Herkesin hayatında bir başlangıç bir de son vardı. Benim hayatımın başlangıcı da sonu da berbattı. Yaptığım huysuzluklar, kaba davranışlar ve dahası üzdüğüm sevdiklerim benim hayatımı bir şekilde bitirmiş ve bana ne yapacağımı bilmez bir de son vermişti.
Asla dile getirmesem de dünyalar kadar çok sevdiğim hyungum berbat bir durumun içine düşmüş, bunun en azılı suçlusu da ben oluvermiştim. Birde üstelik ondan habersiz hayatına yeni birini sokmak içinde mide bulandırıcı planlar yapıyordum. Bazenleri gerçek anlamda sonumun gelmesini istiyor, ama kötülerin gereksiz bir süre boyunca yaşadığı aklıma geldikçe de moralim bozuluyordu. Ben berbat bir kardeş, berbat bir insandım. Ülkeyi bırak bu dünyaya bile katkım yoktu. Sadece eleştirmek ve muhalefetlikti hayata geliş amacım. Doğrusu annem bile pek sevmezdi beni. Bende kendimi sevmezdim ama işte yapabileceğim de bir şey yoktu. Ben böyleydim işte. Değiştirmek için geç kaldığım kişiliğim ve takıntılarım vardı. Ve değiştirmek istediğim de söylenemezdi.
Birde şuan oturmuş bir kafede kötü bir şey yaptığımın farkındalığıyla utanmazca planlar yapmaktaydım. Çevremdeki insan azlığından dolayı asla alışık olmadığım bu kalabalık beni boğsa da, bu yaptıklarım beni daha da kötü bir insan gibi hissettirse de yapmaktan bir an bile vazgeçemediğim planımın ilk adımını atıyordum.
Saçma bir pazar sabahına uyanmış, hyungumla sessiz bir kahvaltı yapmıştım. Beni merak etmeyeceğini bilsem de planım adına ona yeni arkadaşlar edindiğimi ve onlarla buluşmaya gideceğimi söylemiş ve alel acele evden tüymüştüm. Beklediğim tepki umursamaz bir baş sallama olmasa da en son geçen hafta yaşanan olayın devam etmemesine de şükür ediyordum. Bir an benimle yemek yemekten bile rahatsızlık duyduğunu hissetmiş, ölecek kadar kötü olmuştum. Ama neyse ki o gün çok yorgun olduğu için direkt uyuyan hyungum sabah hazırladığım kahvaltıya katılmış ve diğer günlerde tekrar benimle birlikte öğünlerini aksatmadan yemişti.
"Kyungsoo, yine daldın gittin şekerim." dedi gruptaki favorim ve tek yakın hissedebildiğim Byun Baekhyun. Sevgilisi olacak şu sırık olmasa yemin ederim peşinden bile koşabilirdim. Kafamı sallayarak bir şeyin olmadığına dair onu kandırmaya çalıştım. Bir şey vardı. Hatta ve hatta bir şey değil, bir şeyler vardı. İçimi kemiren, yutkunup durmama neden olan çok kötü bir şeyler vardı. Ama bir şeyler yoktu da. Kuruntu yapıyordum belki de.
"Vay be Jongin...seninde sevgilinin olacağı günleri göreceğim ya, ölsem gam yemem valla." dedi borazan sesli ve sırıkların sırığı, Park Chanyeol. Ona ciddi bir şekilde nefretim vardı ve elimden bir şey de gelmiyordu. Sadece, nefret ediyordum işte.
"Sahte sevgili." diye düzeltti hemen Jongin. Tam gözlerimin içine bakarak. Yüzümü buruşturmak zorunda kalmıştım çoktan. Sanki hyungum sana muhtaç gerizekalı da demek istiyordum ama maalesef bazı gerçekler yüze, düşündüğün ilk dakikada vuruyordu. Evet, diyordu o gerçekler. Evet, bal gibi de muhtaçsın.
"Aa Jonginnie neden öyle diyorsun? Belki gün geçtikçe seveceksin şu meşhur 'hyung' bozuntusunu?"
Minseok'un alaylı cümlesiyle kaşlarım çatılırken, dişlerimi de sıkmaya başlamıştım. Onlarla tanıştığım ilk günden beri bana karşı hep bir iğneleyici davranışlar sergilemeye bayılan kişiler vardı. Bunların başını da Kim Minseok çekiyordu. Benden nefret ettiğine kalıbımı bile basabilirdim ama bende ondan hoşlanıyor falan değildim zaten.
"Öyle bir şey olursa," dedi keyifli kıvrımlar ve parlak gözlerle Jongdae, "öyle bir şey olursa yemin ederim götümü açıp baby shark dansı yapacağım." Herkes bu cümle üzerine coşarken, kafedeki insanlar da bize anlamsız bakışlar atmaya başlamıştı. Cidden her biri birbirinden ayrı gürültücü kişilerdi. Şu hayatta asla katlanamadığım türden gürültülü bir avuç salak da denebilirdi onlar için. İç çektim. Bu saçma muhabbete dahil olmak bile midemi bulandırıyordu. Yine de onlara bir süre ihtiyacım vardı. Yalnızca bir süre.
![](https://img.wattpad.com/cover/179127135-288-k978251.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşkın çabası boşuna/kaisoo
Fiksi Penggemardünya dönerken biz hep ters koştuk, tersten konuştuk....