İlk Bakış

9.8K 200 73
                                    

Annemin sesi ile uyandım. Dört saatten az uyuduğum için yanan gözlerimi bir faydası olacağını ümit ederek bir kaç kez açıp kapadım. Halama gideceğimiz için erkenden uyanmam gerekiyordu fakat dün gece bir türlü uyuyamamıştım. Annemin bir kere daha adımı bağırması ile üstüme ilk bulduğum şeyi geçirerek aynanın karşısına geçtim. Aynadaki yansımama baktığımda  uykusuzluk yüzünden şişen gözlerim dikkatimi çekti. Makyaj yapmayı çok seven bir insan olmasam da bir kaç hile bildiğim için şükrederek hızlıca hazırladım.

Neredeyse tüm günü halamda geçirerek akşam üstü eve geldik. Aslında annemlere kalsa daha otururduk ama yarın İstanbul'a gideceğim için valizimi hazırlamam gerekiyordu. Açıkçası orada olmayı özlemiştim. Tek başıma olmayı küçüklüğümden beri severdim tabi bunda ailemle olan gelgitli ilişkimizin de payı büyük sayılırdı.Nedense ailemin yanında bir haftadan fazla geçirmeye başlayınca tartışmaya başlardık hep. Aslında özel bir sebep var denemezdi, beni sevdiklerinden de şüphem yoktu. Bende onları seviyordum, özellikle babamın yeri bende ayrıydı. Büyüdükçe ufak fikir ayrılıkları yaşamaya başlamıştık hepsi bu. Valizimi toplayarak, erkenden yatmaya gittim. Bu arada size kendimden bahsetmedim değil mi? Ben Cemre.

****

Ertesi gün öğlen bir gibi otobüse bindim. Yolculuğum sekiz saat falan süreceği için her zaman olduğu gibi bu vakti kitap okuyarak değerlendirmeyi planlıyordum. Aslında tarzım olmayan bir kitaptı ama konusu ilgimi çektiği için almıştım. Bir katilin çello kullanarak birilerini öldürmesi ve kurbanlarını dinlediği şarkıya göre seçmesini konu alıyordu. İtiraf etmem gerekirse bu hikayede onun peşine düşen polisten çok katili sevmiştim. Genelde okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde herkesin sevmediği karakterleri severdim ama tabi ki özellikle yaptığım bir şey değildi bu. Herhalde ilginç insanlar dikkatimi çekiyordu ve kitaplarda da filmlerde de en ilginç karakterler ya en kötüler ya en alakasız kişiler olurdu genelde. Yolculuk beklediğimden uzun sürmüştü; İstanbul'a geldiğimde saat dokuzu biraz geçiyordu. Aslı beni orada beklediği için hemen bir taksi bulup yurda gittim. Birbirimizi görür görmez sarıldık, aynı anda konuşmaya çalışınca kendimizi tutamayıp birlikte gülmeye başladık. Onunla konuşmayı öyle özlemiştim ki... Aslı'nın aynı şekilde olduğu her halinden belli oluyordu. Biz beraberken en üzüntülü konularda bile komik bir yan bulur, bulamasak bile bulmuş gibi yapar, hep gülerdik. Çoğu insan bu halimizi anlamazdı ve bu daha çok güldürürdü bizi. Aslı, altı yıl önce, onu rahatsız eden bir kızın kafasına okul çantamı indirdiğimden beri arkadaşımdı. O zamanlar okul çantamı kendim bile zor taşırken birinin kafasına indirmek büyük bir başarıydı. Kız oradan hızla kaçarken Aslı şaşkın gözlerle bakarak gülümsemiş ve bana bir kafeye gitmeyi teklif etmişti. O gün kafalarımız baya uymuş, bir sürü şey hakkında konuşup bolca kahkaha atmıştık. Daha sonra her gün biraz daha yakınlaşarak kardeş gibi olmuştuk. Okul bitene kadar yapışık gezdiğimiz için üniversite için aynı şehri tercih ettiğimizde ikimizin ailesi de durumu çok normal karşılamış hatta yurtta beraber kalabileceğimiz için sevinmişti. Aslı hukuk okuyordu ve bir çok kez ona en uygun mesleği seçtiğini kanıtlamıştı. Bense annemin hukuk seçmem için yüksek baskısına rağmen mimarlık okuyordum.

Sabah alarm sesi ile gözlerimi araladım. Erken kalkmaktan nefret etsem de kalkmak zorunda olduğumu bildiğim için genelde yaptığımın aksini yaparak alarmı susturup hazırlanmaya başladım. Ne giyeceğime karar vermek için camı açıp hava durumunu kontrol ettim, güneşli bir gün olduğunu görünce en sevdiğim elbiselerimden birini seçtim. Açık mavi üzerine pembe ve mor ufak çiçekleri olan elbiseyle dağınık örgünün güzel gideceğini düşündüm. Genel olarak fazla makyaj yapmaktan hoşlanmadığım için sadece göz kalemi sürerek, beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Okula geldiğimde gözüme ilk çarpan bahçenin büyük bir kısmını kaplayan farklı tonlarda pembe güllerdi. Dekanımız tam bir doğa aşığı olması sebebiyle okulumuzu ondan bir parça yapmaya ant içmişti sanki. Geçen sefer ki bahçe düzeninin aksine bu sefer ki çiçekleri sevsem de okulu çok da özlemediğimi fark ettim. Maddi durumu iyi bir ailede büyümeme rağmen insanları ayırmayı, sınıf farkı yaratmayı sevmiyordum. Oysa buradaki bir çok kişinin küçük dağları kendinin yarattığını iddia edebileceğine şüphe yoktu. Okulun koridorlarında yürürken kendimi hep defile ortasında kalmış ördek yavrusu gibi hissederdim. Çirkin sayılmazdım ama çok da güzel de olduğum söylenemezdi. Sıradandım işte. Belki de bu yüzden anlam veremiyordum bu hallerine.

FÜMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin