-4-

669 66 4
                                    


Hayatımda hep birinden bir şey gizleme olayından sakınmıştım. Çünkü bildiğimiz gibi o gizlediğimiz şey elbet bir gün gün yüzüne çıkıp da bizi zor duruma sokmayı iyi biliyordu. İşte bundandır ki şuan karşımda oturan çocuğun suratına bakarken suçluluk duygumu da geri plana atmaya çalışıyordum. Buluşmaya geç geldiği için beni delirten bu çocuk, başka bir yerde konuşmak istemişti ve mecbur kabul etmiştim. Şu kalkıştığım işi biraz daha erteleyecek olacaksam şayet emindim ki cayacaktım. Karşımda oturmuş suratımı inceleyen Jongin-soy ismini hala hatırlamıyorum-birkaç saat önceki gibi isteksiz olmayan davranışlarıyla beni şaşırtmaktan daha çok korkutuyordu. O küçük beyninin içerisinde emindim ki bir şeyler planlıyordu ve ben bu plandan ölesiye korkuyordum.

"Evet, Kyungsoo'cum. İkimizde buraya birbirimizin suratlarını izlemeye gelmediğimize göre artık başlayalım mı?" Küstahın teki olan bu herif beni delirtmek için neden bu kadar sinir bozucu cümleler kuruyordu?

"Başlayalım, Jongin'cim. Başlayalım tabi." dedim dişlerimi sıkarak. Ona ihtiyacım olması midemi bulandırıyordu. İnsanları sevmezdim de ben bu çocuğu on kat daha çok sevmiyordum.

"Pekala. Başlamadan önce sana bir şey söylemek istiyorum." dedi gözlerinin içi parlarken. Görüntü olarak katile benziyordu ve ben daha da sinirleniyordum. "Söyle." dedim bende katı bir sesle. Kim bilir ne yumurtlayacaktı dengesiz herif.

"Şimdi şöyle ki," dedi elleriyle de çok önemli bir konuya değineceğini vurgulamak istermiş gibi hareketler yaparak, "ben bu dünyalar güzeli suratımı çok sevgili hyungun(!) için kullanacağım. Hatta ve hatta belki de vücudumu da. Bu arada-bilmem gerektiğini düşündüğüm için soruyorum-hyungun ne sıklıkla sevişir acaba?"

Utana sıkıla "Her gün en az iki kere." dedim. "Sanırım." diye de ekledim.

Bana kocaman olmuş gözlerle bakarken ağlayasım gelmişti. Ah, hyungum neden böyleydi?

"Oha! Şaka yapmıyorsun değil mi? Tanrım! En azından ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim." dedi pis pis sırıtırken. Bu sefer şok olma sırası bana geçtiğinde daha da kızaran suratımla tek kelime çıkmamıştı ağzımdan. "Hyungunun da senin gibi ketum biri olduğunu düşünmüştüm oysaki." dedi sessizliğimi fark ederek. Gözlerimi devirerek, "Sevişip sevişmemekle ketumluğun ne alakası var acaba?" diye sordum. Of az önce ben ne demiştim?

Kıkırdarken, "Sana bunu açıklamayacağım. Peki hyungun sana ne kadar benziyor? Yani suratınız...benziyor mu?" diye sordu bu sefer de.

"Saçmalama." dedim. "Bana benziyor olsa erkekler ve kızlar tarafından bu kadar çok beğenilen birisi olmazdı." 

Yüzüme baktı bir süre. Hatta öyle uzun süre baktı ki utançtan kafamı eğmek zorunda kalmıştım. Alt tarafı yüzüme bakıyordu ne diye bir tabloyu inceliyormuş gibi dikmişti gözlerini suratıma? 

"Haklısın." dedi düz bir suratla, "Zaten benzeseniz bakmazdım bende suratına." Sözleri istemsizce kırarken kalbimi, umursamıyormuş gibi omuzlarımı silktim ama bir şey söylemedim. Sesimin titreyeceğini biliyordum çünkü. Derin bir nefes aldı ve "Herneyse," dedi 'e' harfini uzatarak. "Ben asıl konuya geleyim." Dinlediğimi belirtmek için kafamı salladım ve gözlerine çevirdim bakışlarımı. Pis herif, iğreniyordum kendisinden.

"Dediğim gibi ben her şeyimi seferber ediyorken senin beni öylece kullanmana izin veremem."

"Ne demek istiyorsun? Açık konuşsana." diye çıkıştım. Zaten sinir etmişti beni. Bak ya, gerizekalı! Ne varmışsa benim suratımda.

"Yani sende her hafta benim bir isteğimi gerçekleştireceksin." dedi kararlı bir sesle. Ha ha ve ha, çok komikti cidden. 

"Şakanın sırası değil." dedim ve hemen atıldı o da, "Ben çok ciddiyim."

aşkın çabası boşuna/kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin