Güneş, CD'yi yerine yerleştirdi ve içerisinde duran tek dosyaya tıkladı.
"Güneşim..." diyerek söze giren Papatya'nın canlı ve güler yüzünü görmesiyle bütün kanı çekildi. Video'yu durdururken geriye doğru yaslandı ve kafasını koltuğa yasladı. Derin nefesler alırken video'yu tekrardan başlattı.
Papatya gülümseyerek kadraja bakıyordu ama Güneş'in hissettiği duygular bu doğruluğu es geçiyordu. Sevdiği kadın adeta gözlerinin içene bakıyormuş gibi hissediyor, hatta yanındayken duyduğu heyecanı duyuyordu.
"Seni çok seviyorum. Bu şekilde başladım çünkü bu hiç aklından çıkmasın istiyorum. Unutma olur mu? Kalbimin sadece ve sadece senin aşkınla dolup taştığını unutma."
Gözleri dolan Papatya saçlarını düzelterek boş bir yere odakladı gözlerini. Artık sevdiği adama bakmıyordu. Dudaklarını ıslattı.
"Bu CD eline geçtiyse eğer...üzgünüm Güneş'im. Şu hayatta seni yalnız bırakmak isteyeceğim son şey dahi değildi. Bu yerden çıktığımda..." diye fısıldadı bakışları bulunduğu odada dolanırken. "Senin kollarına koşarak gelmeyi hayal ediyordum hep."
Güneş, videoyu durdu ve sevdiği kadına uzun uzun baktı. Tahmin edebiliyordu ki, bu videoyu gizlice gecenin bir yarısı çekmiş ve saklamıştı. Ama umurunda değildi. Karşısında onu böyle görmek...her şeye bedeldi.
"Sana diyordum umutlanma diye ama benim umudum sendin, Güneş. Ben, senin hayalinle burada duruyor, çabalıyor ve uğraşıyordum. Çünkü senin varlığın hayatımdaki en büyük armağandı."
Papatya sakince nefesini dışarı verirken gözleri yeniden kamerayı buldu. "Seni çok seviyorum, Güneş. Ve aynı şekilde seninde beni sevdiğini biliyorum." Elinin kalbinin tam üzerine koydu. "Tam burada hissediyorum."
Elini havada sallayarak gülümsemeye çalıştı genç kız ama dolan gözleri her şeyi anlatıyordu.
"Şu an yanında olmadığım ve nerede olduğumu biliyorum. Anlıyorum. Bana ne denli kırgın olduğunu da biliyorum, Güneş ama kendine kızgın olma. Bana anlattığın o maça katıl ve kazan. İyi bir meslek edin ve güzel bir eşin olsun. Kendini insanlardan ve hayattan uzaklaştırma, yaşadıkça umudun sana doğru koştuğunu göreceksin."
Video tekrardan dururken, Güneş kırgınlık dolu bakışlarını halıya dikti. Hemen yanında duran peçeteyi alarak gözlerini kuruladı ama yeniden ıslanmaları uzun sürmedi.
Sonra birdenbire alayla güldü. Güzel bir eşin mi olsun, demişti sevdiği kadın? Ondan güzeli var mıydı?
"Yaşa, Güneş." diye devam etti, Papatya. "Öyle bir yaşa ki, bir gün gittiğim yerde buluştuğumuzda sana kızgın olmayayım ve sen de bana kızgın olma. Yıllarını bu acıyla geçirme çünkü bunu istemiyorum. Her şeyi konuştuk, burada papağan gibi tekrarlamak istemiyorum."
Papatya derin bir nefes alarak gülümsedi ve yanağından birkaç damla gözyaşı firar etti. Hızla yanaklarını kuruladı.
"Tek dileğim senin iyi ve mutlu olman. Bir odaya tıkanıp hayatını çürütmeni istemiyorum. Sen, güneşsin ve dünyanın sana ihtiyacı var. Seninde yaşamak için dünyaya ihtiyacın var Güneş. o yüzden o düşen omuzlarını dimdik görmek istiyorum, hadi!"
Güneş birden irkildi ve kendisine engel olamadan omuzları dikleşti.
"Ağlama diyemem, beni özlediğinde veya canın yandığında ağla ama kendini hırpalama. Yemek yememezlik yapma mesela, aç kalıp zayıf düşme. Hayat adil değil, demiştim. Ve hayat elinden daha bir sürü şeyi alacak, bunu biliyorsun. Hiçbirinde yılma, hayat on darbe vuruyorsa sen de on kez ayağa kalk, yıkılma."
Papatya oturduğu yerden kalktı ve kameraya iyice yaklaştı.
"Dolu bir hayat yaşa, Güneş. Umut dolu bir hayat olsun. Pes etme, ettiğin zaman yeniden umutlan ve sadece yaşa. Öyle güzel, öyle neşeli yaşa ki...kalbindeki neşeden benim beslenmeme izin ver. Sen mutlu yaşadıkça, ben de seninle yaşayacağım Güneş."
Papatya dolu gözleriyle kameraya bakarken gülümsedi.
"Hani demiştim ya, seni ölünce sevememekten korkuyorum diye...artık korkmuyorum. Ben seni nerede, nasıl olursam olayım seveceğim Güneş. Bedenimle değil belki ama ruhen her daim yanında olacağım. Seninle olacağım."
Havaya gülümseyerek bir öpücük attı genç kız.
"Seni ölünce de seveceğim, seviyorum."
Papatya, uzun uzun ekrana bakarak derince içini çekti.
"Sen güçlü bir adamsın ve bunu dünyaya göster. Yaşa, Güneş. Benim yerime de yaşa..."
Ve kayıt biterken, ekran siyahlara büründü. Oturduğu yerde öylece duran genç adam, uzun bir süre boş ekrana bakarken zihninde sevdiği kadının sözleri fink atıyordu. Yıllarını adadığı kadın, aniden ellerinin arasından kayıp gitmişti. Bir yandan bunun olacağını bildiği tarafı sadece acısını yaşıyor, diğer yandan buna hazırlıksız olan yanı yaslara bürünüp köşesine çekiliyordu.
Yıllardır, kalbine hükmeden bu kadının ağzından çıkan her şeyi dinlemiş ve hayatı inanılmaz derece elle tutulur bir hal almıştı. Yine yapacaktı. Sevdiği kadın, ondan bir şey istediyse bunu yapacaktı ve Papatya'nın da dediği gibi; kalbindeki mutlulukta yaşayacaktı.
Bedenen yanında olmayan kadının ruhu, kalbinin en derinlerinde hayat bulmuştu.
••
Gözlerim doldu, kalbim buruk bir şekilde bitirdim. Yazarken boğazımda bir yumru oluştu, aşırı hissettim ve umarım size de hissettirebilmişimdir.
Tek bir isteğim var; bu kitap size ne kattı? Bunu cidden merak ediyorum.
Hepinizi tek tek öpüyorum. okuyan gözlerinize sağlık. İyi ki varsınız ♥
Yeni texting kurgularımı duserkenkayboldum hesabında yazıyorum. Oraya da beklerim. Sevgiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölünce Sevemezsem Seni
Short Story#tamamlandı. | kısa hikâye | texting Hasta bir kızın tek umudu, telefonun diğer ucundaki sevgilisiydi. Peki bu yaşaması için yeterli mi? ○●○ Papatya: ama korktuğum bir şey var Papatya: ölürsem eğer... Papatya: ya ölünce sevemezsem seni? Papatya: kur...