Tanışma

208 4 1
                                    

Çok narindi,dokunulmayacak kadar.Bir yağmur damlası gibi.Darbe alınca dağılıyordu.Toprak gibiydi,hep kırılırdı ama asla karşı çıkmazdı hiç kimseye,hiçbir şeye.Toprak gibiydi çünkü hep ezilirdi sözlerim tarafından ama yaşamak için ona ihtiyacım vardı.Herkese karşı sinirliydi ama herkese.Sadece beni bundan muaf tutuyordu.Ben kim miyim?Ben Fecrim.

''sabrımın apoletleriydi ,göğsümde taşıdığım tüm küfürler.''

sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
göğüs kafesine ağır gelen aynalardan çaldım seni
suçumun apoletleri öykümün düşüne çakılı halbuki
kayıp bir adres sessizliği ile
avuçladım yanağının solunu
''ki beni bir tek sen kandırabilirsin''


sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
yokluğunda kelimeler yıkılmasa düşmezdim
yokluğunda kemirecek beni varlığın da bilirim
uyurken kolaydı kaçırmak aklımdan seni
gündüzler geceye yatırılmıyor oysaki


sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
kaç beden darsın bu bedene ki
bu kadar sıkıyor bünyeyi küçüklüğün
geçilmiyor yine de bu ipek şeridi
küçüğünün elinde büyümek vazgeçmek değil belki


sensizde büyürüm vazgeçilmez değilsin
her şairin bir katili vardır
ve belki o zaman dallarımdan uçurumlar dökülür
kendini soyacak kadar saf bir hırsız
bükülür gövdeme çakarsın sabrının küfürlerini
ve ben temizlerim apoletlerinin küflerini


sensiz de büyürüm vazgeçilmez değilsin
şu mürekkebin kopuk dili ne kadar anlatabilir
gecemi işgale yeltenen bakamayışlarını
tıpkı gözlerine bakamayışım gibi


mevsimlik bir aşk nöbeti değil ki tuttuğum
sesine susup sessizliğine konuşuyorum
gözlerine ağrılarımı mumyalıyorum
sensizde büyürüm derken
en çok kendimi kandırıyorum

İşte böyle başlamıştı her şey.Kahraman Tazeoğlu'nun Kendini Kandırmanın Delilik Provaları ile.Burcu'nun doğum gününde okumuştum bu şiiri herkes çok beğenmişti ve benim şiir hastası olduğumu ortak arkadaşlarımız bildiğinden kimse fazla şaşırmamıştı ve o,bana doğru geldi.O gün en sevdiğim renklerden biri olan maviyi giymiştim.Aynı zamanda en sevdiğim elbisem de oydu.Dizlerime kadar uzanan gök mavisi bir elbise...Onu giyince prenseslere benzediğimi düşünürdüm.Etrafımda bir sürü arkadaşım toplanmıştı ama ben sadece onu görüyordum.Dünyadaki en güzel şeydi sanki.Açık yeşil gömleğinin kolları dirseklerine kadar kıvrılmış ve kot rengi pantolonu ile muhteşem bir kombin oluşturmuştu.Ya da bana öyle geliyordu.Herkes gülüyor,eğleniyor latifeler havada uçuyordu hatta ismimin birkaç kişinin ağzından geçtiğini bildiğim halde onu gördüğüm zaman algılayamayacak kadar sersemleşmiştim.Nefesim kesilmişti ve işte o ilk heyecan çok güzeldi.Toprak renginde kahverengi gözleri vardı hep mutsuz gibi görünen bir ruh hali de çenesinin altındaki bir tutam sakal da onu olduğundan olgun gösteriyordu,şiirlerim gibi o yaklaştı ve gülümsedi,gülümsedim.

''Tebrikler,mükemmel bir şiir.''

''Bu tür şiirlerin yazdıranını hep merak etmişimdir ama görmek için hiç şansım olmadı.''

''Demek gizemli olan her şeyi seviyorsun?''

''Ah,hayır bunu da nereden çıkardın?''Duraksadım.

''Düşündüm de...aslında evet,seviyorum.''

Gülümseyerek uzaklaştı işte ilk diyaloğumuz.

Doksan bir promilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin