Berke beni sefgilisiyle tanıştıracak diye tam yarım saattir tek başıma oturuyorum. Kendimi 'servis bekletilmez, beklenir' moduna aldım etraftakileri kesiyorum da diyebiliriz tabi. Bunlae hep servis şoförü Nedim Abi yüzünden, tabi onunla kanka olmamdan da kaynaklanıyor olabilir.
Alperen deniz ecem ve çağlar hala bizim evde. Deniz ile durumlar stabil. İlişkimiz komada, 1 hafta içinde uyanmazsa bir daha uyanamayacak.
Bu yaz doktorlar yoktu, kendimi Doktorlar moduna alayım bari. O değil de ben eskiden ordaki Levent karakterine aşıktım, aklıma geldikçe hala üzülüyorum. Ama simdi yakışıklı adam yani, adamın kendine has bi havalılığı var.
"Buyrun efendim kahveniz."
Gelen garson kıza bakıp gülümsedim. Sende olmasan Levent ile tekrar aşk yaşayacaktım be gülüsü. Gülüsü? Yandaki teyzeler beni baya kötü etkiledi galiba.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun."
Kahveden bir yudum aldım ve etraftakileri kesmeye devam ettim. Keşke cam kenarında bir madaya geçseydim demiyorum değil.
46. dakikanın sonunda kafenin kapısından berke ve sefgilisi olduğunu düşündüğüm çakma sarışın girince elimi falan kaldırmayıp tıklım tıklım olan kafede beni bulmalarını zevkle izledim. Tabiki de bunu yapmaktan zevk alıyorum.
Karşımdaki sandalyelere oturup masanın üzerinden el ele tutuştuklarında tiksintiyle ellerine bakıp tekrar bakışlarımı yüzlerine çevirdim. Aşk kokuttunuz her yeri ya! Bildiğin kurban bayramı öncesi koktu heryer!
Ayrıca sefgilisine sarı boya hiç yakışmamış bi kere, saçları aşırı kabarık, gözleri de torba torba, fiziği çok iğrenç ve aşırı kısa boylu. Kimi kandırıyorum, çok güzel iki nokta üst üste kesme işareti aç parantez. Bunlar hep teknoloji çılgınlığının yan etkileri.
"Kafe de kalabalıkmış."
Ben geldiğimde hiç de kalabalık değildi, biraz erken gelseydiniz rahat rahat konuşurduk! Tamam sakinim.
"Evet evet."
"Tanıştırayım, aşkım bu kuzenim özgür. Özgür bu da sevgilim Ezgi."
Yine mi ezgi?!
"Memnun oldum. "
Yalan!
"Ben de."
Onlar kendine içecek bişeyler söylerken ben de sağdaki yaşlı teyzelerin konuşmalarını dinliyordum.
3 numaralı pembe panter teyze -pembe kıyafeti yüzünden ona pembe panter ismini uygun gördüm- 2 numaralı bastonlu teyzenin gelinine küfrediyordu, 1 numaralı favori teyzem gözlüklü şirin ise telefonda biriyle mesajlaşıyor bir yandan da o teyzeye 'haklısın' diyordu. En sonunda dayanamayan 2 numara gelini bırakıp farklı cevap vermediği için 1 numaraya küfretmeye başladı. Yeni nesil babaanneler neden hep kaçık anlamıyorum ki?
Aslında öyle bir babaanne olmak eğlenceli olabilir, yaşandığımda bunu yapacağım. Tabi şimdilik en büyük hayalim anne olup 'ben senin annenim, ben derim! sen diyemezsin!'şımarıklık yapma, babana söylerim' demek. Saçma maçma ama anneler onu söyledikten sonra amma eğleniyorlar bence. Hatta iç sesleriyle party hard bile yapıyor olabilirler.
"Ee özgürcüm kaça geçtin şimdi sen?"
O ne ya ilkokul bebesine soru sorar gibi? Hem Berke ile benden 2 yaş büyüksün diye bana abla muamelesi yapacağını mı sanıyorsun? HAHAHAHA NO!
"Bizden 2 yaş küçük özgür. " dedi berke sefgilisine. Resmen gerizekalı muamelesi görüyorum şuan. Ama ben size buldozerle dalmaz mıyım, sizi topa tutmaz mıyım, poligonda hedef tahtası yerine sizi kullanmaz mıyım? Evet, evet, evet! Kendimi 3 evetle uğurluyorum. Yarı finalde kendimle görüşmek üzere. Çok çalışayım, kendimi geliştireyim. Kendimden iyi bir performans bekliyorum. Dur bi saniye?!
"Hmm anladım. "
Güneşi Beklerdim ama senden anlamanı beklemezdim. Tamam vurmayı- BU ACITTI!
"Ee hobilerin neler?"
Bence bu pacoz bana yakınlaşmak için berkeyi kullanıyor. Seni sadece düşman olarqk görüyorum paçozcum, kusura bak!
"Uyumak."
"Aa ne güzel, benim de."
Toplanıp uyuyalım mı yani? Amacın ne?
"Ne kadar iyi anlaştınız bakın. "
Berkeye 'büyükler konuşurken sana laf düşmez' bakışımı atıp yelloza odaklandım.
"Ya ya evet."
"Ben bi lavaboya gidiyorum."
Acaba berke de yokken ezgiyi pıçaklayıp kafasını muşambaya sarıp göz bebeklerine domates tıkıp kollarını koparıp başına anten gibi monteleyip üstüne kezzap döküp sopayla dövüp gelinlik giydirip burnuna kaşık saplayıp ağacın üstünden mi sarkıtsam? Bence güzel fikir.
"Ee bebitom sevgilin var mı? "
BEBİTOMMUŞ!
SENSİN LAN BEBİTOM!
"Var."
"Kaç tane?"
Umarim birinin durumunun altında konuştuktan sonra o kendi yazdıklarını siler de sen kendi kendine konuşmuş gibi olursun, tam kuaförden çıktığın anda yağmur başlar, sevdiğin çocuk sana abla der, yolda yürürken ayakların birbirine dolaşır da yere düşersin, sevgilinle buluştuğunda ikinizin de üstüne kaynar kahve dökülür, o ne biçim soru ya! Arada berke de kaynadı ama umurumda değil.
"Bir tane."
"Adı ne?"
Sana ne? Nüfusuna mı alacaksın, sana ne!
"Deniz."
"Deniz mi? Hangi deniz bu?"
Ege Denizi! Sanki her denizi tanıyorsun da! Ama sen niye şaşırdın ki bu kadar? Yoksa denizin eski sevgilisi Ezgi sen misin? Içimden konuşmaya alıştım ben iyice!
"Fotoğrafı var mı? "
Telefonumdan birlikte çekildiğimiz bir fotoğrafı açtım.
"Yok artık!"
Acun Ilıcalı!