(Bölüm Şarkısı: Blackbriar - Until Eternity Orchestral Version)
Uzun süre oldu görüşmeyeli, bu bölümü umarım özür mahiyetinde kabul edersiniz. Bölüm uzunluğu 3k bu arada.
Oy verip yorum yapanlara şimdiden teşekkür ederim.
İyi okumalar!
---
"Büyük büyücülerin belli başlı kuralları vardır. Büyünün insanlık ile dengesinin zehrine nail olmak fazlasıyla zor ve meşakkatli bir yoldur. Yapılan her büyünün bir bedeli, yalvarılan her duanın bir adağı olmalıdır. Bunun bilincinde olması gereken genç büyücü ise evrendeki tüm felaketlerin dinlenesi durmuş gibi bir illüzyon yaratmış olsa da nihai kaderinde hiç de öyle olmadığını fark etmişti o gün orada bulunan her bir kişi, çok geç olmadan."
---
Kitap hızla kapanmış, genç büyücü kitapla birlikte yere yığılmıştı. Başını tutarak doğrulduğunda gözlerindeki parıltı artmış ve sevinçle bağırmıştı. "Ne yapacağımızı biliyorum!"
Elbette bunu duyan yalnızca kâhin ve koruyucusu değildi. Mağarayı çoktan bulmuş ve olanları izlerken içeri giremeyen Min Yoongi ve diğerleri mağaranın ağzında öylece kalakalmış vaziyettelerdi.
"Jimin!"
Mağaradaki dostuna seslenmiş olan genç kral sayesinde tüm gözler onlara çevrilmiş, durumun en başından beri olacakları bilen gri saçlı, elinin bir hareketiyle mağaranın girişindeki kalkanı indirmişti.
Jimin'in gözlerinde ise ifade edilemeyecek bir mutluluk vardı o anda. Bu kez yaşananların gerçek olduğunu biliyordu çünkü. Biricik dostu koşa koşa ona doğru gelirken kollarını boynuna dolamıştı bile. Birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlardı iki genç, kral olansa bu esnada sessizce mırıldanmayı ihmal etmemişti. "Tanrım, teşekkür ederim."
Birkaç saniye süren sarılmalarının ardından Jimin tam ayrılmaya yeltenmişti ki, öncesinde hipnotize olmuş gibi olanları izleyen şifacı, Jimin'in yanından onu es geçerek hızla gözünün en başından beri kilitlenmiş olduğu kişiye doğru atılmıştı. Seokjin'i yere yatırarak boğazına saldırmasıyla Namjoon anlık bir tedirginlik yaşasa da, kaderin kurallarının işlemesi için müdahale etmemesi gerektiğini hatırlayarak geri çekilmişti.
Yoongi ise yerdeki koruyucuyu neredeyse öldürmek üzereydi. "Sana yaptıklarını bir gün ödeteceğimi söylemiştim değil mi?" sinirle soluyordu genç adam, izini sürüp de yakalayamadığı, küçüğünü kaçıran ve onu değiştiren herif şu an tam karşısında, bir nefeslik canıyla ona bakıyordu sırıtarak. Yoongi'nin sinirleri iyiden iyiye bozulmuştu. Adamı öldürmek üzereydi, o ise gelmiş gülüyordu. Kaçırmış olduğu ne olabilirdi?
"Yoongi, dur!"
Tam adamın canını alacağı anda duraksamıştı. Ellerini gevşeterek büyük bir ikilemin ortasında sesin geldiği yöne doğru baktı.
Portakal renkli terden nemlenmiş hafif dalgalı saçları, rustik kahve iri gözleri, şekilli minik burnu ve uzun süre ağlamaktan şiştiğini düşündüğü dolgun dudakları... Öyle güzeldi ki, Yoongi her şeyi boş verip onu içindeki tüm duygularını yansıtarak öpme isteğiyle yanıp tutuşmuştu. İstemişti ki, onsuz kaldığı her anın acısını onu öperek çıkarsın.
Yoongi düşünceleriyle birkaç saliseliğine boğuşarak Jimin'e bakmaya devam ederken, genç olan, kral arkadaşını bırakmış ve çoktan mint saçlıya ulaşarak, koruyucunun üzerindeki zaten gevşemiş olan elleri tutarak bedenini geriye çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
retro | taekook
Fantasy"Siz birbirinizin ezelden beri kaderisiniz. Doğacak krallığın kaderi ise kanlı ayla bağlanan ruhlarınızda saklı...'" #taekook #yoonmin #namjin