contritum pugione

151 27 67
                                    

(SVRCINA - Who Are You?)

Soğuk.

Buz gibi metalik bir tat.

Ölümcül bir notanın tam ortasında.

Bakışları önce sağ tarafını delecek sonra geçecekti soluna.

Yükselişinin sonundaymış hissiyatı bırakmamaya yeminli, yakasına yapışmış.

Kızıl taç yapraklarının kapkara gökten kumrallarına usulca inişi ısıtmayı hedefler gibiydi ruhunu.

Yapraklar.. taç yaprakları.. çağrışımlarla dolduruyordu uyuşmuş zihnini. Ancak nafile, hiçbir neden yoktu.

Yattığı yerden kalktı, çıplak ayakları ıslak çimenleri ezerken katrana boğulmuş elleri yok etmeye hazırlanıyordu yaşamları. Adımları şavk çınarını bulana kadar ilerlemişti.

Etrafını fazlaca incelemeye fırsat bulamadan onu görmüştü.

Gülümsüyordu.

Ah, ne de güzel gülümsüyordu ona.

"Taehyung."

Sonsuz yolların köşe kapmaca oynadığı gözlere çevirdi acıdan soyutlanmış zehir içeren bakışlarını. Sarpa saran benliğinden tuttu ellerini, dudaklarına götürdü. Duygu çırpıntılarını akıttı dudaklarından ellerine. Emanet etmişti kalbini üç günlük ömürlerinden yoksun kelebeklere.

"Çok beklettin beni."

Mutluluğa yaraşır bir duygu doldurmaya cüret etmişti içini. Ne denirdi buna, korku mu, yoksa dönemeçlerden sürüklenerek kurtulamayan aç bir öfke mi? Gülümseyemedi.

Bedelini ödemesi ise uzun sürmedi.

"Beni buna mecbur kıldın."

Az önce buselerin iliştiği elleri boşluğa teslim olmuştu.

Kehribarlar bir damla yağmura kucak açmıştı.

Saflığını kirletmişti simsiyah elleri, şarap kızılı tutamlara dokunuşuyla.

"Çırpınışlarıma izin bile vermedin."

Yüreğinin kararmasının sebebini bilemezdi. Katili olmamalıydı güneşin. Üşümekten korkardı zirâ, üşümemeliydi. Korkmak zayıflıktı.

"Beni neden bırakıp gittin Jungkook?"

Susmasaydı..

Eğer susmasaydı hizmetkârı tam da o an, her şey farklı olabilirdi.

Şakaklarını ovuşturdu.

"İnanmıştım."

Şarap kızılının adımları geri geri çizerken yolu, sırtı ulu çınarı bulmuştu. Seslice yutkundu. Verebilecek bir cevabı bile yoktu.

Susmasaydı..

Susmasaydı eğer, vuslatın ufacık bir ihtimal umudunu da yok etmeyecekti.

"Sana inanmıştım."

Kralı ona uzanmak istediğinde hizmetkârının bedeni ağaçla bütünleşmiş, sanki orada hiç var olmamış gibi yok olmuştu. Geriye çınarın üzerinde koskoca bir hançer izi kaldığındaysa genç kral kendisini ağacın gövdesinden aşağı düşerken bulmuştu.

Yere çakıldı, canı acımıştı.

Bu defa etrafını incelemeye vakti vardı gözlerinin.

retro | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin