''Eğer artık istenmediğini hissettiriyorsa sana, onu üzmek ya da suçlu hissettirmek için gitme hayatından. Çünkü öyle hissetmeyecek. Hayatından git çünkü kalman için bir sebep yok artık. Bazen kendin için güçlü olman gerekir. Evet, aşk uğruna savaşmaya değer, değer ama tek savaşan sen olamazsın. Olmamalısın. Bazen onun da senin için savaşması gerekir. Eğer savaşmıyorsa, bazı şeyleri geride bırakmanın ve önüne bakmanın vakti gelmiş demektir. Eğer savaşmıyorsa ona verdiğin değer, sana verip verebileceğinden ve kendi hak ettiğinden çok fazla demektir.''
''Hmm interesting...''
''Fecriim hadi o kitabı okumayı bırak da biraz da bana bak bir de daha demin ne dedin?''
''Interesting?''Güldüm.
''Ah kadın hâlâ alışamadım şu ecnebi diline ne diye bunu yapıyorsun ki yoksa kötü bir şey mi söyledin ha?''
''Ahaha hayır Başer ilginç dedim sadece ve bu elimde değil bazen refleks olarak çıkıveriyor ağzımdan ne yapayım tatlım?Sen de beş sene eğitim alsan sen de bana benzerdin herhalde.''
''Annenin yabancı damat istediğini söylediğinde çikolatalı pudingi her tarafına süren sen olmadığın için benzeyemebiliriiiz.''
''Ah,fedakar,mükemmel,eşsiz sevgilim benim hahaha.''
Çok ilginç,mükemmel tanımlamalarımda yer alan ve yer almayan bütün adamların beni reddetmesi.Belki de kendimi kabul ettiremediğim için bu adamların hepsi mükemmeldir.Bazen çok düşününce kafam karışıyor,bazen çok üşüyünce bu hoşuma gidiyor.Ayazın tam ortasında yaşamak için üstün bir çaba sarf eden yarı ölü bir beden gibi bazen,bazen de susuzluktan kuduran güneşin altında kavrulmuş ne yapacağını bilmeyen zavallı,artık yürüyemez bir bedenin içinde hissediyorum kendimi Başerinkinde hissetmediğimden beri.Bazen istenmiyorum,ilgiyi hak etmediğimi düşünüyorum.Bazen çok ilgiden sıkılırken ilgisizliği görünce şikayetçi oluyorum.Peki durup kendime hiç sordum mu?Ben neyim ve ne istiyorum?Cevabı alıyorum,buluyorum...Ne olduğumu ve nereye gittiğimi gerçekten bilmiyorum.
Pencereden baktım,arkama geldi.Nefesini boynumda hissedebiliyorum.
''Bu pencerenin ne kadar da çok beni var değil mi?''
''Benim bildiğim benler kahverengi olur Başer.''
''Bu doğa ananın ojesi canım benim.''
''Başer,dur dur ne yapıyorsun?''
Elimden tuttu ve dışarı sürükledi.Onu ilk defa bu kadar heyecanlı görüyordum.Aşağı indik,iki insan ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı bir şekilde.Kollarını açtı,sağ elimi tuttuyordu.Ben de kollarımı açtım.
''Hissedebiliyor musun?Bu yağmur.Bir rengi bile yok ama seviyoruz değil mi?''
''Belki de doğruyu söylediği için yağmuru seviyoruzdur.''
''Nasıl yani?''
''Şu ağaca bak Başer,gövdesi kahverengi ve onun arkasını göremiyorsun değil mi? Ama bir yağmur damlasına baktığında sana arkasında ne olduğunu apaçık gösterir.Onlar yalan söyleyemez.''
Islanmıştık,sırılsıklamdık ve aşıktık. Birbirimize sırılsıklam aşıktık işte.Saçlarımıza,dudaklarımıza ve boynumuza yağmur değmişti.Her ikimiz de yağmurun bunu yapmasına izin veriyorsak birbirimize niye izin vermeyelim ki?
''Hayatım dikkat et kapı aç...''
''Şşş''
''Ama''
''Sadece nefesini duymak istiyorum.''
Kapının önündeydik,arkamı göremiyordum.Başerin gözlerinde tüm evreni görebilirdim ama arkamı değil o yüzden ona güveniyorum.Kapıyı açtı ve...
''Kuzen?''
''Özlem?''dedim gözlerimi kapatarak ve içimden lanet olsunları sıralayarak. ''Sen burada mıydın?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doksan bir promil
RomanceAşk,sevgi,nefret ve geri kalan her şey.Bir adam,onun kahverengi gözleri;masumiyetten uzak insanlık ve güzel bir kadın bu da onların hikayesi