Selamlar bugün daha uzun bir bölümle karşınızdayım, oldukça uzun bir bölüm oldu gerçekten de:) Nasıl mezuna kalacağım? Uzun bölüm yazarak dujhsfhfyuhg neyse medyaya Fuat'ı koyuyorum.
''Özgür olmayan bir dünyayla başa çıkabilmenin tek yolu öylesine özgür olmaktır ki... Varlığınız bile bir isyan hareketi olsun''
Albert Camus.
Gözlerimi açmamla bir hastanede olduğumu anlamam uzun sürmedi. Kolumda serum vardı. Hastane kokusu, bemiks gibi... İğrenç.
Sol tarafımda iki tane koltuk vardı. Odada iki kişi vardı. Rüya ve Hanife. Uyandığımı fark edip yanımda geldiler.
''Ah bebeğim'' Hanife serum takılı olmayan elimi avuçları içine aldı. ''Çok korktuk''
Rüya gözlerimin içine bakıyordu. ''Berfin su almaya gitmişti bir tanem, birazdan burada olur.'' Saçımı okşadı. ''Nermin Teyze ile Yıldız Abla da gelecek, merak etme. ''
''Iıı şey peki, Haluk Levent'e falan da haber verdiniz mi?'' Hanife bu söylediklerime gülmüştü.
''Edepsize bak ya'' Rüya sevecen bir şekilde gülümsedi. ''Ölüm döşeğinde, hala espri yapmaya uğraşıyor.''
Sahi, bana ne olmuştu? En son duştaydım ve kayıp... Hiiiii! Hayır, olamaz! Hemen üzerimdekilere baktım. O mavi hastane kıyafetlerinden giydirmişlerdi. Hemen elimi karnımdan içeri soktum. Tövbeler olsun. İç çamaşırlarım yoktu.
''Bana bak Rüya'' dedim doğrulup ''Ben çıplak değil miydim? Doğru söyle!'' ani hareket ettiğim için serum takılmış olan kolum sızlamıştı.
Rüya güldü. ''Yani... Çıplaktın tabii. Bu kadar üzüleceğini bilseydik giydirmezdik şu kıyafetleri'' kinayeli bir şekilde sırıttı. Tüh! Keşke ağdamı aksatmasaydım. Şimdi herkes tüylerimi... Of ya! Düşünmek bile istemiyorum.
''Rüya anlat olup biteni yoksa şu serumu kolumdan söküp seni döveceğim!''
''Tama, anlatıyorum'' Rüya üzerime doğru eğildi. ''Berfin mutfakta kahvaltı hazırlarken kulaklıkla müzik dinliyormuş ve senin kalktığını fark etmemiş. Ellerini yıkamak için tuvalete gittiğinde ise seni yerde baygın görmüş. Sonra beni uyandırdı ve ambulansı aradık. Çıplaktın o yüzden üzerine bir havlu örttük.'' Rahatlamıştım. ''Daha sonra ambulans geldi ve seni buraya getirdiler. Bedenin çok yorgun düşmüş, yetersiz beslenme, uykusuzluk ve susuzlukla birleşince de tansiyonun düşmüş, bayılmışsın. Tabii duştan çıkarken ayağın kaymış da olabilir çünkü kabin açıktı, muhtemelen dışarı çıkıyordun. Her neyse, kafanı çok sert vurmamışsın o yüzden ciddi bir şey yokmuş. Sadece biraz tansiyonun düşük, bedenin güçsüz kalmış ve sanırım kan değerlerin çok kötü, doktor yüzüne bakar bakmaz anladı. Biz de tüm ekibe haber verdik uyandığında güvende hissetmen için.'' Elimi avucunun içine aldı, seviyordum bu kızı.
Berfin'in odaya girmesiyle üzerime doğru koşması bir oldu.
''Bir şey oldu diye öyle korktuk ki...'' sıkıca sarıldı. ''Seni seviyorum bebeğim.'' Sarılışına karşılık verdim. Keşke bilinçaltımda yaşayan ve ara sıra benimle konuşan o ruhani varlık da bunları duyabilseydi, ben seviliyordum.
''Yıldız'la Nermin de geliyormuş.'' Dedi Hanife. ''Ne zaman taburcu olurum?'' burada daha fazla kalmak istemiyordum. Hastaneler, güzel yerler değillerdi.
''Bu akşam çıkıyoruz'' Berfin ayağa kalktı ve ellerini göğsünde birleştirdi. ''Ama Dilraba Hanım. Sözlerime uyacaksınız, anlaşıldı mı?'' bir elini beni uyarırcasına kaldırdı. ''Bu hafta işe gitmeyeceksin, bir süre kendini yoracak şeyler yapmaman gerek.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasbelkader
ChickLitBu kitap, her gün aynı sabaha uyanan monoton hayatından sıkılmış ve bir mucize olmasını bekleyenlere adanmıştır. ** Başa gelen her şeyin elbet bir sebebi vardı. Okul, iş, ev üçgeninde hayatını yaşayan Dilraba aynı zamanda internet üzerinden anonim b...