Babası kapıyı zorlamaya başlamıştı. Caroline şu anda duramazdı. Bağırmaya devam etti. Kapı o bağırırken birden bire büyük bir gürültüyle açılıp duvara çarptı. Yüzü kanlar içindeki babası kendisine doğru geliyordu. Bu sefer öleceğini biliyordu Caroline. Bu defa onu dövüp bırakmayacaktı.
Tam suratına elinin tersiyle vurup daha kendisine gelemeden boğazına yapıştığı sırada uzaktan bir polis sireni duyuldu. Bağırması işe yaramıştı. Birileri polisi aramıştı. Babası polis sirenini duymasına rağmen onu bırakmıyordu. Demek ölmeden önce son bir iyilik yapması gerekiyordu.
Babasının arkadaşları babasını çekerek ondan uzaklaştırdıklarında anlayamadı durumu. Hala ölmeyi bekliyordu. Ama nefes almaya devam ediyordu işte. Evin önünde duran polis arabasına bakmak için pencereden uzattı başını. Babası ve arkadaşları kaçışmaya çalışıyordu. Onlar koşarak kaçmaya başlayınca poliste peşlerine düşmüştü. İşte bu bir fırsattı.
Artık burada kalamazdı. Onlarla işbirliği içinde olduğu anlaşılacaktı. Eve de dönemezdi. Bu ölüm fermanı demekti onun için. Polisler gelmeden buradan çıkmalı ve kayıplara karışmalıydı.
Dolabın kapağını açtı. Jon sevinçle boynuna atladı.
"Beni buldun prensesim."
"Evet buldum. Şimdi beni dinle canım. Polis amcalarda bizimle oynamaya geldi. Şimdi gidip arabanın yanında onalrı bekleyeceksin. Bende saklanacağım. Sonra siz beni bulmaya geleceksiniz. Anlaştık mı?"
"Yaşasın. Tamam."
Jon'la aşağı inen Caroline onu polis arabasının yanan farlarının önüne bıraktı. Üşümesin diye yanında getirdiği battaniyesini omuzlarına örttü . Ona sıkıca sarılıp öptükten sonra arkasını dönüp koşmaya başladı.
Dayanmaya çalıştığı kolunun acısı gittikçe artıyordu. Ama şu anda duramazdı. Ağaçlık bir alana doğru koşmaya devam etti. Sokaklarda dikkat çekerdi. Uzakta bir ışık gördü ve ona yöneldi. Işık yaklaştığında bunun terk edilmiş gibi görünen bir ev olduğunu farketti.
Ama evin içinde yanan ışık yoktu. Bu ışığı gördüğüne yemin edebilirdi oysaki. Işık olmasa da saklanmak için güzel bir yerdi. Eve girip kendisini duvarla cam arasındaki korunaklı gördüğü bir yere gizledi. Yere oturup kolunu tuttu.
Etrafta hiç ses yoktu. Polis sireni ya da böcek sesi. Hiçbir şey yoktu. Kurtulmuştu. Sonunda özgürdü işte. Ya da birinin konuştuğunu duyana kadar öyle sanıyordu.
"Misafir çağırdığımı hatırlamıyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER DENİZİ (TILSIM SERİSİ 2)(Tamamlandı)
Исторические романыCaroline polisten kaçarken bir kaza geçirir. Gözlerini hastanede ya da en kötü bir hapishanede açmayı beklerken nemli bir gemide açar. Artık bilmediği bir zamanda Fırtına lakaplı korsan Triton Bane Layre'nin esiridir...