"Şu dünya koca bir yalan iken..
"Gerçeği arar durur insan.
Ölüm en güzel nasihat iken..
Hiç ölmeyecek gibi yaşar insan...Her şey o zaman başlamıştı, iki hafta önce. Bu duruma düşmemek için sarfettiğim çaba, gerçek annem ve babamın ikinci yüzünü görmeye başladığım vakitten itibaren di bu çektiğim zulüm. Murat beni buraya atıp gitmişti. Gitmişti gitmesinede arkasından bana kocaman bir leke bırakarak. Hak etmediğim gerçek olmayan bir leke, bi nevi iftira. Bu adam böylesi kötüyken nasıl olur da onunla evlenebilirdim.
Ablam yavaşca yanıma geldi. Beni ayağa kaldırdı murat'ın attığı yerden. tam doğrulmuştum ki yanağıma vurulan tokatla bir anda yere düştüm. Ansızın gelmişti bu yüzden yere kapaklanıverdim. Elim istemsizce yanağıma gitti. Çok acımıştı lakin içimdeki acı kadar değildi, hiçbir şey onun kadar acımayacaktı. Kim mi vurmuştu? Babam. Nede güzel demiştim babam. Bir kaç hafta öncesine kadar gerçektende babamdı ama şimdi?
"Ne yapıyorsun baba?"
Ablamın sert çıkışmasıyla annem hemen yanıma gelip diz çöktü."İyi Misin kızım?"
Annemin gözüne baktım dolan gözlerimle. Sen mi bana iyi olduğumu soruyorsun dercesine.
Ablam bu sefer bana yönelerek
"Ne oluyor sevgi? O adamda kimdi? Niye böyle bir şey dedi? Yalan biliyorum ama.." dediğini babam hemen bozdu. Ben cevap verseydim ne diyecektim ki? Koca bir boşluktan ibaretti benim cevabım."Bir bu kalmıştı zaten, bir bu başımıza gelmedi oda oldu" Yönelttiği işaret parmağını benim üzerimde tutuyordu. Ablam anlamsızca bir bana bir babama bakıyor bir yandan da beni ayağa kaldırıyor oturduğum yerden. Babam merdivenlere yönelerek yukarıya gideceği sırada yönelttiğim soruyla durdu.
"Ben bir şey yapmadım ama yeniden o pislik herife güveneceksen, yaptın diyeceksen senin yaptığının yanından bile geçemez benim yaptığım baba."
Babam durduğu yerden bana bakıyordu. Sanki attığı tokatın pişmanlığı ve de geçmişin pişmanlığı vardı gözlerinde. Susmayacaktım bugüne kadar ne olduysa sustuğumdan gelmişti başıma.
"Beni sattın sen! Yıllar önce.
Bir anda istanbula gidince geri dönmeyecekler sandın değil mi?" Bunları söylerken içim parçalanıyordu. Babam ise beni sevmediğim, tanımadığım, yüzünü bile bir iki defa gördüğüm bir adamla evlendirmeye mecbur bırakacaktı. Bacaklarım beni taşımakta güçlük çekiyordu her an yere yıkılacakmışım gibi hissediyordum."Söylesene hiç mi sızlamadı yüreğin. Küçük! Daha iki yaşında bir kızı satmaya?" diye devam ettim. Babam öylece durduğu yerden beni izliyordu bir şey demeden. Anneme baktığımda bana bakarak sus işareti yapıyordu yüz mimikleriyle. Babam yarıda kaldığı basamakları çıkarken arkasından bağırdım.
"Üvey değilim. Ben senin öz kızınım öz!"
İçim bin parçaya bölünmüştü dudaklarımdan dökülen kelimeler sayesinde. Babam ise arkasına bile bakmadan gitmişti.
Duvara yasladım sırtımı. Usulca bıraktım kendimi dizlerimin üzerine. Gözlerimi yumdum bir daha açmak istemezcesine. Bir an ne olduğunu anlayamadan kendimi ablamın kollarında buldum. O kadar sıkı sarılıyordu ki ıslak vede çamurlu olmamı önemsemeden. İki kardeştik, bir ben birde ablam vardı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladık sanki sel olsunda beraberinde bizide götürsün dercesine. Annem ise başımızda bizi teselli ediyordu yanımıza diz çökmüş vaziyette. Dayanamadı demek ki oda iki kolunu kocaman açıp ikimizede sarıldı. Uzun süre öyle durduk. Annemin yönelttiği soruya kadar.
"Sevgim haydi güzel kızım kalk ılık bir duşa gir, üzerini değiştir bak yağmurda mahvolmuşsun" Bir yandan elleriyle saçlarımı okşuyor bir yandanda beni kaldırmaya çalışıyordu oturduğum yerden. Ablamda bir diğer kolumdan tutarak,
"Annem doğru söylüyor" dedi gözyaşlarını da bir yandan silmeye çalışıyordu. yürüyemiyorum da onlardan destek alıp yürüyordum sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efulim
Teen FictionHer günah kefaretini öder mi? Anne ve babanın yaptıklarını çocuklarımı öder? Her şey, zamansız üç şartla başlamıştı... Ansızın bir zaman diliminde tüm hayelleri elinden alındı. İşte Benim hikayem tamda burdan başlıyor: Tanımadığım bir adamın kaderin...