Rabia'yla oturmuş film izliyor ve bir şeyler yiyorduk, telefonum çalmaya başladı. Rüzgar arıyordu. Hiç aramayacak sanmıştım. "Bu gece müsaitsen dışarı çıkalım." dedi.
"Peki, kaçta?" dedim. "İki saat sonra seni almaya gelirim, görüşürüz"
Telefonu kapattım. Sessiz bi çığlık attım. Rabia korkuyla döndü, "Noluyor Hilal?!!!"
"Rüzgar aradı Rabia bu gece dışarı çıkıcaz" gülmeye başladım o da gülüyordu. Bu sırada aklıma önemli bi soru geldi. Üstüme ne giycektim? Hemen odama koştum ve dolabı açtım. Siyah,diz üstü kadife bir elbise aldım elime. Evet bu güzel olabilirdi zaten hava soğuktu. Altına da siyah çizmelerimi giyecektim. Saçlarımı açık bıraktım, doğal hali daha iyi görünüyordu. İki saat bir anda geçmişti. Beş dakika içinde hafif bir makyaj yaptım, üstüme uygun bir ceket ve çanta alıp Rabia'ya ne yapmam gerektiğini sordum. "Heyecan yapma korkutma çocuğu" dedi. Sarıldık ve evden çıktım. Siyah jeep kapının önündeydi.Araban indi ve yanıma geldi. Baştan aşağı süzdü ve konuştu, "Çok güzel görünüyorsun." gülümsedi. Teşekkür ettim ve arabaya bindik. Nereye gideceğimizi sordum, "Yemek yiyeceğiz sonra da seni çok güzel bir yere götüreceğim." dedi. Heyecanlanmıştım, guzel bir restorantın önünde durduk ve içeri girdik. Yemek yerken nereli olduğumu, nerede yaşamayı planladığımı ve buna benzer hakkımda bir çok şeyi öğrendi.
Ve onun piyano çaldığını öğrendim. Resmen sevinmiştim ilk defa hoşlandığım bir erkek piyano çalıyordu. Bu benim için önemliydi. En sevdiği piyanisti sordum, "David Lanz severim. Her şarkısında umut var."
"David Lanz ben de severim ama Brian Crain kadar çok değil." gülümsedim. "Bu kadar benziyor oluşumuz beni korkutuyor Hilal" gülmeye başladı ve ben de güldüm. Birden durdu ve sordu: "Aklında biri var mı?"
Ne diyecektim şimdi? Ne denirdi ki buna?
"Ihmm şey.. bilmiyorum." dedim. Gülümsedi; "Benim aklımda biri var. Ve bu kişiyi henüz tanımıyor olsam da geçirdiğimiz üç günün ardından benim için var olduğunu anladım. Bunu kalbim söylüyor. Mantık aramiyorum, sadece biliyorum. Onunla bir geleceğimiz var." o bunları dedikten sonra ağlamaya başladım. Şaşırdı hatta belki de korktu. Normaldir. Durduramıyordum kendimi ve ağlamaya devam ediyordum. Mendil uzattı ve hesabı istedi. Ceketimi ve çantamı aldı, "Hadi gel." dedi ve çıktık oradan. Arabaya bindiğimizde bana doğru döndü ve "Neden ağlıyorsun?" şimdi ne desem yine de gözünde deli imajım oluşmuştu ve değişmeyecekti bu.
"Ben.. Beklemiyordum.." gülümsedim.
"Lütfen her zaman gülümse." dediğinde tekrar ağlamaya başlamamak için derin derin nefesler almaya başladım ve arabayla şehrin dışındaki çiftlik gibi yere doğru yola çıktık. Burası çiftlikten farklıydı, şelale gibi bir şey vardı ve dağın dibinden, üstünden sular akiyordu. Şelalenin önünde çimler vardı. Oturduk. "Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Çok güzel." dedim. "Gelmediğini biliyorum. Herkes bilmez burayı, özel bir yer. Seni getirmek istedim."
"Korkuyorum Rüzgar. Sana çok yakın hissediyorum ve bu beni korkutuyor. Gitmenden korkuyorum ki daha geldiğinden bile emin değilim. Eğer o beklediğim kişiysen lütfen bitmesine izin verme." ağlayacak kadar dolmuştum durduk yere. "Geldim. Ve gitmeye niyetim yok Hilal. Seni ilk gördüğüm an anladım, eğer başka bir şekilde tanışsaydık, beraber sadece bir saat geçirseydik bile yine aynı olacaktı. Gözlerinde bir geleceğin ışıltısını görüyorum. Bizim geleceğimiz. Sen beni sırtımdaki dövmeyi gördüğün an çözdün. En büyük acımı gördün. Anlıyor musun?"
Kendimi sıkmayı bıraktım ve ağlamaya başladım. Kollarını belime doladı ve içine almak istiyormuş gibi kendine çekti beni. Ağlamaktan gözlerim şişmişti, yılların boşluğu,acısı,özlemi gözlerimden damla damla yaş olup akıyordu ve onun kollarındaydım. "Gülümse. Buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Step Closer (Yakın)
RomanceHer nefesin kendini hayatının erkeğin götüreceğine inanan bir genç kız ve mutluluğu yıllar sonra sevdiği adamda bulan iki yakın arkadaşın hikayesi