Caroline polisten kaçarken bir kaza geçirir. Gözlerini hastanede ya da en kötü bir hapishanede açmayı beklerken nemli bir gemide açar. Artık bilmediği bir zamanda Fırtına lakaplı korsan Triton Bane Layre'nin esiridir...
Pazartesi bölümünü geciktiren yazar okurlarının kalbini kazanmak için iki bölüm üst üste verirkek görüldü. ŞOK ŞOK ŞOK :)))
Bu bölümü yazarken gözlerim doldu. Sebebi biraz özel ama Allah kimseye yaşatmasın diyorum canlar. İyi okumalar dilerim.
DİPNOT: Şu adamı sinirlendirmeyin ya. Ben bile korktum resmen. Henry'nin yanına kaçtım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~~~
Tricia Fitzgerald'ın günlüğünden...
2 Kasım 1830 (yaş 13)
Annem....annem çok hasta. Beni sevmediğini biliyorum. Sevse o adam bana vurduğunda korurdu beni. Öğretmen her elini kaldırdığında bağırırdı. Ama onun hasta olduğunu görmek istemiyorum. Babamda hasta olmuştu önce. Sonra gitti tamamen. Annemde hasta. O da giderse...
~~~
Caroline kendisini çok tuhaf hissediyordu. Hırsızlık için evlere girerken bir anda kendisini burada bulmuştu. Sanki iki dünya arasına sıkışıp kalmıştı.Hangisi hayal hangisi gerçek bilmiyordu. Tek bildiği şu an burada bulunmayı sevdiğiydi.
Bazı sorunlar yaşamıştı. Ama yinede mutluydu. Birilerine kötülük etmiyordu. Emeklerini sömürmüyordu. İnsanların evlerine girip ailelerinden bir parçaymış gibi davranıp sonrasında onlara kazık atmaktan hoşlanmıyordu. Babasıda biliyordu bunu. Daha da fazla zorluyordu bu yüzden. Caroline direndikçe dayağın dozu artıyordu.
Burada dayak yoktu. Her an birine satılıp cinsel zevkleri için kullanılma korkusu yoktu. Organını bile satardı üvey babası. Yani her an ölme korksuyla yaşamak yoktu burada. Triton ne kadar kötüymüş gibi davransada ona karşı iyiydi. Onu sayamadığı kez kurtarmıştı. Hatta kutlamaya kalmasına bile izin vermişti.
Etrafta dans eden, şarkı söyleyeni bilek güreşi yapan, kahramanlık hikayelerini anlatan bir sürü insan vardı. Erkek kılığında olduğundan mı bilinmez burada durmaktan zevk alıyordu. Küçükken cadılar bayramında korsan olduğunu hatırladı. Şimdi gerçekten bir korsan olmuştu. Karayip korsanları filmini izlerken sızıp kalmış ve aniden rüyasında filmin içine girmişti sanki. Kaptanda en az Johnny Deep kadar yakışıklıydı. Hatta daha da fazla.
Birkaç yudum rom içmişti sadece ama hafif çakırkeyif olduğunu hissediyordu. Aniden sıcak basmıştı kendisini. Birden ayağa kalktı. Marv'a baktığında onun biriyle bilek güreşine tutulduğunu gördü. Gardiyanı meşgulken kaçmaya karar verdi. Kumsalda ilerleyip gürültülü kalabalı arkasında bıraktı.Birkaç kez diğer korsanlarla birlikte söylediği şarkıyı söyleme başladı.
"Şimdi bana romumu getirin. Kalbimi içtin ho ho. "
Karanlığın içinden gelen bir şey aniden Caroline'e arkasından sarılmıştı. Caroline ne olduğunu anlayamamıştı.