Hayat bazen insana beklediğinden kötü süprizler sunardı. Bazen de daha kötüsü olamaz dediğinizde iyi bir şey olurdu. Henüz başıma iyi bir şey gelmemişti aslında, yine de sanırım ona yakın bir şeyler yaşıyordum. Babamla Ozan'nın tavırlarındaki bu değişiklik beni ürkütsede ne olduğunu soramıyordum. Belki de böylesi daha iyiydi. Bazen sorgulamanın sizi ne kadar kötü bir şeyin içine çekeceğini hissederdiniz bende öyleydim. İkisi de sessizlik yemini etmiş gibiydi. Ben yakınlarındayken karşılıklı olarak neredeyse hiç konuşmuyorlardı. Sabah kalktığımda Ozan'ın getirdiği güllere uyandım, babam en sevdiğim ayımı getirip onu ilk aldığı zamanı hatırladığına dair bir konuşma yaptı. Belki de ölüyordum, gerçi bunun bir şeyi değiştireceğinden şüphelerim vardı. Bana bu kadar değer veriyor olsalar zaten geçtiğimiz bir kaç haftayı yaşamamış olurdum.
Annem ise evde sevgi kelebeği şeklinde dolaşıyordu. Yaşadığım süre boyunca annemi hiç bu kadar çok gülerken görmemiştim. Bir kaç günde gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar belirgin hale gelmeye başlamıştı. Bir şeyleri kaçırdığımdan adım gibi emindim ama ne olduğunu bulamıyordum. Babam eski günlere dönmüş gibiydi. Sürekli gülüyor espriler yapıyordu. Ama ben karanlık tarafı görmüştüm bir kere, bu maskenin ardındakini bilmek hiç de yardımcı olmuyordu. Beni asla yalnız bırakmamaları da anlam veremediğim bir şeydi. Belki beni bir odaya kitlemeleri, kendilerine maruz bırakmaktan daha insaflı olabilirdi. Yine de haklarını yememeliydim; beni evlenmeye zorlamaları ve asla yalnız bırakmamaları dışında kendilerini affettirmeyi istedikleri belliydi. Belki de bunca yılın hatırına onları affetmem en doğrusuydu. Bu kadar karamsar olmayı bırakıp denemeliydim sadece. Eğer bir mahkum olarak yaşayacaksam hücremi güzelleştirmek benim elimde değil miydi?
Bir yanım Devran'a özlem duyarken diğer yanım bunun mümkün olmayacağını bilerek yine de denemek istiyordu. Ben burada acı çekerken muhtemelen o orada gününü gün ediyordu. Onu bırakıp kaçtığımı, elinden kurtulmak için her şeyi yaptığımı düşünüyordu. Öfkeden delirmiş olmalıydı bıraktığım notu gördüğünde. Kazandığım bir parça bile güven varsa da artık yerinde yeller estiğine emindim. Belki de benim uyuduğum yatakta şu an başka bir kadının tenine dokunuyordu. Her ne kadar böyle olmayacağına inanmak istesemde, aksini kendime kanıtlayamazdım. Yaptığım şeyi asla bilmeyecek ve benden nefret edecekti. Bense onsuz olan bir parça mutluluğu bile kendime çok görüyordum. Böyle olmak istemiyordum ama nasıl böyle olunmaz bilmiyordum. En azından affetmeyi denemeliydim. Belki bundan sonrası bu kadar acı verici olmazdı. Elinde fincanla gelen babama gülümsedim. Bu onun için yeni bir şeydi, günlerdir gülmek dışında her tepkiyi vermiştim çünkü.
- Sana kahve getirdim, dedi. Sesindeki tereddüttü belli etmemeye çalışsa da ben anladım.
-Baba, dedim sakin bir ses tonuyla. Derin bir nefes aldım ve yavaşça devam ettim.
- Olup biteni bir de sen anlatmak ister misin?
Babam kısa bir bocalamanın ardından kendini toparladı.
- Hangi konuda?
Babama gözlerimi dikip baktığımda ikimizde hangi konudan bahsettiğimizi biliyorduk.
- Önemli bir şey değil.
Sesi biraz tereddütlüydü ama devam etti.
- Sıradan bir davaya baktım hepsi bu. Ben bir avukatım müvekkilim her ne yapmış olursa olsun onu masum göstermek benim işimin doğasında var. Buna vicdanı olarak yaklaşamazsın. Senin hangi tarafta olduğunu sana gelen insanlar belirler, iyi veya kötü taraf diye bir şey yoktur. Biraz da mecbur kaldım tabi, beni sizinle tehdit ettiler. Daha sonra bu tarz insanlarla fazla sorun yaşamaya başladım ve kendimi korumanın bir yolunu buldum. Ben hala aynı kişiyim, sende benim küçük prensesimsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FÜME
Ficción GeneralKızın tüm bildiği doğrular yanlıştı. Tüm yanlışlar tek doğruya ulaşmasını sağlayacaktı. Adam için her suçun bir ortağı vardı. İntikam yemini ettiğinde tek bilmediği şey masumiyetin kendi suçuna ortak olacağıydı.