🍁 Düzenlendi🍁
Hayatına anlam kazandıran insanları kalbinde sakla. Kimsenin girmesine izin verme yanlarına. Belki bir gün biri gelip onların yerine yerleşmek isterse izin verme. Çünkü insan sevdiklerini, sevebildiği şartta özgürdür. Onları sevmesi engellenirse özgürlüğü de engellenir. insan sevemediği süreçte niye yaşar ki zaten.
"Bununla biz hiç iyi anlaşamazdık. Böyle aramızda buzlar vardı. Ekipten herkesle anlaşırdı. Ama benimle anlaşamazdı. Ya da ben onu kıskandığımdan gıcık davranırdım. Sonra bir operasyonda böyle yine bir uyuşturucu baskınına gittik. Az mühimmat vardı yanımızda. Bize kumpas kurulmuş. Böyle dağ başında bir yerdeyiz. Destek ekip de gelmemiş daha çok sıkışmışız. Ya beş ya altı kişiyiz hiç unutmam. Bu bana döndü dedi ki ' burada yirmi kişiyiz. Biz onlardan değil onlar bizden korksun.'"
Ona bakıp anlamaz biçimde kaşlarımı çattım. "Babamın matematiği hep kötüydü ama bu kadar kötü olduğunu düşünmezdim." Bana bakıp bir kahkaha attı. Sonra yavaşça ciddiyete büründü.
"Dedi ki, ' Bana öyle bakmayın. Ben orada on tane köpek görüyorsam. Burada da aslan gibi yirmi tane bozkurt görüyorum.' O gün dedim ki bu adam her ne kadar gıcık olsa da kalbi adam gibi adam." Ona bakıp tebessüm ettim. Aklıma babam gelince gülümsedim. Babamı Ateş ağabeyinin ağzından dinleyince garipsedim. Babamın arkasından ölümünün ardından ilk kez Ateş ağabeyle konuşuyordum.
"Seni hep Dişi Kurt diye severdi. " ona bakıp başımı salladım.
"Onun lakapları meşhurdu. Sana ne derdi Ateş ağabey bizimle birlikteyken hep isminle seslenirdi sana." Dedim merakla bana bakıp derin derin düşündü. " Kara derdi. Neden diye sorduğumda ben böyle inadını görmedim derdi." Ona bakıp gülümsedim.Kapı o an açılınca Kader Abla,Ateş ağabeyin eşi, geldi. Bize bakıp kaşlarını çattı.
"Size demedim mi ben yarım saate aşağıda olun diye." Ona bakıp gülümsedim. Ateş ağabey ise bildiğin sırıtarak. "Güneş ile lafa dalmışız. Bu arada sen ne güzel sinirleniyorsun kız. Ama biraz daha geliştir kendini böyle pek inandırıcı olmuyor." Oturduğum yerden kalkıp kapıya yöneldim. Onları arkada bırakırken salona indim.Korkmaz , Bulut ve Yıldız koyu bir muhabbete kahkaha atarken onlara bakıp gülümsedim. Ama bu sadece rol icabı bir gülümsemeydi. Onlar muhabbetine devan ederken benim hala aklım başka yerlerdeydi.
Mesela ben çok mu abartıyorum ya da onlar mı umursamıyor anne ve babamın yokluğunu. Ya da sadece ben mi kendimi uçurumda hissediyordum. Hala anlayamamıştım.
Bazen etrafıma baktığım onların yokluğunu anlayınca garip hissediyordum. Yorgun hissediyordum. İnsanları umursamayıp ağlamak istiyordum. Telefonumun sesi ile düşüncelerimi kenara koydum. Ekran da yazan isimle hafif tebessüm etmeden edemedim. Yüzüm direk Korkmazı buldu.
" Dakikan çok herhalde. İki metre uzağındaki insanı dahi aradığına göre." Bana baktı. Sonra ise dudakları aralandı.
"Bir ben faturalı kullanıyorum iki insanın karşısındaki insanın muhabbeti çok güzel(?) Olunca böyle muhabbete bir de telefonda devam edelim diye düşündüm. Ona bakıp "Sana kimse söylemedi mi iğrenç espri yapıyorsun diye." Demekten kendimi alamadım.Ateş ağabey ve Kader ablanın yemeğe gelmesinin ardından yemeğe koyulduk. Yemek bitince Bulut ve Yıldız eve dönmek istediklerini söyleyince oradan ayrıldık. Korkmaz da bizi bırakmak için peşimize takıldı. Ateş ağabeylerin evi ve bizim evin arasındaki üç evde başımıza bir şey gelecekti sanki.
Evin önüne gelince Korkmaza baktım. Oda bana baktı. Sadece birbirimizi izledik. En sonunda bana sarıldı.
"Gözlerinde dahi görebiliyorum acıyı ve bu benim kalbimi acıtıyor Güneş. Artık kendine gelmelisin. Bu benim Güneş'im değil. Yarın sanırım Bulut ve Yıldız'ın öğretmeniyle görüşeceksin. Beraber gidelim. Unutma ben hep yanındayım." Ona bakıp gülümsedim. "Biliyorum. Teşekkür ederim. Biraz zaman verin bana. Buna gerçekten ihtiyacım var." Onu geri bırakıp eve girdim. Bulut ve Yıldız odalarına gitmişlerdi bende mutfağa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanatsız Kelebek 1 ( Düzenleniyor ) #wattys2019
Teen Fiction"Neden böyle yapıyorsun Güneş? Neden sana yardım etmeme izin vermiyorsun? Neden uçman için kırık kanadın olmama izin vermiyorsun?" Ona dolu gözlerle bakıyordum. Onu böyle görmek çok garipti. Kelimeler boğazıma düğümlemiyordu sanki. Ona bakıp derin n...