Yaşanmaması Gereken Gün

990 97 18
                                    

Her aşkın bir kokusu vardır...

(Yalım'ın ağzından)

Hızla sokağa çıktım. Büyük bir kampanya için son toplantı vardı. Keşif toplantısıyla planlama işlemi bitecekti. Kafamı kaldırıp havaya göz attım. Sanki yağmur yağmak istiyordu ama bulutlar her bir taneyi ölümden önceki son sarılma gibi tutmuş bırakmıyorlardı.

Etkinliğin yapılması planlanan yer iki sokak ötedeydi. Hızlı adımlarla ilerlerken sokağın başında ağlayan bir kadın gördüm. Kısa kahve saçlarını yüzünü örtmek istercesine önüne atmış ağladığı duyulmasın diye elini ağzıyla kapamıştı. Normalde böyle durumlarda umursamazdım ama beni ona çeken bir şeyler vardı. Onun yanına yaklaşıp elimi omzuna koyduğumda kafasını kaldırıp bana gülümsedi. Orta yaşlarının sonunda yüzündeki kırışıklıklara rağmen gözlerindeki parıltıdan dolayı epey genç gözüken kadın gülerek bana baktı. O an kadının ağlamadığını aslında kahkaha attığını anlamıştım. Kadın tek kaşını kaldırarak bana baktı.

"Ne o? Niye şaşırdın?" Kendime gelip boğazımı temizledikten sonra "Pardon ben ağlıyorsunuz sanmıştım." diye cevap verdim. Kadın tebessümle "Ağlamamı mı tercih ederdin?" diye sordu. Kafamı iki yana sallayıp "Tabii ki de hayır sadece garipsedim bu ıssız sokağın köşesinde tek başınıza kahkaha atmanızı beklemiyordum." dedim. Kadın ciddileşerek ayağa kalktı "Söylesene delikanlı tek başına ağlayan biri herkese normal gelir de tek başına gülen birisini neden herkes garipser?" Düşündüm, bir çıkışa ulaşamadım. O da bunun farkına vardı. "Berbat bir gün geçirdim evlat. Sadece kendi hayatımı değil pek çok insanın hayatını mahvedecek berbat şeylere şahit oldum o yüzden gülüyorum. Neyse, ne ben seni ne sen beni tut." O arkasını dönüp ilerlerken durdurdum "Hey! Son zamanlarda ben de pek iyi günler geçirmiyorum. Belki de bir dinleyiciye ihtiyacımız vardır. Şimdi gitmem gereken bir yer var ama sonrasında bir kahve içmeyi çok isterim." Neden daha önce hiç görmediğim bir insana böyle bir şey söylemiştim ki şimdi? Kadın buruk bir tebessümle bana baktıktan sonra çantasından bir kalem ve bir kağıt çıkararak numarasını yazdı. Bana uzattı, "Gülseren" yazıyordu. Kadına bakıp "Gülseren Hanım, tanıştığıma memnun oldum. Ben Yalım. Bugün yaşadığınız o berbat şeyleri ise boşverin olup bitmiş sonuçta. Unutun, önünüzde uzun günler var öyle değil mi?" Gülseren Hanım dönüp gitmeden önce son bir kes gülümseyip "Önümüzde ne kadar gün var bir tek O biliyor Yalım. Ayrıca insan dediğimiz mekanizma maalesef ki unutamaz. Sadece unutmuş gibi yapar ve bunu bazı zamanlar o kadar iyi yapar ki kendisi bile inanır unuttuğuna. Benim gibiler unutmuş gibi dahi yapamazlar. Benim gibilerin yüzüne baktığında onları sarsan her ne olmuşsa birer birer görebilirsin. Tıpkı senin şu anda yaptığın gibi. Görüşmek üzere Yalım. Görüşmemiz gereken çok şey var anlaşılan..." dedi.

Oradan uzaklaşıp berbat sıkıcılıktaki toplantıma katıldıktan sonra cebimden çıkardığım telefon numarasına baktım. O kadını kesinlikle aramalıydım. Babam uzun yıllardır cezaevindeydi ve annemi geçen yıl kaybetmiştim. Annemle her şeyi konuşurduk. Benim akıl hocam ve en değerli varlığımdı. O hayattayken hiç anneliyim demiyordum ama şimdi bir yıldır annesizdim. Günün her saatinde, saptığım her sokakta, izlediğim her filmde annesizliğimi görüyordum. İşte bu hayatın en acı çelişkisiydi. Birinin yokluğu her zaman varlığından daha görünürdü. Bense içimde sanki onlarca yokluk çekiyordum. Gülsereni belli ki annem yerine koymuştum sadece bunun bu kadar kısa sürede gerçekleşmesi beni ürkütmüştü. Bunu umursamadan onu aradım. Bir saat sonra sahil kenarında küçük bir kafede buluşmak için sözleştik. Eve uğrayıp duş aldıktan sonra siyah kot üzerine salaş bir siyah gömlek giyip arabama atladım.

Kafeye varmak üzereyken arabanın üzerine atlayacak gibi otostop çeken kadına çarpmamak için ani bir şekilde frene bastım. Kadın yatağından yeni çıkmış olacak pijamalarıyla ve dağınık topuzuyla bir anda arabanın içine atladı. O an bu hissi daha önce yaşadığımı iliklerime kadar hissettim. Kadına şaşkın bir şekilde bakarken arabamı tanıdık bir koku sarmıştı. Yasemin kokusu... "Özür dilerim böyle bir anda arabanıza atladım ama beni acilen tarif edeceğim kliniğe yetiştirmeniz gerekiyor." Ona hala dik dik bakıyordum. Çaresiz olan sesi bir anda sertleşerek "Benzin parasını öderim istersen fazladan para bile verebilirim ama bu iş önemli! O yüzden bana tren görmüş öküz gibi bakma da arabayı sür!"dedi.

BEDA KENTİ 2 - Tanrıların RuhlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin