💫Cesaret💫
Rojbin, yüzbaşının kendisine doğru uzattı sıcak kahveyi elinden alırken kendisini tebessüm etmeye zorladı. Alparslan, bu gece için hem kendisine hem de ailesine oldukça yardımcı olmuştu en azından bir teşebbüsüm ile ona olan minnetini gösterebilidi.
Yüzbaşı, aldığı diğer kahveleride sırasıyla diğerlerine dağıttıktan sonra elinde ki tepsiyi Fidan'a vererek kendisinden bir sandayle uzağa oturdu. Rojbin, elinde ki kahveye can simidi gibi sarılırken bakışlarını karşısında oturan annesi ve kardeşine çevirdi.
Harap olmuşlardı, her ikiside! Rojbin, annesinin dakikalar önce attığı çığlığı hala her zerresine kadar hissederken sertçe yutkundu. Doktorların söylediğine göre babaannesi oldukça inatçı bir kriz geçirmişti. Kadının hastalığı bile kendisi gibi inatçıydı işte!
Doktorun son sözleri hala kulaklarında çınlarken ağlamamak adına dişlerini sıkmaya başladı."Her şeye hazırlıklı olmalısınız. Yaşına göre oldukça zor bir kriz geçirdi hastamız. Şuan için kalpten, beyine giden bir damarı tıkalı durumda. Durumu şimdilik stabil ama yoğun bakımda gözetim altında tutacağız. Geçmiş olsun!"
Rojbin, dişini sıkmanın yanı sıra ayağınıda stres altında olduğundan sallarken elindeki pet kahve bardak sallandı ve az biraz da olsa eline döküldü. Anlık bir sızıyla istemsiz olarak tıslayan Rojbin, yanında ki adamın da dikkatini çekmişti.
Yüzbaşı, kafasını iki yana sallayıp elinde ki kahveyi kendisine alarak ortalarında duran tahta kısma koydu. Rojbin, bu hareketi karşısında ses etmesede o kahveye ihtiyacı olduğu bilincinde elini yeniden bardağa uzattı ama Alparslan ondan hızlı davranıp kahveye aldığı gibi kafasına dikti.
Sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi boş bardağı yeniden aralarına bırakıp kendi soğumuş kahvesini uzattı. Rojbin'in aklı yüzbaşının o sıcacık kahveyi nasıl tek seferde kafasına diktiğinde kalırken şaşkın bir ifade ile kendisine uzatılan bardağı aldı.
Biraz kafein iyi olur diye düşünerek kahvesini yudumlarken bakışlarını önüne ki boş duvara çevirmeyide ihmal etmedi ama içtiği kahve yüzbaşı sayesinde resmen burnundan geldi.
"Bu daha soğuk, elini yakmazsın ayrıca bir kaç yudum almıştım."
Rojbin, bardağı aralarına bırakırken sert bir şekilde öksürmeye başladı. Hayır içmiş olabilirdi ama bunu neden kendisine söylüyordu. Görmüyor muydu kahveyi çoktan yarıladığını? Öksürükleri sayesinde tüm bakışları üzerine çekerken mahçup bir ifadeyle kafasını yere eğdi.
Biraz daha iyi olduğuna kanaat getirince usulca yerinden kalkan Rojbin, kendisini izleyen kardeşine tebessüm ederek Nalan teyzenin yanına doğru yürüdü. Onların daha fazla burada beklemelerine gerek yoktu zaten kendileri için yeteri kadar şey yapmışlardı.
"Nalan teyze her şey için çok teşekkür ederiz. Sizde burada yoruldunuz, artık eve gidin burada yapabilecek bir şey kalmadı."
"Olur mu öyle şey kızım, sizi burada tek başınıza mı bırakalım?"
"Olur, olur! Zaten annemle, Fidan'ı da eve yollayacağım."
"Ama-"
"Anne, Rojbin haklı burada yapacak bir şey yok. Herkes çok yoruldu, hem Keriman hanımda yol yorgunu yardımcı olursun sen."
Alparslan'ın araya girmesi ile ikna olan Nalan teyze eşyalarını alarak krndi annesine yanaştı.
"Keriman hanım haydi biz eve geçelim, zaten gençler burada. Hem çok yoruldunuz biraz dinleniverin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ SUBAYIM
SpiritualeKız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli dolu sınırsız kardeşi Fidan'a da katlanmak zorunda kalır. Mega şehirden, Karadenizin ufak bir kasabası...