Yaşlı Baş Avcıların ganimetleri saymaları salondakilerin beklediğinden de uzun sürmüştü. Herkes pür dikkat onları izliyordu. Üç avcı da bu işte son derece başarılıydı ve vampirlere korku salmayı başarmıştı. En büyük hayalim bir gün onlar gibi büyük bir avcı olabilmekti.
Ortada dizilmiş avcıları her bir detayıyla izliyordum. En solda Jacob Morganti vardı. Ah Jacob kızların ilgi alanıydı. Daha 29 yaşında profesyonel bir vampir avcısı olmayı başarabilmişti. Tabii ki bu başarıda ailesinden gelen zenginliğin rolü büyüktü. Küçük yaşlardan beri katı bir eğitim almıştı. Kızlar arasında çok popüler olmasına şaşmamalı, 1.80 boylarında, kaslı, kısa sarı saçları ve mavi gözleriyle, bu züppeyi görmezden gelmeniz pek mümkün değildi.
Ortada ise, Zane Barlow bulunuyordu. Uzun bir boy, siyah uzun saçlar ve kıyafetlerle gizemli bir havası vardı. Herkes onun ismini bilirdi fakat tanımazdı. Mecbur kalmadıkça konuşmaz ve kimseyle muhatap olmazdı. Bazıları, ailesini vampirler öldürdükten sonra onun böyle olduğunu ve tek başına yaşadığını söylüyor. Gerçekten acı dolu bir hayat olmalıydı.
Zane'nin yanında Marcus Drach yer alıyordu. Bu adamı gözümün tuttuğu pek söylenemezdi. Neredeyse 50 yaşında gelmiş olan Marcus'un saçları yer yer beyazlamıştı. Tek gözünü kaybetmişti, bu yüzden korsanların taktığı göz bandından takıyordu. Avcıların geneline göre kiloluydu. Alkoliğin tekiydi, pek bulaşmak istemeyeceğiniz türden bir tipti.
Açıkçası Marcus'un yılın avcısı olmasını istemiyordum. Avcılığı iyi şekilde temsil ettiğine inanmıyorum. Marcus'u detaylı bir şekilde izlerken, Baş Avcının sesi tüm odada yankılandı. ''Sayımlar belli oldu. Jacob Morganti 375 vampir ile üçüncü oldu. Fakat ilk defa gerçekleşen bir olay ile karşı karşıyayız. İki avcının da ganimetleri eşit sayıda. Bu yüzden öldürdükleri vampirlerin rütbelerini göz önünde bulundurduk.''
Marcus huzursuz bir tavırla ''Tamamen saçmalık, ondan daha fazla vampir öldürdüğümü herkes biliyordur.'' diyerek salonda gergin bir hava yarattı. Zane'in sinirlendiği bakışlarından anlaşılıyordu ama Marcus'u kale almadan Baş Avcıyı dinlendi.
''Zane Barlow, Demonix Klanı'ndan Diego'yu öldürerek ganimetleri Marcus'u geçmiş bulunuyor. Sizlere bu yılın en iyi vampir avcısını takdim ediyorum: Zane Barlow!'' Baş Avcı Zane'e doğru giderek özel dövülmüş kılıcını ona uzattı. Kabul etmeliyim ki, benim hançerim yanında sönük kalmıştı. Gözlerimi bu efsunlu kılıçtan alamıyordum. Kankılıcı, her yıl en iyi vampir avcısına verilirdi. Avcılık için özel dövülmüş olan bu kılıç özel güçler barınıyordu. Yer yer gümüş kısımları bulunan bu kılıç, yaraladığı vampirin vücuduna büyülü zehri salarak yaralarının hızlı iyileşmesini önlerdi. Buradaki tüm avcılar, Kankılıcı için birbirlerini öldürürdü.
Zane kılıcı alır almaz salonu terk etmek için hızlı adımlarla uzaklaşırken, Marcus '' Kesin onları tehdit etmişsindir, yoksa beni geçmenin imkanı yok!'' diyerek arkasından söylendi. Zane arkasını dönerek hızlı adımlarla Marcus'un üzerine doğru yürüdü ve Kankılıcı'nı boynuna dayadı. Marcus'un sesi kesilir kesilmez salondaki birçok avcı silahlarını çekti. Kimi Marcus'a, kimi de Zane'e doğrultmuştu. Ağzım açık bir şekilde etrafımda olan bitenleri izliyordum. Kısa bir süre herkes birbirine göz dağı verdikten sonra havadaki gerginlik Zane'in kılıcıyla birlikte salonu terk etmesiyle sona erdi. Marcus, suratı kızarmış bir şekilde kapıyı tekmeleyerek salondan çıktı. Zane'e diş bilediği aşikardı, içimden bir ses Marcus'un bu işin peşini bırakmayacağını söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scarlett Vampir Avcısı
VampireGecenin karanlığında kadim ve amansız varlıklar kol geziyordu ve insanoğlunun bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı. Scarlett, bu ağır yükü taşımaya hazır mıydı?