[Ayna]

554 69 3
                                    

"Baby, i'm with you from dusk till dawn

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Baby, i'm with you from dusk till dawn."

-

Tony Stark bana resmen karşılık verdi desem, şizofren gibi gözükmem umarım.

O geceden sonra, Tony uyuyacağımız zaman yeni bir şey yapmayı önerdi. Bacaklarını koltuğun üzerinde iki yana koydu ve beni ortasına oturtup göğüsüne yatmamı sağladı. Her ne kadar burnumun dibinde ark reaktörü olsa da, yeni favori yerim onun göğüsüydü. Uyumadan önce birkaç dakika reaktörü inceliyordum ve belirli bir düzeyde bulunan fizik bilgimle az çok bir şeyler anlayabiliyordum. Aynı zamanda böyle uyuduğumuz her gece en az üç kez dudaklarımız arasında birkaç santim kalıyordu ve biz öylece birkaç saniye birbirimize bakıyorduk.

Bir gece, kollarında uykunun tadını çıkarırken kabus gördüm, ilk kez. Keşke tek kötü yanı bu olsaydı. Kısa süre de olsa içimden gelen o dürtü, Tony Stark'ı boğazlama düşüncesi gerçekleşiyordu. Hala en kötü yanı bu değildi. Yağmur yağıyordu ve ben Tony'nin üzerinde boğazını sıkarak ona bağırırken birkaç metre ötemizde ailemin mahvolmuş arabası vardı. Korkunçtu. Berbat ötesiydi.

Nefes nefesa bacakları arasında doğrulduğumda o da kalktı ve arkamdan bana sarıldı. "Kabus mu gördün?" diye sordu sakince. Nefes almaya çalışırken farkında olmadan sıktığım bacaklarını bıraktım. Sanki onu değil de kendimi boğmuş gibi hissediyordum. 

Farkında olmadan başımı salladım ve ondan uzaklaşmanın bir yolunu aramaya başladım. Böyle bana sarılırken ve beni rahatlatmaya çalışırken bir zamanlar yapmayı düşündüğüm şey boğazıma atılmış iğneli bir zincir hissiyatı veriyordu. Bu yüzden "Su içmeliyim," diyip kendi evimde, salonun içinde bulunan ama bir nevi tamamen ayrı sayılan mutfağa gidip elim ayağım titreye titreye su içtim. Midem acıyordu, kaslarımın hepsi aynı anda iç organlarımı sıkıştırarak beni öldürmeye çalışıyor gibi hissediyordum. Bu berbat ötesiydi. Rüyada olanları kendi gözümden izlerken ve Tony'nin bana doğru düzgün karşılık vermeyip ölüşünü izlerken... Dönüp ailemin arabasına bakarken... Bardağı bırakıp dizlerim üzerine çöktüm. Ailemi kaybettikten sonra ilk kabusumu gördüğüm zamandaki gibi hissediyordum. Saatlerce çığlık atarak ağlamak ve bana yardım etmek isteyenleri püskürtmek istiyordum. Neyse ki Tony'nin hala burada olduğunu kendime hatırlatıp sakinleşebildim ve onun yanına dönebildim. Onu büyük ve rahat koltukta öylece otururken buldum. Ona çok fazla haksızlık ediyordum.

Ertesi gün kabusun etkisinden çıkabildiğimde Tony'nin verdiği cam tablete seslendim. "Friday, Tony'e bu akşam ona geleceğimi söyle."

"Tabii ki Bayan Stone, Bay Stark bir şey isteyip istemediğinizi soruyor." diye yanıtladı birkaç saniye sonra. Ona cevap vermedim. Tek ihtiyacım olan hayatta kalmasıydı.

Birkaç gün sonra yan biçimde Tony'nin göğüsünde yatarken bir anda başımı kaldırdım ve o da tavan yerine bana bakmaya başladı. Göğüsünden destek alırken dudaklarımı yaladım ve birkaç saniye ona ne diyeceğimi düşündüm. Ona bunu sözlü söylemek... Bilemiyordum. Bu yüzden, "Bunu kimin ne kadar doğru bulduğu umurumda değil," dedim bir anda ve dudaklarına yapıştım. Bu sefer doğru düzgün bir öpücüktü ve ben bacaklarının arasında uzanırken, o ellerini belimde; ben de karnından omuzlarına doğru sürüklerken aklıma o can yakıcı görüntüler geldi. Ellerimin boğazını sıkı sıkı sardığı ve onun karşı bile koymadığı görüntüler. 

Neredeyse ağlamak üzereyken geri çekildiğimde Tony gözlerini açmadan konuştu. "Kabusların umurumda değil, seni seviyorum." Alnımı cevap olarak sadece alnına yasladım. Onun beni sevdiğini bilirken onunla ilgili öyle kabuslar görmek... Ona sessizlik armağan ettim ve kokusuyla rahatlamaya çalışarak boynunda bekledim. Sonunda ağlamadan uykuya dalabildim.

Sonraki birkaç hafta genel olarak öpüşmek ve uyumakla geçti. Onu öpmeyi seviyordum ve sonunda rüyanın etkisinden çıkabilmiştim. Bir süre sonra geceler daha da hareketli geçmeye başladı ve ben banyoda duş almak için üzerimi çıkarttığımda ve kendime şöyle bir baktığımda onun donup dokunmadığı her tarafımın ne kadar yetersiz ve kötü olduğunu düşünüyordum. Aynaya bakarken nasıl mutlu olabilirdim ki?

Bir gün Tony kendime bakarken arkamda belirdi ve "Böyle yapmayı kesmelisin." dedi. Ona şöyle bir baktım ama kendimden nefret etmeye kaldığım yerden devam ettim. Bir süredir o olmadan hiçbir şekilde uyumuyordum ve kabuslarım sıfırlanmıştı ama bu demek değildi ki hep orada bir yerde değiller. Kendimle alakalı her şeyde ortaya çıkıyorlardı. Ailemdeki kimseye benzemeyen saç ve göz rengimle resmen kendime her baktığımda midem bulanıyordu. "Benim için dünyadaki en güzel şey sensin." diye devam etti. Ne yazık ki bu benim için abartı bir şey ifade etmiyordu ve o beni ne olarak görürse görsün, kendime baktığımda midemin bulantısı geçmeye hiç meraklı değildi. Tony belime sarıldığında da aynı düşünmeye devam ettim, beni öptüğünde de.

Bir gün, Friday'le evimde tekrar iletişim kurdum ve "Friday, Tony'e bu akşam gelmeyeceğimi söyle." dedim. Çok uzun zamandır kabus görmüyordum ve ailemi, kabusta bile olsa görmeye ihtiyacım vardı. Kabuslar onları net olarak görebildiğim tek yerdi.

"Bay Stark nedenini soruyor, efendim." diye yanıtladı Friday. Bir algoritmaya sahibine söylemesi için böyle özel bir şeyi öylece söylemeyi kendime yediremedim ama küs bir algoritmayla da uğraşmak istemiyordum. Bu yüzden, "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." diye özetledim durumu. 

Friday, bir an bile eksik kalmadan, "Bay Stark sizinle görüşmek istiyor efendim," dedi ve derin bir nefesle başımı salladığımda Tony'nin sesi odayı doldurdu. "Beatrice, sorun ne?"

Birkaç derin nefes aldıktan sonra sonunda "Uzun zamandır kabus görmüyorum," dedim. Aslında kendime bile belli etmek istemesem de, kabuslarımı unutmaktan korkuyordum, onlar olmadan yaşamaya alışmaktan çünkü eğer bir gün Tony'le ayrılırsak ve kabuslar yine yakama yapışırsa o zaman kendime soyut değil, somut cezalar verirdim. 

"Aileni mi özledin?" diye sordu birkaç saniye bekledikten sonra. Ses tonu beni ürpertti, bu kadar yumuşak olmamalıydı, bana neredeyse kendimi değerli hissettirecekti. "Uykusuz kalmak istemiyorum."

"Tony," diye fısıldamakla yetindim. Beni anladığını görebiliyordum adeta ama ister istemez kendini de düşünüyordu. İnsan yapısı nedeniyle bu çok normaldi ve bunun yanında promosyon olarak belki yanına gitmemi, onunla uyumamı vicdanıma dokunarak sağlamaya çalışıyordu. Beni yanında istemesini anlıyordum çünkü ben de onu yanımda istiyordum. Üstüme yatmasını ve biraz yorgun bir sesle seni seviyorum demesini. Ama bunlar korkutucuydu, ister istemez bu kadar mutluluğa alışık olmadığım için bunu dengelemek istiyordum. "Yapabilecek bir şeyim yok, bebeğim."

Biraz bekledi ve sonunda, "Yarın gelecek misin?" diye sordu. Hafifçe gülümsedim. "Bebeğim, gün batımından şafağa kadar seninleyim." Nitekim, bu konuda son derece ciddiydim. Bu yüzden kendimi kabusların arasına bırakırken pişman hissetmedim.

Tony Stark, beni gerçekten seviyordu.

Yaygın bir yanlış bilgi var ki, yukarıdaki şarkıyı sürekli tam tersi çeviyorlar ve gördükçe el ayak koordinasyonu sıfır oluyor.

Bebeğim, gün batımından şafağa kadar seninleyim.*

Nightmare | StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin