Cumartesi öğleni, yüksek diyebileceğim seslerden rahatsız olarak uyandım. Dün gece koca bir sezon bitirdiğim için hala fazlasıyla uykum vardı ve gözlerimi açamıyordum bile. Bir kere uyandı mı, bir daha uyuyamayan tiplerden olduğum için de oflayarak kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağıya, hyungumun yanına gidebilmek için odamdan çıktım. Mutfakta kek yapmaya çalışan hyungumun görüntüsü beni şaşırtırken, sesin kaynağı da belli olmuştu. Jongin'in geleceği aklıma o an geldi. Birazdan damlardı bu şimdi. Benim biran önce bu evden tüymem gerekiyordu. "Günaydın, hyung." dedim karşısındaki sandalyelerden birine oturarak. Kek çırptığı için yüzüme anlık baktı ve gülümseyerek, "Ne günaydını Kyungsoo? Öğlen oldu bile." dedi benimle dalga geçerek."Atıştırabileceğim bir şeyler var mı? Benim acil hazırlanmam gerekte."
Bana şaşırarak bakarken, "Nereye? Jongin'i eve davet etmiştim oysaki." dedi. Biliyorum.
"Aa, öyle mi? Ama ben kalamam çocuklarla sözleştim, ayıp olur." Şeytanın ta kendisiydim ama bunu hyungumun bilmesine gerek yoktu. Kesinlikle yoktu.
"Bakıyorum da sürekli arkadaşlarınla takılıyorsun? Bundan önceki ilişkimde evden çıkmaz, bizi deli ederdin? Çok mu seviyorsun arkadaşlarını?" Sorusu beni hazırlıksız yakalasa da hemen toparlayıp, fire vermedim. "Evet, seviyorum ve o zamanlar bildiğin üzere arkadaşım falan yoktu. Yani evden çıkmama bir neden de yoktu." dedim mimiklerime dikkat ederek. Kendisi bir avukat olduğu için, yalan söyleyip söylemediğimi anlayabiliyordu. Bu yüzden de eskiden yakalansam da yaşım ilerledikçe daha profesyonel olmuştum.
"Bunu duyduğuma gerçekten sevindim. Normal bir genç olmadığın kanısına artık neredeyse varmıştım oysaki." dedi gülümseyerek. 'Bende öyle, hyung.' diye geçirdim içimden. Onları seviyordum, sanırım. Hepsine alışmıştım. Haftalardır birlikteydik ve illa ki insan alışıyordu açıkçası. Onların da bana alıştığını düşünüyordum. Bu da beni ne yalan söyleyeyim mutlu ediyordu.
Hyungum çırptığı keki kaba boşaltıp fırına verdikten sonra da bana atıştırabileceğim birkaç şey hazırladı. Hızlıca onları da yedikten sonra aceleyle evden ayrıldım. Jongin'i göresim hiç yoktu cidden. Çocuklarla takılmakta istemiyordum şuan. Nedense içimde son günlerde bir sıkıntı vardı. Belki de korkuyordum. Her şey açığa çıktığında hyungumun tepkisinden, gelişecek olaylardan.
Bir gün yaşanacak gerçekler şimdiden tadımı kaçırıyordu ve derin bir nefes almam gerekiyordu. Mahallede birkaç tur attıktan sonra, bir alt sokaktaki parka gidip boş bir banka oturdum.
İkisi umarım eğleniyordur. Tek temennim de bu zaten. En azından bana kızacak olsa bile, ona gerçek aşkı vermiş olmayı diliyordum. Yoksa iki noktada da batırdığım için vicdan azabımdan ölürdüm herhalde.
Saat çoktan üç buçuğu geçmişti ve hala parkta oturup öylece düşünüyordum. Çalan telefonum bile dikkatimi çekememişti hatta. Öyle derin düşüncelere dalmışım ki... Zil sesim sonlara gelmiş, artık açmam için yalvarırken de, toparlanıp kim olduğuna bakmadan açtım çalan telefonumu.
"Alo?"
"Kyungsoo, neredesin?" dedi Baekhyun.
"Parktayım, ne oldu?" dedim öküzlüğe vurarak. Sanki bir şey olmalı cevabını yapıştıracaktı muhtemelen, yasak aşkım.
"Hangi park? Konum at, yanına gelelim." Şaşırsam da belli etmeyerek sordum. "Bir sorun mu var?" Kötü bir şey olmamıştır umarım.
"Ha? Yok, sorun yokta, Jongin.. bizim yanımızda olacağını söylemişsin. Bende yanımızda olmadığını söyleyince biraz telaş yaptı. Merak etmiş seni. Yalnız kalmana da gönlü razı gelmemiş." Jongin mi? O ne alaka ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşkın çabası boşuna/kaisoo
Fanficdünya dönerken biz hep ters koştuk, tersten konuştuk....