"Herkes ölümden sonra hayat olup olmadığını merak eder. Oysa asıl önemli olan ölümden önce hayatı doyasıya yaşamaktır..."
(Bu bölüm sırayla ana karakterlerin ve en son yazarın bakış açısıyla ele alınmıştır.)
Alev'in bakış açısıyla:
Gözlerimi araladım. Güneş açık olan perdeden içeri sızmış ve tüm odayı ısıtmıştı. Yatakta uzun süre hiçbir şey düşünmeden tavanı izledim. Bu aralar gördüğüm rüyalar uyanınca başımı ağrıtıyorlardı. Sahi bu aralar ne çok rüya görür olmuştum. Üstelik kendi hayatımdan bağımsız rüyalar...
Kapım aralandı.
Bakışlarımı kapıya doğru çevirdiğimde gülümsedim. Kızıl saçlarını tepeden toplamış, tüm dövmelerini açıkta bırakacak açıklıktaki atleti ve altındaki pijamasıyla Azra kapıda belirdi.
- Güzeller güzeli teyzem uyanmış mı?
- Bana şöyle deme Azra ya kendimi yaşlı hissediyorum. Sabah sabah modumu düşürme.
Azra kıkırdayarak yanıma uzandı.
- Eee uyan artık hadi kampa geldik otelde yatmaya değil. Bu arada Yalım nerede?
- Nasıl nerede? Senin yanına gelmedi mi?
- Yoo. Gece beraber kalmadınız mı siz?
- Hayır. Yani sen geçen gün rahatsızlanınca sana göz kulak olmak için bu gece başında refakat edeceğini söyleyip yanına gideceğini söylemişti bana.
- Yok dün ben başkasıylaydım.
Gülümseyerek yattığım yerde doğruldum. Azra yüzümdeki muzip ifadeden başına gelecekleri anlamış olmalı ki kaşlarını kaldırıp kafasını iki yana sallayarak uzandığı yerde doğruldu.
- Hayır! Sakın ağzını açayım deme. Cidden bir şey olmadı aramızda. Biliyorsun Ozan her zaman mesafeyi ve seviyeyi korumayı sever. Bana çok güzel şarkılar söyledi. Anca o şekilde uyuyabildim. Son zamanlarda kabuslarım artmaya başladı. Sürekli korkunç yaratıklarla savaşıp sizleri kaybettiğimi görüyorum. Aynı tema farklı farklı yerlerde gerçekleşiyor. Hatta bazen rüyalarım birbirinin devamıymış gibi hissediyorum. Bir de biliyorsun bahsettiğim şu çocuk var. Fakat uzun bir aradan sonra dün sorunsuz bir şekilde uyudum.
Azra'nın anlattığı rüyalar ile kendi rüyalarımın ne kadar benzediğini ve bu durumun git gide garipleştiğini umursamamaya çalışarak gülümsedim.
- Ozan çok iyi bir çocuktur Azra. Aynı mahallede büyüdük sayılır. Benden küçük ama yaşadığı onlarca şey onu fazlasıyla olgunlaştırdı bunu beraber gördük. O benim kardeşim gibi büyüdü. Eğer birine kalbini açacaksan ve bu kişi Ozan olacaksa buna mutlu olurum. Sen bana ablamın emanetisin ve ikinizin de üzülmeyeceğini bilmek beni mutlu eder.
Azra onaylanmanın verdiği hisle gülümsedi ve yataktan kalktı.
- Ben kamp için hazırlanmaya gidiyorum. Kahvaltıda görüşürüz o zaman.
- Görüşürüz.
Azra'nın odadan çıkmasını bekledikten sonra komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Yalım'dan ses yoktu. Birkaç kere aramayı denesem de ulaşamamıştım. Kafamdaki kötü kurguları silip kamp çantamı hazırlamaya başladım. Kendim için pek bir şey alma ihtiyacı duymamıştım. Her ne kadar şehirde yaşasam de çocukluğum hep doğada geçmişti. Nelere ihtiyaç duyup duymayacağımı ya da nelerin gereksiz olduğunu kolayca seçebiliyordum. Yalım için de birkaç parça hazırlayıp ikimizin çantasını lobiye indirdim. O sırada lobideki kadın:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDA KENTİ 2 - Tanrıların Ruhları
FantasíaHestia ve Hades aşklarıyla ölmüş iki tanrı... Arkalarında koca bir yaşamı bırakmışlardı. Yerle bir olmuş Donya... Baş tanrı olmaksızın süren bir hayat... Donya alt üst olmuştu. Onları bu mahvoluştan kurtaracak tek bir kişi vardı. Akhiroe