Yavaş ve tedirgin adımlarla koridorda ilerlerken gözüme "Charles Hunt" yazısının ilişmesiyle birlikte duraksadım..Korkuyordum..Ben kapının önünde dururken beni fark etmiş olmalılar ki metal gibi gözüken gümüşi kapı iki yana doğru açılmıştı..Fazlaca geniş olmayan bu odada bana sataşan o üç kızın itici bakışlarına maruz kalırken suratını dağıttığım kız pansumanı yapılmış bir şekilde revirden çıkıp gelmiş, yüzü sargı ve bandaj içinde bu sargıların arasından beni öldürecekmişcesine bakışlar atıyordu..Bakışlarımı kızların üzerinden çektim ve beyaz sade bir sandalyede oturan Charles ismindeki adama indirdim.
Adam koltuğa hükmedermişcesine gerili bir şekilde oturmuş ve ezici bakışlarını üzerime dikmişti..Ardından konuşmaya başladı ;
''Jessica Miller..Bu üç kız olanları anlattı..Ve zaten yemekhanedeki kayıtlara da baktık..''
adam derin bir nefes aldıktan sonra yutkundu ve ;
''İlk onlar sana sataşmış olsa bile bu kadar ileri gitmen..Bunu cezasız bırakamayız..İlk onlar sana vurduğu için tutuklanmayacaksın..Ama Eğitimden uzaklaştırılacaksın..''
Ben büyük bir şaşkınlık içerisinde ;
''Bir süreliğine mi ? ''
diye söze atılmış ve ;
''Hayır bir daha bu binaya adımını atamayacaksın..Git ve eşyalarını topla..''
diye yanıt almıştım..
Diğer kızlar ise atılmayacaklarını bildikleri için yüzlerine yerleşmiş olan pis gülüşleriyle birlikte bakıyorlardı..İçimi burkan bir hüzün yaşarken bir yandan da içimi kasıp kavuran bir öfke sarmıştı bedenimi..
Bu büyük haksızlıktı..O aptal kızlar bana sataşmamış olsaydı bunların hiç biri olmayacaktı..Ve onlar değil ben gidiyordum..Büyük bir öfke içinde odadan çıkmak için adımlarımı atmıştım..O kızların zafer kazanmış edasıyla o delici bakışları benim öfkemi daha da arttırıyordu..
Her şey buraya kadarmış..Peki şimdi ne olacaktı bana..?Geri Dünya 'ya mı dönecektim..?Tamamen bu gezegene yerleştiğimde kardeşimi yanıma alıp onu tedavi ettirme hayali de yıkılıp gitmişti..
Tam kapıdan çıkıp koridora adımımı atmıştım ki ;
''Dur..! ''
sesiyle birlikte düşüncelerimden bir anlığına sıyrıldım olduğum yerde durakladım..Tam önümde dikilen birinden gelmişti bu ses..Topuklu uzun siyah çizmelerden bakışlarımı çektim ve sesin sahibine baktım..Orta yaşlarda ,kumral saçlı zayıf bir kadın bal rengi gözlerini benim üzerime dikmişti..Kadın saniyeler içinde beni sol omzumdan yan tarafa doğru hafifçe itti ve hızla içeri daldı..Charles denen adama döndü ve ;
''O kızı atamazsınız..Yemekhanenin arka sol köşesindeydim ve onun nasıl kavga ettiğini bizzat gördüm..O kız Anka birliğine girebilecek kadar yetenekli duruyor..Onu atıp yazık edemeyiz..Burada kalmalı..''
Charles oturduğu yerden doğruldu ve emir almaktan hoşlanmamış edasıyla isteksizce ;
''Pekala Bayan Blanca..Dediğiniz gibi olsun..''
dedi ve kısılmış gözlerinin arasındaki derin bakışlarını bana çevirdi..
Bense duyduğum bu kelimelerin ardından önce şaşırmış ardından heyecanlanmıştım..Kim olduğunu bilmediğim bu gizemli kadın adeta hayatımı kurtarmıştı..Bu kadını hiç unutmayacaktım Blanca..''
Kadın çıkmadan önce ona baktım ve kısık bir sesle ;
''Teşekkür ederim..''
diyebildim..Kadın ise bunu hiç umursamadan odadan hızla çıkıp gitti..Kadının üzerine tam oturmuş üniformasındaki yıldız gümüş renkte idi..Yani bu türbelerden en yükseğinin bir altı idi..Zaten rütbeler sırayla ; Altın sarısı - Gümüş - Bronz ve özel olan bu rütbelerin ardından üniformada ki yıldızın rengine göre üstten alta ; Kızıl - siyah - mor- lacivert ve asker yeşili idi..Ve tabi ki en alttaki düz askerlerinin üniformasında ise beyaz yıldız vardı..Bizim eğitmenlerin çoğunda formalarında asker yeşili yıldız mevcuttu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKLENEN:RUH KORUYUCUSU
Science FictionDünya 'da teknoloji büyük bir hızla gelişiyordu.Fakat Dünya geliştikçe kaynakları azalıyordu.Özellikle ise oksijen su ve bor kaynakları azalmıştı.Yeni uzay araçları imal ediliyor ve kaynak sağlanabilecek gezegenler aranıyordu. Dünya nüfusu 90 Mily...