1. RENK

552 28 0
                                    

Küçük bir kız çocuğu. Pembe taytı, beyaz tişörtü ve tabii ki yine pembe parlak babetleri vardı. Kıskanılacak sarı saçları dağınık bir topuz yapılmıştı. Belli ki annesi bakacak iki çocuğu daha olduğu için acele edince anca bu kadar yapabilmişti. Hiç bitmeyen enerjisi ile zıplamaya başladı küçük kız. Zıplarken bir tutam saç tokanın baskısına inat özgürlüğüne kavuşurken etrafa neşeli sesler saçıyordu. Annesi ona düşeceğini söylese de pes etmedi. Gülümsemesi kahkahaya oradan da şımarık çığlıklara dönüştü. Abisi gizlice gelip onu kucağına alınca önce gözlerinde bir korku belirdi. Daha sonra bedenini saran kolların abisine ait olduğunu anlayınca sözcüklerinin hızla döndüğünden havaya karışıp yok olmasını önemsemeden düşeceklerini ve onu bırakması gerektiğini söyledi. Abisi onu yavaşça yere bıraktı. Belli ki kardeşine değer veriyordu. Mangaldan gelen kokuya daha fazla dayanamayacağını anlamış olmalı ki küçük kız annesine yemeğin ne zaman hazır olacağıyla ilgili bir şeyler sorup ardından sulu bir öpücük bahşetti babasına.

Birkaç dakika sonra sofraya oturan aile mutluluk kokuyordu. Kendime dönüp baktığımdaysa gülümsediğimi fark ettim. Özlem böyle bir şeydi demek ki, yüzünü dahi hatırlamadığı birini özler miydi insan? Özlermiş demek ki. Hiç tanımadığım annemeydi özlemim. Ne bir sevgiliye ne de bir şehreydi olan aşkım. Annemeydi. Belki de hiç sarılamayacağım belki hiç kafamı kucağına koyup rahat bir nefes çekemeyeceğim annem. Elimde ona ait bir fotoğraf ve birkaç gezi günlüğü olan annem. Nefret etmem gereken ama içimde ona karşı büyüttüğüm özlemle her gün onu beklediğim bu parkta yine onun için derin bir nefes çektiğim annem. 'Bulacağım' diye fısıldadım her zamanki gibi. Her gün ve her gün fısıldadım gökyüzüne geceleri. 'Seni bulacağım anne.'

RENGARENKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin