağıma çöküşünü, göz pınarındaki o tek damla yaşı bile görüyorum babacığım. İnan bu anı sana yaşatmayı hiç istemezdim. Seni böylesine yıkan kişi ben olmak istemezdim ama biliyorum ki mektubu bitirdiğinde sen de beni anlayacaksın babacığım, en azından bunu bilmenin huzuruyla teselli buluyorum.

Evet, gidiyorum baba... Tıpkı yıllar önce annemle senin yaptığın gibi aşkıma sahip çıkmaya gidiyorum. Mücadele etmeye, yıllardır sürüp giden bu kini, bu amansız düşmanlığı yıkmaya gidiyorum. Kızının seni ezip geçtiğini, sözüne karşı geldiğini sakın düşünme. Bunu asla yapmayacağımı sen de biliyorsun. Ben... Ben sadece denemek istiyorum, baba. O adamın karşısına çıkıp sana, anneme ve bize ne kadar haksızlık ettiğini anlatmak istiyorum. Belki bu düşmanlığı sona erdirmeyi başaramam bilmiyorum ama bundan birkaç yıl sonra keşke deneseydim diye kendi kendime hayıflanmak istemiyorum baba. Ne olur sen de bu kadarını bana çok görme...

Muzaffer o ana kadar ağladığının bile farkında değildi. Sayfaya düşen yaşı gördüğünde bunun farkına vardı.

"Ah be kızım, sen ne yaptın?" deyip gözyaşının sayfanın üzerindeki dağılışını izledi. Sonraki satırlar ise hüznüne sitemli bir tebessüm olarak eşlik etti.

Hani küçükken bana söylediğin bir şey vardı, hatırlıyor musun? "Hayatta karşına ne çıkarsa çıksın, sen kalbinin sesini dinlemekten vazgeçme kızım," derdin. Kalbim buralara sığmıyor baba. Arın'ın olmadığı bir yere memleketim diyemiyorum. Vatansız kalmış bir göçebe gibi oradan oraya savruluyorum. Sevmeyi bilmeyene derdini anlatmak zordur, bunu en iyi sen bilirsin. Yıllardır sana her baktığımda o yumuk gözlerinde bunun yorgunluğunu gördüm. Aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Sen de bunu istemezsin biliyorum.

"İster miyim hiç? Hele senin için hiç istemem ama..." Yaşlı adam kuvvetli bir şekilde burnunu çekip havaya baktı. "O ama var ya işte... O ama belimi büküyor be kızım. Sen de bunu anlasaydın keşke."

Gidiyorum ama şunu bil ki bu bir veda değil baba. Çok yakında döneceğim. Belki her şeyi ardında bırakmış mutlu bir kadın olarak, belki de değiştiremediği bu düzenin altında ezilip, kadere boyun eğmiş biri olarak döneceğim. Bilmeliyim baba. Ne şekilde dönersem döneyim, omuzunda hâlâ bana yer var mı, bunu bilmeliyim.

Affet beni ne olur...

Hiçbir şey için olmasa da sadece şu an döktüğün gözyaşların için affet...

Muzaffer, son satırın hüznüyle derin bir iç çekip tekrar gözyaşlarını serbest bıraktı.

"Ah, benim güzel kızım... Ah benim kara yazgılım..." diyerek mektubu göğsüne bastırdı. Canı yanıyordu. Yanmaması mümkün müydü? Tabii ki değildi. Bunu en iyi kendisi bilirdi. Yıllarca biricik aşkı Ceylan'ın acısında birlikte yanmamışlar mıydı? Ceylan aşkı için ailesine yüz çevirmişti çevirmesine ama çeyiz niyetine bir yürek dolusu acıyı da beraberinde getirmişti. Muzaffer'in bu hayattaki imtihanı da buydu: Aşkın sebep olduğu acıyı sırtlanmak. Yaşattığını yaşamadan ölmek kitapta yazmıyordu. Muzaffer'in şu an yaşadığı işte tam da buydu.

Geçmişiyle şimdisine öylesine dalmıştı ki aşağıdan kapının büyük bir gürültüyle çalmaya başladığını idrak etmesi epeyce bir zamanını aldı ama toparlanması kısa sürdü. Hızla yataktan kalkıp merdivenlere yöneldi. Kapıdaki her kimse öfkesi ve telaşı daha şimdiden yaşlı adamı etkisi altına almayı başarmıştı. Panikle üçer beşer indiği merdivenlerden bağırmaya başladı.

BORANLI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin