Kuzen

51 4 0
                                    

Onu üzmekten kaçtıysam da yazmaktan kaçamıyorum.Beni kolayca nasıl reddedebilir ki beni benden çok seven insan?Bana kendisinden çok güvenen insan.Anlamıyorum hoşuna mı gidiyor acı vermek?Muhtemelen...

Sonra bencil bir kadın olmaya karar verdim.Kendimi düşünmeye çünkü daha mantıklısı yoktu kendimi düşünmekten.Ama hala anlayamadığım insanlar var mesela aşkı nasıl reddedersin ki?Yahut aşık olduğunu nasıl anlarsın?Ben bunu hiçbir zaman anlayabileceğimizi düşünmüyorum çünkü başka birinin yerini başka biri doldurur ve ona karşı daha güçlü duygular hissetmeye başlarsınız lakin bu oldukça zordur.

''Tamam Başer,hayır sorun olmaz gerçekten problem yok.Evet hayatım.Tamaam evet dedim ya tamam tatlım.''

Duygu meraklı bir suratla yüzüme bakıyordu.Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama bunun için benim yardımıma ihtiyacı vardı sormasına izin vermeden anlatmaya başladım.

''Bugün Başer'in kuzeni geliyormuş.''

''Nereden?''

''İzmir.''

''Haha ciddi olamazsın.''
''Şaka yapacak halim kalmadı emin ol.''

''İşin çok zor kızım izmirli ise.''

''Haha kesin İzmirli ama dur bakalım ben de Antalya kızıyım göreceğiz.''

''Peki Başer ne dedi?''

''Bu akşam gecikecekmiş çünkü onu alıp da gelecekmiş eve.''

''Ne saçma bir bahane tatlım kendi gelemiyor mu koca kız?''

''Ayy bunlar biraz korkak da Başer de öyleydi hahaha.''

 Başımıza gelecek facialardan habersiz Duygu ile gülüştük.Ana haber bülteninde spiker olduğum için oraya uğramak zorundaydım.Duyguyla ayrıldık beş dakika oldu mu olmadı mı bilmiyorum tekrar telefonum çaldı.Başer idi

''Tatlım hayır hayır şu an bültene girmek üzereyim lütfen ama geleceğim eve,dışardan sipariş et o zaman.''

Söz konusu olan sadece bir yemek anlamıyorum ki kadınlar olmasa şu erkekler ne yapacak.Yine de hâlâ kadınlarımızın değerini bilmeyen erkekler var.Şemspareyi okumuştum uzun zaman önce ve gerçekten güçlü olan lakin bunu gizleyen varlıklarız.Yürümekten yoruldum,beyaz topuklu ayakkabılarım da yeşille karışık bir hal aldı zaten.Sebebini kendimde buluyorum.Küçüklüğümden beri esrarengiz kestirme yollardan gitmeyi sevmişimdir.Başıma az bela almadım değil ama neticeye bakacak olursak kurtuldum yaşıyorum işte ve bu kestirme yolların çoğu da çimen olur.En azından ben küçükken öyle idi.Şimdi her yerde beton parçaları var.Eski zamanla şimdikini kıyaslamak yaşlılığın bir göstergesi ama böyle şeylere takmıyorum.Bir sandalye göreceğime bu kadar sevinmiş olamam.İşte!Orada!Benim...benim sandalyem.Beyaz,parlak ve bana gülümsüyor.Ah Tanrım bunu hak ettiğimi düşündüğün için sana minnettarım.İşte biraz mola iyi gelecek.

''Sanırım duymuyor.''

''Bence numara yapıyor,Fecriim?''

Gözlerimi yavaşça açtım.''İpek?''

''Burda güzellik uykusuna dalmışsın bebeğim ya.''

''Ah,lanet olsun lanet olsun şu dosyaları Sed...''

''Sedat Bey'e verdim.''

''İpeek,çok teşekkür ederim sana bir yemek borçlu olduğumu hatırlat tamam mı?''

''Kate Upton'la bi geceye bile değişmem bu teklifi ahbap.''

''İpek şşşt birileri duyacak burada değil adamım,yoo.''

 İpek biraz esmerdi yani normalden daha esmer ve ilk gördüğümde onu zenci sanıp ingilizce konuşmaya başladığım anı hatırlıyorum.O da bu oyunu sürdürmüş sonra kontrolsüz kahkahalarla duvara vurmuştu ve sonra onu zenci sanan ilk insanın ben olmadığımı söyledi.Rap dinliyormuş.Şu Başer'in yaptığı şeyden.Aman hiç de anlamam ki çok güzel diyorlar ama Başer hiç teşvik etmeyince ben de klasik müzik zevkimi değiştirmedim.

''Lanet olsun adamım şu telefonun sabahtan beri susmadı,ghettodaki Marry gibi.''

''Sessiz ol ahbap,açıyorum şimdi.''

Ipek kenar mahalle rolünden çıkıp ofisine doğru gitti sanırım garip kadınlarız.

''Alo,Başer?''

''Saatin kaç olduğundan haberin var mı?''

''Kaç?''

''Geleceğim demenin üzerinden tam kırk dakika geçti.''

Ne ara bu kadar dakik bir adam olmuştu anlayamıyorum.

''Tatlım tamam tamam geliyorum.''

''İyi.''

İşte bunu sevmiyordum.Sevmemekle kalmayıp nefret ediyordum.İyi kelimesinden nefret etme sebebim olan bir adama aşıktım.İyi?Nedir ki?Bir sitem mi yahut bir umursamazlık?İçinde efkar var mı iyinin?Nedir iyi?Ben hiç iyileri görmedim,göremedim çünkü.On sekiz yaşına kadar hayatı pesimist rolünde yaşıyordum.Özgürlük elinize geçince de bazı şeylerin güzelleştiğini fark edersiniz.Ama moralim bozulmuştu.İyiyi ne zaman duysam hep öyle olurdu.İşin içinde iyi varsa mutlaka o akşam huzursuzluk olurdu.İyi?Nedir ki iyi?

Sonunda otogara  varabildim.Topuklu ayakkabımda beyazdan eser kalmamıştı.Başer'i gördüm ve ona sarılmak için hiç olmadığım kadar hızlı koştum.Neden bilmiyorum ama insanların içindeyken ona sahip olduğumu göstermek beni rahatlatıyor.Sanırım çevreye güvensizliğimden.Bir sürü kötü kız var e haliyle ben Başer'den başka yakışıklı göremiyorum.Hevesle koştum ve boynuna atladım yorgunluksa umrumda değildi.Onun da ellerini sırtımda hissettim ve yüzünde barınan zoraki gülümsemeyi gördüm.

''Eee Başerciğim nerede kuzenin?''diye sorarken bir beklenti içindeydim ve gülümsedim.

Kafamı aldı ve aşağıya çevirdi.Gözlerime inanamıyordum.

''Şaka değil mi?''

''Hiç değil.''

Doksan bir promilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin