Güneşe Bakan Çiçekler

19 1 0
                                    

Cumartesi günü sabah 5.30'da uyandık ve hazırlanmaya başladık. İkimiz de kalın kıyafetler koyduk valizlerimize ve üzerimize de kalın bir şeyler giydik. Rabia sarışın ve güzel bir kızdı, dikkat çekerdi ilk bakışta ve üzerinde ne olduğu fark etmezdi.

Ben kahverengi saçlı, kahverengi gözlü uzun boylu ve zayıftım. Tabii ki de onun kadar çok dikkat çekmiyordum. Hazırdık, Umut Rabia'yı aradı ve almaya geleceğini söyledi. Kim olduğunu bilmediğim diğer çocuk bizden sonra çıkacakmış yola.

Umut geldi ve valizleri arabanın bagajına yükleyip yola çıktık. ''Galesiz Salak'' desem de yine de seviyordum bu çocuğu içten içe, Rabia'yı mutlu edebiliyordu. Korktuğum gibi gelişmiyordu olaylar,Rabia'yı değiştirmeye çalışmıyordu Umut tam tersi geçmişi unutturmaya çalışıyordu ve yeni bir hayata başlama yolunda elinden tutuyordu en yakın arkadaşımın. Umut Ali değildi, ona galesiz salak demem için bir sebep yoktu ve bunu Umut'un Rabia'ya nasıl aşka baktığını gördüğüm zaman anladım.

Ay dedikleri yere 2 saat içinde vardık. Ormanı kasabaya 10 dakika uzaklıktaydı ve kamp yapmaya gidiyorduk. İki çadır kuracaktık ve ben tabii ki de Rabia'nın benimle kalması için elimden geleni yaptım. Rabia'yla ben; Umut'la o çocuk ayrı çadırda kalacaktı. Alışverişi merkezden çıkmadan önce yapmıştık. Kasabanın içinde birkaç tur attıktan sonra kamp yapacağımız yere geldik. Burası tehlikeli değildi, huzurlu bir şekilde kalabilirdik. Ormanın girişinde güvenlikler vardı ve 3 kilometre uzaklıkta iki tane çiftçinin evleri vardı. Saat öğlen 12'yi gösteriyordu ve Rüzgar dedikleri çocuk hala ortalarda yoktu. Umut telefon etti ve 10 dakikaya burada olacağını söyledi. Ateş basmıştı Rabia'ya dönüp ''hadi biraz yürüyüş yapalım kız kıza'' dedim. Kabul etti ve yürümeye başladık. ''Bok vardı da geldik ya buraya, izleyip gülceksiniz dimi pislikler'' diye söylendim ve Rabia kahkaha atmaya başladı sonra dayanamayıp ben de gülmeye başladım. Sevdiğimiz şarkıları dinleyerek yürümeye devam ettik gülüp eğleniyorduk. ''Hadi dönelim çocuğu bekletme ilk günden'' dedi, dönüş yolunda oflamaya başladım Rabia gülüp duruyordu.

Kamp alanına vardığımızda kahverengi-siyah tonlarında saçları ve gözleri olan, uzun boylu ve çekici bir vücuda sahip olan Rüzgar'ı gördük. Rabia beni dürttü. İyice gerildim. Çocuğa yaklaştıkça ne kadar erkeksi ve çekici olduğunu fark ediyordum. Elini uzattığında birkaç saniye öylece baktım, Umut güldü. Onu öldürecektim. Elimi uzattım. Sonra Rüzgar Rabia'yla tokalaştı ve o an daha önce tanıştıklarını fark ettim. Yalan söylemişti pislik. İçimden ben de gülüyordum.

Hep birlikte çadırların önüne oturduk ve konuşmaya başladık.

Rüzgar: ''Hangi bölümdeydin Hilal?''

Ben: ''Pdr, sen?''

Rüzgar: ''Bilgisayar mühendisliği, aynı kampüsteyiz sanırım ama seni daha önce hiç görmedim.''

Umut gülmeye başladı ve Rabia ekledi ''Hilal kendini pek göstermez dışarıya Rüzgarcım ahhahahaha''

Hepimiz güldük. Sohbet güzel ilerliyordu saat 5 olmuştu acıkmaya başladık. Umut ve Rüzgar bir şeyler hazırlamak için ayaklandı. Biz de Rabia'yla beraber çadırımıza gittik.

''Kızım çocuk tam istediğin gibi baksana! Saça göze bak tam senlik çok yakıştınız ya!!!'' haklıydı aslında ama ağırdan satmalıydım kendimi. ''Ya of saçmalama hem nerden biliyosun beni beğendiğini? ayrıca bu çocuğu tanımıyorum daha.'' çadırın girişini aralayıp baktım. ''ya Rabia uff cidden çok çekici'' dedim ve gülmeye başladık. Güldük, güldük. Sonra yemeğin hazır olduğunu haber verdiler. Hep birlikte güzel bir yemek yedik, sohbet müzik ve tv dizileriyle ilgiliydi ve tuhaf şekilde Rüzgar'la müzik tartışmaya başladık. Tartışma derken iyi yönde, ikimiz de James Blunt seviyorduk. En iyi şarkısının ne olduğu konusunda hemfikir değildik. Ben 'face the sun' diyordum o ise 'goodbye my lover'.

One Step Closer (Yakın)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin