[Yıldız]

459 39 27
                                        

"Smoke your weeds under star projectors, i guess we'll never know what Harvard gets us

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Smoke your weeds under star projectors, i guess we'll never know what Harvard gets us."

-

O gün, Tony gittikten birkaç dakika sonra Calvin'in haklı olduğunu ve aramızda, o gösterdiği fotoğraflardaki gibi gerçek sevgi olmadığını fark ettim. Tüm ilişkimiz boyunca belki de gerçek sevgiye hiç sahip olmamıştık. Belki de, birbirimizden haberimiz yokken bile birbirimizi daha çok seviyorduk. Madem öyle, madem birbirimizi sevmiyoruz, o zaman neden beraberdik? Belki de onu seviyorum sandığım her an, göğüsünde huzurla uyumama izin verdiği için duyulan çok büyük bir minnetti ve bu son derece mantıklı görünüyordu şu an. Yıllarca doğru dürüst uyuyamamış birinin bir anda uyuyacak bir omuz bulması... Belki evet, Tony'e aşık değildim de minnet duyuyordum, bu olasıydı ama bu onu gönülden sevmediğim anlamına gelmiyordu. Bazen sadece çok duygusuz gibi davransam da olay bittikten sonra her şey patlak veriyordu.

O gece Tony gelmediğinde ve uyuyamadığımda ormanda yürüyüş yapmaya karar verdim, belki uzun süredir yürüyüş yapmıyordum ve tüm gece yürüyemezdim ama hiç değilse kafam dağılırdı ve düşüncelerimi toparlayabilirdim. Bu yüzden yürüyüşe başladığımda, Tony'le ilk zamanlarda durup okyanusu izlediğimiz yere gelebileceğimi tahmin etmemiştim. Asıl şaşırtıcı şey, Tony'nin de orada olmasıydı. Okyanusu izliyor ve yüzünden son derece anlaşılacağı şekilde kendiyle çatışıyordu. Anlaşılan düşüncelerinin parçaları canını acıtıyordu. Bir şey yapmadan bir süre onu inceledim. Neredeyse yüz ifadesi onu ilk gördüğüm günküyle aynıydı, neredeyse. Belki de onu aldatmak üzere olduğumu ya da o meşhur günün intikamını almak istediğimi sanıyordu. Bir şey söylemedim, ona yardım edemezdim. Bu yüzden geri dönüş yoluna koyuldum. 

Ertesi gün Calvin geldiğinde çoktan iki kupa kahve içmiş ve yorgunluktan ölüyordum. Onunla her zamanki odaya geçtiğimizde oturmasını engellemek için kolunu tuttum. "Sizden bir şey rica etmem gerekiyor doktor," dedim. Sadece merak ediyordum ama biraz uykunun da etkisi vardı tabii; Tony dışında birinin yanında rahat uyuyabilecek miydim yoksa bu sadece Tony'e mi özeldi? Eğer Tony'e özelse bu onu ne yaparsa yapsın, beni kiminle aldatırsa aldatsın, kaç gece gelmezse gelmesin vazgeçilmezim yapardı. Uykunun tadını bir daha aldıktan sonra bırakmaya merakım yoktu. 

"Uyumadınız sanırım Bayan Stone." dedi kaşlarını kaldırarak. Neredeyse bilmiş bir ifadesi vardı ve eğer Calvin'le uyuyabilirsem bu bir çığ etkisi yaratabilirdi hayatımda. Buna hazır mıydım bilmiyordum, tek bildiğim uykuya ihtiyacım olduğuydu. Evet, genelde yemek ve uyku en önemli iki vazgeçilmezdi ama yemek umurumda değildi, nadiren acıkıyordum. Uyku öyle değildi, uyku fazlasıyla önemliydi.

"Konu tam da bununla ilgili." etrafa şöyle bir göz attım, bunu söylemek düşünmek kadar basit değildi. Sonunda tepkisini görmek için yüzüne baktım. "Omzunuzda uyuyabilir miyim? Buna muhtacım desem abartmış olmam." Önce dondu kaldı, ardından gözlerinde ufak parıltılar oluştu, ardından gülümsedi. Başını salladığında onu kanepeye oturttum ve omzuna kıvrıldım. Uykuya dalmam başımı koyar koymaz gerçekleşti. Calvin beni gitmesi gerektiği için uyandırdığında pek çok şey yerine oturmuştu. Anlaşılan Tony'e muhtaç değildim, nitekim o da bana. Ama ondan ayrılma düşüncem yoktu, hala ona bağlıydım. 

Gece olduğunda Tony'i ormana bakan terasta buldum. Yıldızların altında elinde sigara benzeri bir şey vardı ve ilk kez onu tütün içerken görüyordum. Yanına gittim ve ona dik dik baktım, cevap olarak sadece tütünü uzattı. Elime alıp kokladığımda bunun ot olduğu son derece rahatça anladım. Bu uyuşturucu gibi bir şeydi, neden bunu yapıyordu? "Alkolikten otçuya mı geçtin?" diye sordum, neredeyse sinirliydim. 

"Kokusu üzerine sinmiş." Kaşlarımı çattım. Birkaç saat önce duş almıştım ve kıyafetlerimi değiştirmiştim, ne diyordu bu adam? "Sauvage."

Parfümünü doğru bilmesi hiçbir şey ifade etmezdi ama yine de ottan bir nefes çektim. Ciğerlerimi yaktı ve başımı döndürdü. Bu tip şeyleri neden kullandıklarını asla anlamıyordum. "Yeni duş aldım Tony, ne diyorsun?" Bunu söylerken yüzümü buruşturmuştum çünkü tadı gerçekten kötüydü. Bunu içtikten sonra bir şeyler yediğimi düşündüm, berbat olurdu. 

"Ben Demir Adam'ım," kendini işaret etti. "Bu burun her şeyin kokusunu alır." diye iddia etti. Eğer laf çarpmaya çalışıyorduysa, son derece başarısızdı zira kendi kendine kavga etmiş ve gitmişti, ardından kendini ormana sürmüştü. Eğer taşkınlık yapmak istiyorsa benim için hava hoştu, sadece kendine zarar verirdi. "Yeterince iyi alamıyor olmalı." dedim ve otu yere atıp çiğnedim. O gece Tony yanıma geldi ve beraber uyuduk. İtiraf etmem gerekirse Calvin'le daha rahat uyumuştum.

Günler geçip giderken, Calvin'le ne kadar uyuyorsam, o kadar saat Tony'nin yanında boş boş yatıyordum. Bir gün, Calvin'in omzuna yatacağım sırada dudaklarımız birbirine değdi ve ne kadar suçlu hissetsem de bu iyi hissettirdi. Calvin'le ne kadar yakınlaşıyorsak sanki Tony'le o kadar az birbirimizle dokunuyorduk ama iyi yanı, onu öptükten sonra hiçbir şey olmamış gibi Tony'i öpmüyordum, öpmeme gerek kalmıyordu. Hiç değilse suçlu bir orospu gibi hissetmeme gerek kalmıyordu.

Bir gün, Calvin odaya girip yeterince ilerlediğimizde belime sarıldı ve beni kendine çekip deli gibi öptü. Deliler gibi, sanki okyanusun ortasında bulduğu sandal, çöldeki su gibi. Onu daha fazla öpmek istedim ama burada, artık benim için eski olan sevgilimin evindeki oyun salonunda böyle bir şeyi yapmayı kendime yakıştıramadım. Bu yüzden onu kendimden sakince uzaklaştırdım ve sessizce derin nefesler alırken yüzünü okşadım. Bana sevgiyle bakan gözleri bir an bana babamı hatırlattı. Babam anneme bazen durup böyle bakardı ama inanın Tony bir kere bile bana tam olarak bu şekilde bakmamıştı. O da benim gibi uyku için istemişti ilk başta beni. O yüzden Calvin'in bakışı dehşetle karışık özlem ve hayranlık uyanırdı bende.

Calvin Candie o an, Tony Stark'ı gözümde mağlup etti.

Ya diyeceksiniz ki "bı nı yı bız nıyı bını ıkıyırız ı kıskıcı tıny stırk." Gençler, edebiyatta gerçekçilik akımı diye bir şey vardır ve sayısalcı olmama rağmen bunu biliyorum çünkü bunun ilk örneğinden etkilenerek aşk-ı memnu yazılmış (bhlkm). Bu gerçekçilik de efendime söyliyim, işte hırs, aldatma, kıskançlık vesaire vesaire.

Neyse, realizmin hüküm sürdüğü bir dünyada Tony Stark olsanız bile kazanamayabilirsiniz.

Yıldız projektörü altında ot iç, sanırım asla Harvard'ın bizde ne bulduğunu bilmeyeceğiz.*

Drake - Crew Love (Ft. The Weeknd)

Nightmare | StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin