_asudeoz__ithafen yazıldı🌹
Sokak lambaları ilk kez sokağı aydınlatmak için yanıyor, insanı insandan korumak için değil. Her zamanki gece her zamanki karanlık diyor perdenin arkasındaki insanlar. Herkes kendi çıkarı için uğraşıyor, bir diğeri bir diğerine günahını dahi vermiyor. Azımsanamıyor insanlar. İçinin geçtiği gibi üzülemiyor. Olay mahaline adımımızı atıyoruz. Karanlık çökmüş, mecruh dalgalar, soğuktan üşümüyüp kaskatı olmuş cesete hızlıca çarpıyor. Sanki cinayetin tanığıymış da o an dilini korkudan yutmuş insanı andırıyor. Ne kadar çok anlatmaya çalışsa da yapamıyor, bunun yerine dalgalarını içinin yaraları kadar savuruyor. Hatta bu da yetmiyor içinin huzursuzluğuna dalgalarını topraktan yardım ister gibi çarpıp geri çekiyor. Tıpkı küçük bir çocuğun ölümü görmemek için yatağın altına saklanması gibi. Tıpkı müphem bir insanın olanları Esrar-ı Kabus sanması gibi.
♣
"Yav Necat, anlamıyor musun? Kafamı ütüleme. Başlatma lan pezevenk. Merkeze gelince elimde olacak dedim. İtiraz
istemiyorum. Lan senin evveliyatını... Kapat lan kapat."Telefonu ani bir refleksle kapatıp cebine sokuyor, Necdet. Soluk soluğa kalmış, öksürüyor. Bir an afallasamda Necdet'in astım olduğunu hatırlıyorum. Ağzına cebinden çıkardığı yatay şeklindeki fısfısı sıkıyor. Nihayet öksürmesi geçiyor ve bize dönüyor. Aramızda çok az mesafa olmasına rağmen elini havaya kaldırıp selamlıyor, bizi.
Yanına yaklaşınca "hoş geldiniz başkomiserim, ilk defa olay mahalline geç geldiniz. Bir sorun yok değil mi?" diye soruyor. Az önce telefonla konuşan asabi halinden zerre koklatmadan , sevecen tınısını devreye sokuyor. "Yok, Necdet." diyorum. Sesim istem dışı kasfetli çıkıyor. Aldırmıyor Necdet.
"Ölen kişinin, ismini biliyor muyuz?" diye irdeliyorum.
Yüzünü buruşturuyor. "Fatma, " diyor. "Sabah sorgu için evine gittiğiniz kız."
Gözlerim şokla irileşiyor. Önümde yatan cansız bedene bakıyorum. Bugün konuşan kızın taze bedenine. Konuşurken insanının içini ısıtan munişliği gözümün önüne geliyor. Şuan ise yüzü seçilmiyor kan yüzünden.
"Ne zaman olmuş, Necdet abi?" diye soruyor Zümra, cesete acı çekiyormuş gibi bakarken. "Ceset daha sıcak, Zümra. Bir kaç saat önce muhtemelen. Ceyla Bulut" un boğulduğu tellerle öldürülmüş. Tek fark boğularak değil, de canına okuyarak. Birde..." Emin olamıyor.
"Sanırım R harfi kazınması yok birde."
"Anlamıyorum, " diyor Necdet. Açıklamasına devam ederken. "Nasıl bu kadar gözü kara olabiliyorlar. Acı çektirerek öldürmüşler. "
Burukça gülümsemeye çalışsamda olmuyor.
"Sorguya aldığımız her insanı böyle mezbaha çekecekler." Diye tıslıyor Aral dişlerinin arasından.
"Dünya leş bir yer, diyor,Zümra. Yüzünü buruşturarak.
"Olay yeri incelemeye söyle de Necdet ayak izlerini atlamasınlar." Diyorum. Başını sallıyor. "Arda, "diye sesleniyor Necdet uzaktaki inceleme ekibine. Arda sesini duymasıyla yüzünü bize dönüyor. Ayağının aksadığını görüyorum. Maskesini uzun kemikli eliyle indirince, uzun , geniş çehresinin soğuktan kızardığını görüyorum. Ama bunu aldırmıyor. Ciddiyetini bozmadan başıyla selamlıyor bizi.
" Yanılmışız, komiserim."Diyor, heyecanla. Necdet'e bakarak. İlk başta ne dediğini anlamasamda Necdet'in gergin yüz ifadesinden anlıyorum. Aral anlamamış olacak ki pür dikkat isminin Arda olduğunu öğrendiğimiz genci izliyor. Ortam gittikçe gerginleşiyor. Bir müddet sadece tepki vermeyip olayların akışını sindirmeye çalışıyoruz. Sessizliği bozan Arda oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REYNAL
General FictionGörenler ve hissedenler topluluğu; zulme, ırkçılığa, ayrımcılığa omuz veren herkesin ölüm rengi. Beyoğlu'nda metal kırgaçlı telle boğularak öldürülen bir kadın cesedi. Kadının koluna kazınmış R harfi. Evinin altında antika eşyalarla kaplı bir bodrum...