"She wasn't even half of you."
-
Ailemden olmayan birinin ihanetini engelleyecek neyim vardı ki zaten?
Kabuslarla dolu bir gece ve artık yabancılaştığım uykusuzluk hissiyle Tony'nin evine gittiğimde gökyüzü altın rengiydi. Gün yeni batıyordu. Ona söylemiştim, gün batımından şafağa kadar onunla olacaktım. Friday beni karşılarken duvarları altın rengi olmuş evin içinde huzursuz hissettim. Friday bir şeyler diyordu ama biraz dinleyip önemsiz olduğuna karar verdim ve onu umursamadım. Tony'nin her zaman dolu duran viski sürahisi bomboştu, gözüme ilk takılan şey buydu. İyice huzursuz oldum ve Tony'nin yatak odasının yolunu tuttum. Friday'in beni başka yerlere yönlendirmeye çalışması adeta odaya gidişimi hızlandırdı.
Tony'nin odasına gidip kapalı olan kapıyı açtığımda Tony'le burun buruna geldim. Şaşkın görünüyordu ve dağılmış. Bana son derece pişman şekilde bakarken omzunun üzerinden arkasındaki yatağa baktım. Bir kadın vardı. Sanki rüyada gibi onu yavaşça yana ittim ve birkaç adımda yatağa ulaşıp kızı izledim. Çıplaktı, esmerdi ve asla olamayacağım kadar güzeldi. Bir an ona bakarken kendime duyduğum nefret alevlendi ve kızı parçalamak istedim. Bu istek çok kısa sürdü. Uyku önemliydi, ne olursa olsun önemliydi işte.
"Beatrice," diye fısıldadığında Tony, sadece "Güzelmiş." demekle yetindim. Sonunda gözlerimi yüzüne çevirdim. Geldiğimden beri daha da kötüleşmişti sanki. Omuzlarımı kaldırdım ve çaresizce gülerek "Ailemden olmayan birinin ihanetini engelleyecek neyim var ki?" dedim. Gözlerim dolmuştu ve etrafı bir anda bulanık görmeye başladım.
"Beatrice dinle," derken altında sadece bir eşofman vardı. Okyanus manzaralı odanın camından giren ışıklar tenini sarıya boyamıştı. Durdum ve ona şöyle bir baktım. Ne olursa olsun hala onu seviyordum ve yapabileceğim en iyi şey ondan uzaklaşmaktı. "Kendimde değildim." dediğinde döndüm ve kapıya ilerledim. Önüme geçip beni durdurmaya çalışırken başarılı olamadı çünkü hala tam ayık değildi. "Sana aşığım Beatrice ama sen beni sürekli bırakıp gidiyorsun. Bir dinle beni." dediğinde evden çıkmış Audi Q5'ime yürümeye başlamıştım bile. Eskiden bu araba anneme aitti.
"Tony," dedim sonunda, ona ilk laf attığım yerde durup. Ona dönmedim bile. "Yalnız kalmak istiyorum." Lakin Tony Stark fazlasıyla inatçıydı. Arkamdan bir şey söylemedi ve arabaya binmemi izledi ama eve gittiğimde adeta her yerdeydi. Friday cam tabletten çıkıp çıkıp bir şeyler söylüyordu, onun ses kayıtlarını oynatıyordu.
Sonunda algoritmaya "Friday sus!" diye bağırdım. Anında sesini kesti ve tam sakin kafayla birkaç eşya toplayabileceğimi düşünürken aynı anda birden fazla ses kaydı oynatmaya başladı. Acı vericiydi. Bu yüzden olabildiğince hızlı biçimde birkaç kıyafet aldım yanıma ve Tony'nin verdiği saati yemek masama bıraktım. Tony'nin daha önce görmediği babamın bir başka arabası Volkswagen Passat'a bindim ve yanıma hiçbir elektronik eşya almadığıma emin oldum.
San Francisco'daki küçük tek odalı evimize giderken yanıma anahtarları aldığımdan emin oldum ve özellikle onun evi dışında bir yol kullandım. Ancak gecenin bir yarısı oraya varabildim ve hızla inip eve girdim. Koltuklardaki örtüleri kaldırıp yatak odasına geçtiğimde Tony karşımda duruyordu. Öylece durup ona bakarken Friday'i gereğinden daha iyi yaptığını fark ettim.
"O senin yarın bile etmezdi," dedi ve bana bir adım attı. "Yokluğunu unutmak için içtim ama onunla sevişmediğime son derece eminim." Bir adım daha attı. Uzanınca yakalayacak kadar yakındı. "Sana aşığım ama gerizekalının tekiyim, affet beni." diye mırıldandı ve omuzlarını düşürdü. Ona bir şey söyleyecek gücüm yoktu, sanki ne kadar yetersiz biri olduğumu yüzüme tekrar tekrar vurmuş gibi hissettim. Onu seviyordum ve kolay kolay affetmeye niyetim yoktu ama ondan başka kimim vardı ki? Kimsem. Koca bir sıfır. Bu yüzden yüzüne defalarca tokat atarken bir an bile içim acımadı ama kendime fazlasıyla acıyordum. Sonunda durduğumda ve nefes nefese yüzüne baktığımda içimden vurduğum her yerini öpme arzusuna karşı gelmedim. Onu defalarca öptüm ve ailemin eski yatırımlarından olan tek odalı evde onunla beraber olmakta sakınca görmedim. Ta ki her şeyin ortasında "Evlen benimle," diyene kadar. Boynunu öpmeyi bırakıp ona dehşetle baktığımda hafifçe gülümseyerek tekrarladı. "Yanımda sen uzanmıyorsan uyanmak istemiyorum Beatrice. Beni ayakta tutan tek şey sensin."
Onu bunu söyledi diye bırakıp gitmeye hiç niyetim yoktu çünkü ona fazlasıyla muhtaçtım. Adeta çöldeki su, soğuk havadaki ateş gibiydi. Ondan vazgeçme niyetim yoktu ama yeni bir aileye hazır mıydım onu da bilmiyordum. "Böyle şeyler söyleme," dedim ona kısaca ve boynunu öperken onu sevmeye devam ettim. Belki de ta buraya kalkıp geldiğim için intikam almak istiyordu, kulağıma fısıldadı. "Beş tane çocuğumuz olsun, bazıları senin gibi sarışın, bazıları benim gibi esmer." Onu öpmeyi bıraktım ama durmadı. "Onları çok seveceğim, aynı Jason Statham'ın oğlunu sevdiği gibi." Bu bana biraz acı verdi. Çocuğuma nasıl bakacağımı öğrenmem için bana yardımcı olacak kimse yoktu. Kalçamdaki ellerini belime ve sırtıma çıkarttı. "Onlarla sana küçük sürprizler hazırlarız." kulağa kötü gelmiyordu ama her an ailemi hatırlatacakları şüphe götürmez bir gerçekti. "Her gece birbirimizi severiz ve kimse sesini çıkartamaz."
Onu durdurmam gerektiğini biliyordum. Bu yüzden, "Tony lütfen," dedim. Hareket etmeyi kestim ve geri çekilip ona gözlerim dolu dolu baktım. Yüz ifadesi hemen yumuşadı, daha çok hayal aleminden çıktı. "Aile için hazır mıyım bilmiyorum." diye itiraf ettim ona. Göğüslerimi kapatan saçlarımı okşadı ve biraz kendi elini izledi. "Beni seviyor musun?" dedi sonunda. Yüzüme baktığında dehşet içinde bakıyordum ona. Bunu sorması bile hataydı bu yüzden ona kızarak "Ne dediğinin farkında mısın?" diye sordum.
Başını salladı ve ellerini kalçama indirdi. "Sadece duymayı seviyorum," Elini izlemeyi kesti ve yüzüme baktı, kucağında olduğum için aynı boydaydık. Ona bir süre sessizlik verdim ama sonunda kendimi tutmayı bıraktım. "Seni seviyorum."
Yerlerimizi değiştirdi ve sırtım serin çarşafa düştü. Dirseklerini iki yanıma koydu, biraz yanağımı okşadı. "Kendine haksızlık yapmana katlanamıyorum, bilinçli olarak kendine acı çektirmene de." biraz öptü beni. "Yeni ailen olmak istiyorum ve hayatımda bu kadar açık konuştuğumu hatırlamıyorum. Sahip olduğum her şey bu andan itibaren senindir."
Tony Stark'la birbirimizi severken, içten içe kendime acımayı hiç kesmedim.
O (kadın) senin yarın bile değildi.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightmare | Stark
FanfictionBaşkalarını suçlayarak dahi vicdanını rahatlatamaması bir süre sonra o kadar sinir olmama yol açtı ki, ona bakarken boğazını sıktığımı hayal ediyordum. Onu bu kadar sevmeme rağmen, boğazına yapışmak ve "Aptal!" diye bağırmak istiyordum. "Sen olmadan...