Paralel Dünya

1.7K 117 37
                                    

Bilinmeyenden korkan insanoğlunu bilinmeyenle kandırdı insanoğlu...

🐉🐉🐉🐉🐉🐉
-Yalım-

Lina uçuşan sarı saçlarını omuzları ardına attı. Pencereden aşağıdaki insanları gözlemliyordu. Ne harika bir kadındı diye geçirmek isterdim ama onun tüm bu mükemmeliyetine karşılık eksik bir şeyler vardı. Gözlerini kapatıp rüzgarı hissettiği anda yanına usulca yanaşıp dudaklarımı boynuna değdirdim. Başını başıma yasladı. Buz mavisi gözlerini gözlerime sabitleyip "Günaydın hayatım." dedi. Kolumu Lina'nın beline sararak az önce Lina'nın izlediği insanlara kısa süre göz gezdirip "Ne kadar garibiz biz insanlar böyle." dedim. Lina sakin ses tonuyla "Neden bu şekilde düşünüyorsun?" dedi.

Derin bir nefes alarak Lina'dan ayrıldım ve yatağın ucuna oturdum. "Bilemiyorum Lina. Seni seviyorum. Yaptığım işi seviyorum. En çok da oğlumuzu seviyorum ama yaşamıyormuş gibi hissediyorum." Lina ciddi bir tavırla önüme çektiği sandalyeye oturup sert bir şekilde bakarak "Evlilikten mi sıkıldın koca adam?! Bunu mu ima etmeye çalışıyorsun?" dedi. Yorgun gözlerle Lina'ya baktım. Elimle Lina'nın yüzünü okşadım ve alnına küçük bir öpücük kondurup "Hayır güzelim. Sorun sen veya evliliğimiz değil sorun benim, sorun ben ve hayatım. Başka bir hayatın rüzgarında savruluyorum sanki." diyerek bedenimi yatağa bıraktım. Lina yanıma uzanıp sarıldı. "Şu sırlar kafan çok yoğun hayatım. Biraz tatile çıkmaya ne dersin? Seninle şöyle bir denize açılsak ne güzel olur." Kafamı olumsuzca sallayıp "Gelmem mümkün değil. Halletmem gereken kampanyalar, katılmam gereken toplantılar tüm haftaya yayılmış durumda. Ama siz Karya ile biraz kafa dinleseniz iyi olur.  Belki de benim bir süre tek kalıp düşünmem gereklidir." Lina keskin bakışlarımı üzerinden çekip kabullenmişlik hissiyle "Tamam. Nasıl istersen..." diyerek odadan dışarı çıktı. Tanrım içimde beni bu kadar sıkan sorun da neyin nesiydi böyle.

++++++++++++++++++++++++

-Alev-

Hastaların dosyalarını yerleştirdiğim dolabı kilitledikten sonra elimdeki anahtarı deney yaptığımız ocakta erittim. Onlara kimsenin ulaşmaması gerekiyordu. Yaptığımız bu şey... Tanrı affetsin tüm insanlığı kurtarabileceği gibi insanlık namına tek bir şey de bırakmayabilirdi.

Yaslandığım tezgahtan uzaklaşıp arkamı döndüğümde gördüğüm suratla kanım çekilmişti. Bu o kadındı. Tedaviye en çok ihtiyacı olan ama tedaviyi ısrarla reddeden kadın. Bir ay önce ayakta duramıyordu. Şimdi nasıl olur da karşımda bu kadar sağlıklı duruyor olabilirdi. Kekeleyerek "S-s-sen... Nasıl olur bu? Tedaviyi kabul etmemiştin?" dedim zar zor. Kadın gülümseyerek tedavi tüplerinin içerisindeki hamile kadınlara doğru ilerledi. Birkaçına öylesine bakıp geçti ama biri hariç. Beyaza yakın sarı saçlara sahip, beyaz tenli, lotus dövmeli kadına uzun süre baktıktan sonra bana döndü. 

"Dinle doktor, sana her şeyi anlatabilmek isterdim. Ama yapamam. Yapsam bile inanmazsın ya her neyse... Şimdi senden tek bir şey rica ediyorum. Nazik ol ve dediğimi yap. 13 numaralı kapsülü aç sonra o kadını sağlam bir şekilde uyandır." 

Ona şaşkın bir şekilde baktım. Önüme gelen kızıl saçlarımı geriye atarak "Ne dediğinin farkında mısın sen? O kapsülü açarsam kadının yaşama ihtimali çok düşük. Önce bebek sonra anneyi kaybederiz. Tedavi tamamlanmadan kapsülden çıkarıldığı için ilk etapta olmasa bile daha sonrasında vücuduna aldığı aşırı dozda kimyasallar ve bebeğin yaşaması için maruz kaldığı süzülmüş radyasyon onu günden güne öldürür. Ve buna asla izin vermem. Her ne kadar bu tedaviyi bulmak için masum canlar feda etmiş olsak da ben buraya cinayet işlemeye gelmedim. Hayat kurtarmaya, ve dünyaya bir saf kalp daha kazandırmaya geldim. Şimdi güvenliği çağırmadan kliniğimden çıkıp gidin hemen!" dedim

BEDA KENTİ 2 - Tanrıların RuhlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin