Caroline polisten kaçarken bir kaza geçirir. Gözlerini hastanede ya da en kötü bir hapishanede açmayı beklerken nemli bir gemide açar. Artık bilmediği bir zamanda Fırtına lakaplı korsan Triton Bane Layre'nin esiridir...
Ben geldim canlar :) normalde yetiştirmem gereken çeviriler vardı dedim hikayeyi yetiştiremeyeceğim ama valla oldu yoruldum ama değdi :) İyi okumalar
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~~~
"Merhaba Tricia."
Caroline yüzünü göremese de biliyordu onun kim olduğunu. Tricia'nın günlüğünü okumuştu. Karşısındaki bu adam ya Edward denen pislikti ya da üvey babası olacak cani. Sesinden çokta yaşlı biri olmadığını anlayabiliyordu. Tüm şıklar elenmiş geriye tek bir kişi kalmıştı. Edward.
"Tricia'dan ne istediğini bilmiyorum ama seni öldürmek istediğimden eminim pislik herif."
"Jones. Bebeğimin kafasına çok sert vurmuşsun anlaşılan. Kendisini farklı biri sanıyor."
"Yalancı köpek. Triton öyle bir şey yapmaz. Gelene kadar beni döven sendin. Bunu söyleyemeyecek kadar yüreksizsin işte."
"Jones..."
"Efendim ben değildim. Gerçekten ben değildim. Yalan söylüyor."
Caroline olacaklara hazırlıklı değildi. Edward aniden belinden çıkarttığı tabancayı Jones'un yüzüne doğrultup ateşledi. Jones'un yüzünün sol tarafında kocaman bir delik açılmıştı. Kanlar etrafa fışkırıyorken Jones yere düşüp kıvranmaya başlamıştı. Yara büyüktü ama öldürmemişti.
Caroline kendisine yaptığı şeylere rağmen bu adama acımıştı. Böyle bir ölümü hakettiğini düşünmüyordu. Acısız bir ölüm olsa bu kadar etkilenir miydi bilmiyordu. Ama karşısında kanlar içinde kıvranan adam ona kendini iyi hissettirmekten çok uzaktı.
"Yard...et...yad..."
"Jones kanın yerleri kirletiyor. "
Caroline kıpırdayamıyordu. Edward yanındaki adamdan kılıcını istediğinde de kıpırdayamamıştı. Kılıcı yerdeki Jones'un çeşitli yerlerine soktu. Koluna, omzuna, karnına,baldırına. Jones her batırışta çığlıklar atıyordu. Kanlar vücudunu kaplamıştı. Her yer kırmızıydı artık. Kırmızı bir gölün içinde yüzüyor gibiydi. Akan kanlar dizlerine kadar varmıştı.
Midesi bulanan Caroline içinde ne var ne yoksa kusmuştu bu görüntü karşısında.Bir el bileklerini ve ayaklarını çözüp ayağa kaldırdı onu. Kusmasıyla birlikte ruhu da bedenini terketmişti adeta. Bir kukla gibi kendisini ayağa kaldırıp götüren kişiye direnmedi. Kan göletinin içinden geçtiğinde ayağının altındaki sesler, o yapışkan his midesini yeniden bulandırmıştı. Kuru kuru öğürmeye başladı. Midesinde bir şey kalmadığından acı veriyordu bu sadece. Kendisini tutanlar olmasa çoktan o göletin içine bırakırdı kendini.
Nereye gittiklerini anlayamayacak kadar kendinden geçmişti. Bir odaya sokulduğunda kendine gelmeye başlamıştı. Edward karşısındaki koltuğa oturmuş bacak bacak üstüne atmıştı. Dirseğini koltuğa koymuş elini düşünür gibi başına dayamıştı.