[Hak]

439 46 9
                                    

"Let me show you a few things, show you a few things about love

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Let me show you a few things, show you a few things about love."

-

Ertesi gün Calvin geldiğinde Tony'den bir odada yalnız kalmamızı rica etti. Tony'nin adeta eli ayağı titriyordu. Bu duruma hızla el attım ve kulağına birkaç rahatlatıcı söz söyleyip onu uzunca öptüm. Calvin'in boğazını temizlemesiyle ayrıldım. Tony'nin daha iyi olduğuna karar verdiğimde Calvin'i oyun odasına yolladım. Burada bilordo, türlü bilgisayar ve konsol oyunları hatta bovling bile vardı. İşin en iyi yanı orman manzaralıydı. Bir an Tony'nin beni tanışmamızdan önce görüp görmediğini merak ettim. Bu kısa sürdü.

Friday'e, "Bizi tamamen yalnız bırak, Friday." dedim. Birkaç itiraz ve Tony'nin tepkisinden bahsedince, "Tony'e her şeyi söylerim, git şimdi." dedim. Friday iç çektikten sonra ufak bir sesle kapandığını belirtti. Calvin'e döndüm, etkilenmiş gözüküyordu. "Buyurun," dedim yavaşça.

"Sizi fazlasıyla kıskanıyor sanırım." dedi hafif bir sırıtışla. Dudaklarımı birbirine bastırdı. "Acaba güvensizliği size mi yoksa kendisine mi?" pekala, Tony gayet özgüvenliydi ama beni öyle gördüğünü sanmıyordum. Ya da, gerçekten öyle miydi? "Yaşı gereği kendisini yetersiz hissediyor ya da daha önce yaptığı bir şey nedeniyle kendine yükleniyor olabilir." Pekala, Tony'nin yetersiz hissetmesi kıyamet kopsa dahi gerçekleşmeyecek bir şeydi ve öteki konu da... Bana esmer kadını hatırlattı.

"Bu konuya bu kadar ilgili olmanıza gerek var mı gerçekten?" diye sordum sonunda. Calvin hafifçe güldü, sanki benim bilmediğim bir şey biliyordu.

"Madem öyle, asıl konumuza gelelim." elinde fark etmediğim kağıtları oturduğu tekli deri koltuğun yanındaki sehpaya bıraktı, karşısındaki tekli koltuktaydım. Enteresan bir tip olduğunu inkar edemezdim. "Aileniz ölmeden önceki yaşantınızdan bahsedelim biraz."

Ailem ölmeden önce saçma şeyler dışındaki her şey muazzamdı. Sırf onlara sahip oluşum bile o zamanları harika kılmaya yetiyordu zaten. "Her şey harikaydı." dediğimde onayladı ve devam etmemi bekledi. "Her anlamda. Abimler aptaldı ama onları seviyordum. Babam arada sinirli bir tip olurdu ama bu merhametinden en ufak bir şey kaybettirmezdi. Annem arada bana tembelliğim nedeniyle kızardı ama hala onunla anne-kızdık." Sanki bir kere başlayınca çorap söküğü gibi gerisi gelmişti. "Annem bazen nasıl bu kadar şımarık, bazen de nasıl bu kadar olgun davrandığıma anlam veremediğini söylerdi. Dengesizdim, şımarıktım, ufak şeyleri gözümde büyütürdüm. Ne yazık ki bunlar aileme mâl oldu." Bu yüzden şimdi tüm bunların acısını çıkartıyordum. O yüzden üç sene boyunca tüm gece yürümüştüm. O yüzden her şeyi ağırdan alıyordum.

Birkaç saniye bekledikten sonra gözlerini benden ayırmadan sordu. "Tıp fakültesini yarıda bırakmışsınız." Sinirim bozuk şekilde güldüm. "Çoktan beş kişiyi öldürmüşken nasıl Hipokrat Yemini edebilirdim ki?" Bu yüzden ülkenin en iyi üniversitesini bırakmıştım. Bu yüzden üç buçuk yıl boyunca her gece kendime eziyet etmiştim.

"Tam olarak böyle düşünmenizin nedeni ne?" diye sordu ama benim aklımda daha iyi bir soru vardı. Tam olarak neden buradaydı? Ama bunu şimdi sormayacaktım, biraz daha konuştuktan sonra soracaktım çünkü aksi takdirde cevap vermeyebilir ya da başından savmak için yalan söyleyebilirdi.

Ona tam olarak anlatmaya çalıştım çünkü kendime de hatırlatmak istiyordum. "Onları beni dersimden sonra almaları için zorlamıştım, yanıma para almamıştım yani taksiye binememiştim, yağmurda yürümek için fazla... Nazik ve şımarıktım. Onları ben öldürdüm doktor çünkü onları beni almaya zorlayan bendim. Eğer zorlamasaydım, gelmeselerdi şu an onlarla olurdum."

Birkaç saniye durdu ve bana baktı, nitekim ben de öyle. Bir an beni anlıyor gibi hissettim, beni anlıyor ve bana yardım etmek istiyor gibi. Hatta bunu gözlerinde gördüm. "Gerçekten dediğiniz kadar varmış." dediğinde dilimi yutmuş gibiydim. "Gerçekten onları siz öldürmüş sayılırsınız." Gözlerim yanıyordu. "Sizi anlıyorum." Ağlamak istiyordum. Üzerine kapanıp ağlamak ve birinin beni anlamasının tadını çıkartmak istiyordum. "Ama kendinize çok yükleniyorsunuz. Bunu yapmayın, kalbinizi rahat bırakın ve onu dinleyin, ne yapmak istediğine kulak verin. Kendinizle kavga etmeyi bırakın."

Ağlamak üzereydim, ellerim titriyordu, tüm bu hisler çok fazlaydı. Bir anda üzerime tonlarca yük binmiş gibiydi, adeta diyaframım kasılmayı reddetmiş gibiydi, nefesimi veremiyordum. Birinin beni anlaması, hak vermesi ve buna rağmen kendimi rahat bırakmamı söylemesi... Sırf anlaması bile muazzamdı. Birkaç dakika sonra titremem geçtiğinde ve nefes alabilmeye başladığımda bu sefer benim yerime derin bir nefes aldı Calvin, ona bir anda ısınmıştım, artık halamın onu niye yolladığı bile önemsizdi, beni anlıyordu.

"Bay Stark sizi seviyor anlaşılan, aranızda 14 yaş varmış." diye sessizliği bozdu ve konuyu dağıttı. "Siz ne hissediyorsunuz?"

Bununla ilgili ne diyebilirdim ki? Doğru düzgün düşünmeyi unutmuş gibiydim ama Tony'i seviyordum. Yaş farkı umurumda değildi, tek sorun, bir aile istiyordu. Bu ona veremeyeceğim neredeyse tek şey gibiydi. "Onu seviyorum ama bir aile istiyor. Bunu yapamam. Ona bunu veremem. Her şeyi yapabilirim ama bunu yapamam."

Calvin derin bir nefesle dirseklerini dizlerine yasladı, üzerinde güzel bir takım vardı ama buruşmasını umursamadı. "Ben buna sevgi demezdim, ben buna minnet gibi bir şey derdim." Kaşlarımı çattım. O kim oluyordu da sevgimi sorguluyordu? Evet, beni anlıyordu ama sevgimin sorgulanması... Gerçi, anlaması çoğu yaptığı şeyi önemsizleştirirdi o yüzden buna ses çıkartmadım. Hayatımda ilk kez beni anlayan biri vardı karşımda ve bunu kaybetmeye hiç niyetim yoktu. Calvin, düşüncelerimi okumuş gibi gülümsedi, başka bir kadın olsa bu gülümseye ağzının suyu akardı. "Size sevgiyle ilgili birkaç şey göstermeme izin verin." Telefonunu açıp bir kağıda basıldıktan sonra çekilmiş fotoğraflardaki bir çifti gösterdi ben ağzımı bile açamadan. Sevginin, gerçek sevginin ne olduğunu yaklaşık dört yıl sonra o fotoğraflarla hatırladım.

Calvin Candie, beni anlayan tek kişiydi.

Şimdi şey diyebilirsiniz; bir, biz Tony için burdayız bu kız ne saçmalıyor, iki, banane kızın kendini suçlamasından. 

Şimdi bu konuyla ilgili, hani masela TM'ler bilir, işte şu şu kişi romanlarında psikolojik tahlillere yer vermiştir falan derler edebiyatçılarla ilgili. Bu da öyle bir şey, neden derseniz ne Cumhuriyet ne de Tanzimatçıyım ama zaten olay iki psikolojisi bozuk kişinin tanışıp birbirlerinin psikolojisini daha da çökertmesi, hani olay bu. O yüzden... Aslında sadece bu bölümde Beatrice'i okumadınız, Tony aslında her yerdeydi, bundan emin olun.

Sana birkaç şey göstermeme izin ver, aşkla ilgili birkaç şey göstermeme.*

Nightmare | StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin