METAMORPHOSİS

7.5K 60 0
                                    

   

  Annabel'le kulübeye vardıklarında Ann, oldukça tuhaf davranıyordu. Ten rengi her zamanki beyazlığından çok gri tonundaydı. Göz bebekleri küçülmüş, gözleri fal taşı gibi açıktı. Yüzünde herhangi bir ifade seçemiyordum. Perseus sonunda dayanamayarak sordu:

''Ann iyi misin?''

''...''

''Annabell senin için endişeleniyorum. Beni duyuyor musun?''

Bildiği, tanıdığı ve srvdiği tek insan oydu. Onu kaybetmek istemiyordu.

''(fısıltıyla) Tek duyduğum damarlarından geçen kanın sesi..''

''Ann saçmalama! Orda gördüğün şey neydi?! Sana ne yaptı?!''

Perseus, sakinliğini korumakta zorlanıyordu. Ann, onu ürkütüyordu. Neden böyle davrandığını anlayamıyordu. Ann:

''Öğreneceksin..''dedi ve kalkıp uzaklaştı.


1YIL SONRA

  Çekilmez bir yıl olmuştu. Perseus uyumakta zorlanıyordu. Rahatsız ve korkmuştu... Ann, halâ tuhaf davranıyor ve ona hiçbir şey anlatmıyordu. İyice çaresiz hissetmeye başlayan Perseus, onunla konuşmak istiyordu.

   Bir gece Ann 'le beraber ormanın kıyısındaki nehre doğru yürüyüşe çıkmışlardı. Ağaçların az ve ay ışığının bol olduğu bir yerdi burası. Perseus önde, Ann arkada ağır ağır ilerliyorlardı.İkisinin de düşünceler içinde boğulduğu çok açıktı.Uzun bir sessizliğin ardından Ann, Perseus'a doğru yaklaştı ve kolunu tuttu. Sana öğreneceksin demiştim dedi. Sanki çok zor konuşuyormuş gibiydi. Aceleciydi. Kararsızdı. Kendi nefesinde boğuluyordu sanki.

''O gün, yani ısırıldığım gün gördüğüm şey aynı böyleydi'' dedi kendini göstererek. Uzun, zarif parmaklarını kıvırcık saçlarına götürdü ve karıştırdı. Yüzünü buruşturdu. Kafasını toparlamaya çalışıyordu.

''Ne demek istiyorsun?''

''Demek istediğim Persey, bir kan emici tarafından ısırıldım. Yüzü garip şekilde tanıdıktı ve ben... Bilemiyorum, onu herhangi bir yerde görmediğimden eminim. Bu konu hakkında biraz bilgi edinmeye çalıştım. Şehir merkezindeki kütüphanede gerekli bilgilere ulaştım. Yazılan her şey mevcut. Kana olan tutkumun sebebi, eti çok pişmiş sevmemem, uyumak istememem. Bunların sebebi taşıdığım hastalık.''

''Hastalık mı?''

''Evet, bu bir çeşit hastalık. Vc17 adlı bir virüs olduğu yazıyordu. Bir çok kehanet ve efsane okudum. Bu insanlığın ilk yıllarından beri var olan, anlaşılamayan bir hastalık.'' 

Ay ışığı, yüzünün keskin hatlarıyla uyumluydu. Karamsarlık içinde başını eğdi ve yüzünü karanlık gölgelere gömdü.Bıkkınlıkla:

''Ben bir vampirim, Perseus. Kana susamış bir canavar.''

''...!''

                                                                                           ...

      Ann'in bu konuşması üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. Kan ihtiyacı her geçen gün artıyordu .Perseus, onu avlanırken izlediğinde yüzündeki dehşet Ann'i gerçekten yıpratıyordu. Ann canavar olmak istemiyordu.Yeteneklerini keşfetmeye çalışıyordu. Bunu daha faydalı şekilde kullanmak istiyordu. Daha korunaklı ve büyük bir kulübe örneğin. Bunu yapması çok uzun sürmezdi. Daha yüksekte ve daha görkemli bir kulübe yapmaya başladı. Hızlıydı, güçlüydü, güzel ve oldukça tehlikeli bir yaratıktı. Kulübeyi yapması Perseus'un da ufak tefek yardımlarıyla bir gün sürmüştü. Arkadaşına geniş bir oda, kendine de daha aydınlık bir oda yapmak istemişti. Ormanın daha derin kesimlerinde, dağın eteklerine yakın bir alandaydılar. Güvendeydiler ve artık on yedi yaşındaydılar. Her geçen gün daha da fazla şey bilmek istiyorlardı. Gerek dünya hakkında, gerek kendi bedenleri ve birbirleri hakkında...


                                                                                        ...


   Perseus,  Ann'den korkuyordu. Gözünün önünde canlıları katletmesi midesini bulandırıyordu. Ancak ona kızamıyordu da.  Ne de olsa bunu o seçmemişti. Onda farklı bir şey vardı. En kötü durumda bile her zaman en iyi seçeneği bulup, uyguluyordu. Zekiydi. Dayanılmaz bir çekiciliği vardı. Onu canavar olarak görmüyordu, yalnızca korkuyordu. Gücünden. Onu çok uzun zamandır tanıyordu. Onu seviyordu. Bir arkadaştan çok daha ötesiydi. O bir kadındı.

''Biraz benimle yürür müsün? Sana söylemem gereken şeyler var.''

''Korkmalı mıyım?''

''Ann, birbirimize bu kadar soğuk olmamız beni üzüyor.''

''Soğuk değiliz, bir sorun yok Persey, rahatla biraz. Neden bu kadar gerginsin?''

''Birazdan söyleyeceklerimden sonra sinirlenmenden korkuyorum açıkçası.''

''Neymiş o söyleyeceklerin?''

''Bunu söylemek biraz zor.'' Cesaretini toplamaya çalışıyordu. Yüzü önüne eğilmiş ve kızarmıştı. Ann, dikkatle ona bakıyordu. Elini Ann'in kolunda gezdirdi. Başını kaldırıp yüzünü Ann'e çevirdi. Gözlerini ovuşturduğu elini Ann'in parlak saçlarına götürdü. Parmaklarını kıvrımlarında gezdirdi.

''Seni seviyorum''


...


Ormandaki KızıllıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin