Hayatında hiç aşık olmamış bir insan olarak aşkın neyi ifade ettiğini bilmiyordum. Aşk hyungum ve sevgilisi arasındaki şey miydi? Burada tam bir haftadır kalıyordum ve lanet olsun her gece kulaklarımı kapatıp yüksek sesle müzikler dinleyerek uyumaya çalışmaktan bıkmıştım. Aşk her gece yiyişmek demek ise ben asla aşık olmak istemiyordum ki gerçi ben asla aşık olamazdım. Kimse de bana aşık olmamalı zaten.
Bu akşamda her akşam olduğu gibi yiyişme seansına başlanmıştı. Hyungum cidden böyle bir insan mıydı? Üstelik seslerden anladığım kadarıyla altta olan hyungumdu...
Bu utanç bir Do için çok fazlaydı. Bu onurumuzu kıran bir şeydi. Acaba şu bir hafta boyunca yaptığı gibi işi tam pişiriyorlarken odaya dalıp onları rahatsız mı etmeliydim? Çünkü bu görüntü iğrenç olsa da zevk de veriyordu. Hyuk denilen adinin bir saat azarı yüzünden kimi zaman olay kavgayla sonuçlanıyor ve onlar büyük ihtimal birbirlerine sırtlarını dönerek uyuyorlardı. İşte o tarz gecelerde keyfime diyecek yoktu. Geçenlerde hyungum beni köşeye sıkıştırıp ciddi bir şekilde uyarınca maalesef ki son zamanlar yapamaz olmuştum. Zaten her gece bir bahaneyle odalarına dalmaktan da hem sıkılmış hem de yorulmuştu. Başka bir plan ile onları ayırmam gerekiyordu.
"Hyuk-ssi! Daha hızlı seni şerefsiz!" Duyduğum cırlama kusma isteğimi artırırken ağlar gibi ses çıkararak laptobuma koşmuştum. Playlistimden rastgele bir şey açarken gözlerimi de sımsıkı kapatmış tavanımı izliyordum. Ben bunları duymak zorunda mıydım cidden? Bu iğrenç ötesi bir şeydi. Hemen yan odandan gelen mide öz suyumun dışarı çıkmak için yalvarmasını sağladığı bu sesleri şu bir hafta boyunca her gün en az iki(!)-evet iki çünkü beylerimiz sabah kaçamakları da yapıyordu- duymak zorunda mıydım? Neden bir bok olmayıp evde kaldıysam zaten. Salaklık tamamen bendeydi.
Başka birisini istemiyorum,başka bir sevgiliyi
Bu bizim hayatımız,bizim zamanımız
Biz birlikteyken,sana sonsuza dek ihtiyacım var
Bu aşk mı?
Mırıldanarak söylediğim ve çok severek dinlediğim şarkı beni yine aşk hakkında düşündürürken, gerçekten de bu aşk mı diye sormak istiyordum hyunguma. Şarkı dinlemeyi ve söylemeyi severdim. Güzel bir sese sahiptim ve ailem hep konservatuar okumamı istiyordu. Ben tabii ki bir işe yaramayan bok parçası olarak, kazanamamış ve gerçekten bir bok parçası olduğumu kanıtlamıştım. Kazanamama nedenime ise hiç değinmek istemiyordum. Kahrolsun açık sözlülük!
Şarkının son demlerine gelirken telefonum titremiş ve annemden geldiğine adım kadar emin olduğum mesaj titreşimi masamın üzerinde sinir bozucu bir ses çıkarmıştı. Yine ne derdi vardı kim bilir..
Kimden: Omma
Kyungsoo Kangjoon'a söyle mesajlarıma cevap versin!
Sinirle tıslayarak, 'Oğlun elin herifiyle sevişiyor. Meşgul. Sana asla cevap falan veremez.' yazmak istesem de yazamamanın verdiği hüzünle omuzlarımı düşürdüm. Oysa söylesem annem kapının önünde biter hyungumun üzerindeki aptalın kulağından çektiği gibi terlik şova başlardı. Eh, bende patlamış mısırımla keyifle bu görüntü karşısında zevk kahkahaları atarak çevremi onurlandırırdım. Ah, düşüncesi bile içimi kıpır kıpır etti.
Elimdeki telefon düşüncelerime daha fazla dalamadan tekrar titreyince derince bir ofladım. Annem cidden baş belasının tekiydi. Benim üzerime kuramadığı otoritenin tamamını hyunguma uyguluyordu.
Kapanan ekran kilidimi tekrar açıp hemen mesaj kutusunu açtım.
Kimden: Omma
Yah! Kyungsoo. Sana diyorum. Beni takmamaya devam ederseniz o evi bir güzel basar ikinizin de yumurta kafalarını tokuştururum ona göre!!
Annem cidden kafayı yemiş bir manyaktı ve henüz büyük ihtimalle zirveye gelememiş hyungumu rahatsız ettiğim için azar yiyecektim ama ben ne yapabilirdim ki! Oflayarak inleme seslerinin kaynağı olan o lanet odaya doğru ilerledim. O sırada anneme de kısa bir cevap vermiş ve kapıyı bile tıklatmadan direkt içeri dalmıştım. Gözlerimi kapadığım için ne yaptıklarını görmüyordum ve böylelikle hemencecik konuşmaya başladım.
"Hyung, acil durum!" İçeride olduğumu duyan sevgili Ju Hyuk birden sinirle bağırmaya başlayınca neye uğradığımı şaşırmış ve bir gaflete yenik düşerek gözlerimin üzerine koruma kalkanı gibi yerleştirdiğim parmaklarımı indirmiştim. İndirmez olaydım.
"Senin burada ne işin var Kyungsoo! Sevgilim bir dakika bekler misin?" Hyungum bana sinirli bir şekilde bakarken ağzımı açıp durumu izah edecekken yine susturulmuştum.
"Ne beklemesi Kangjoon! Bıktım anlıyor musun, bıktım! Bu velet olacak kardeş bozuntun yüzünden bir haftadır ağız tadıyla sevişemiyoruz bile!" Ben duyduklarımla şok olup ağzım beş karış açık ona bakakalmışken olayın saçmalığına gülmemek içinde şaşkınlığıma yatmaya devam ediyordum.
"Kardeşimle düzgün konuş Hyuk!" Hyungum sinirli bir şekilde bağırdığında bu, büyük ihtimal karşıdaki aptal için son nokta olmuştu. Sinirle kurulduğu hyungumun tepesinden kalkmış, yerdeki kıyafetlerini giyerken de söylenmeye başlamıştı. "Al o bacaksız kardeşini götüne sok!"
Duyduğum cümle bende kırımızı alarmı devreye sokarken şaşkınlığımdan hızla çıkıp boxerını giymeye çalışan şerefsizin poposuna bir tane yapıştırmıştım bile. İleride hatırladığımda beni kahkahaya sokacak bu durum şuan benim için sinir patlamasından başka bir şey değildi. Poposuna nasıl vurduysam yeri boylayan gerizekalı düştüğü yerden bir hışımla kalkmıştı bile. Hyungumda çıplak-ki belirtmek istiyordum bu iğrençti- bir şekilde kalkıp olacakları önlemek için önüme geçtiğinde şükür ederek biraz geriye kaçtım. Kendimden iki kat uzun ve iri bir adamın poposuna vurup yere sermiştim ama bu adam muhtemelen şuan beni çiğ çiğ yiyecekti.
"Ne dedin sen?" dedim çirkef kişiliğimi de susturamadan. Az sonra harika bir sopa yiyecek olsam bile gururumu ayaklar altında ezdiremezdim.
"Seni bok çukuru! Sen az önce bana mı vurdun?"
"Evet vurdum. Ne var?"
"Kesin şunu! Kyungsoo, kes sesini çabuk çık şu odadan!" Hyungum hayatımda ilk defa bu kadar yüksek bir sesle bana bağırırken gözlerimi bir an olsun o aptaldan da ayırmıyordum. Kolum uyarıcı bir şekilde sıkıldığında da daha fazla inat etmeyip hışımla odama geçtim. Sonraysa bağırışmalar, çarpışmalar...Eşyaların yerle buluşma sesi ve sonunda evi yıkacak kadar sert bir şekilde çarpılan kapı. Bunların hepsi taş çatlasa on dakikada gerçekleşirken, tek suçumun annemin hyunguma ulaşamaması olması da ayrı sinir bozucuydu. Hışımla kapım açıldığında hiçbir şey olmamış gibi hyungumun yüzüne bakmış ve umursamaz bir şekilde önüme dönmüştüm.
"Sikeceğim seni Kyungsoo! Ben seni uyarmadım mı? Ne halt yemeye rahatsız ettin bizi?" sinirle bağırarak üzerime yürüdüğünü gördüğümde en sonunda ağzımı açabilme fırsatı elde etmiştim.
"Annem yüzünden seni gerizekalı! Annem bana mesaj attı cevap vermemişsin, kudurmuş. Bana cevap vermezse evi basarım dedi. Ya ne yapsaydım?" Söylediklerimle üzerime yürüyen adımları duraksarken zilin sesi de daha fazla şaşırmasına neden olmuştu."Siktir.." Ağzından çıkan son kelime buyken, alttaki kapı da alacaklı gibi çalmaya devam ediyordu.
İkimizde biliyorduk ki bu annemdi ve yine ikimizde biliyorduk ki ben az önce hyungumun hayatını kurtarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşkın çabası boşuna/kaisoo
Fanfictiondünya dönerken biz hep ters koştuk, tersten konuştuk....