Bölüm Bir: Rastlantı

596 24 32
                                    




           

'Hatırladığımız şeyleri ne zaman hatırlar, sorduğumuz sualleri neden sorarız? Rastlantısal olan şeyler tesâdüf müdür yoksa tevâfuk mudur?'

Elif Şafak, Baba ve Piç.

8.30

Aman Allah'ım, geç kalıyorum!

Her sabah olduğu gibi bu sabah da alarmımı on beş sefer ertelemiştim ve bunun bana tek getirisi on dakikalık verimsiz bir uyku olmuştu, her zamanki gibi.

Hemen kalktım ve banyoya koştum. Banyonun karşısında Rüya'nın odası vardı ve aralık kapıdan göründüğü üzere uyuyordu. Tuvaletimi yaptıktan sonra yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Daha hızlı olmam gerekiyordu yoksa azar işitecektim. Bir kere işitmiştim ve bu hiç hoş olmamıştı. Odama geçtim ve yarısı çatlamış olan aynama bakarak minimal bir makyaj yaptıktan sonra ışık hızıyla saçlarımı tarayıp uçlarına maşa yaptım. Maşa faslını hızlandırmak için cihazın sıcaklığını en yüksek dereceye ayarladım. İşim bittiğinde kulaklarım saçlarımın acı çığlıklarıyla ve burnum yanık kokusuyla dolmuştu. Saçlarımdan özür dileyip onlara minik bir öpücük vermek gibi psikopatça bir hareketten sonra aynanın altında bulduğum, muhtemelen Berfin'e ait olan ve ahir ömrünü tamamlamanın eşiğinde, dibinde beş damla parfüm kalmış Black Opium şişesini salladım ve iki-üç fıs sıktım.

Altıma siyah dar paça bir kot giydim. Nasıl olsa oraya gidince bize verilen o çirkin üniformayı giymek zorunda kalacaktım. Ne ile gittiğimin bir anlamı yoktu.

Mutfağa doğru bir bardak su ve bir lokma ekmek için giderken içeriden gelen kokularla adımlarımı hızlandırdım. Berfin yine yapacağını yapmış, mükemmel bir kahvaltı hazırlamıştı.

''Günaydın köle! Nasılsın?'' Ona bakıp göz devirdim. ''Komikmiş gibi davranacağım. İlahi Berfin Hanım!''

Berfin bir yandan ağzına simit tıkarken diğer yandan gülüyordu. ''E hadi, otursana.''

''Yok, ben su içip çıkacağım.'' Masada fazladan iki simit ve poğaça olduğunu fark ettim. ''Şu poğaçalardan bir tane alır yolda yerim. Sen bir meleksin, Rüya'yı uyandır da beraber şu kahvaltının keyfini çıkarın. Ben de orada kahvaltısının keyfini çıkaran başka insanlara tereyağı bal götüreyim''

Berfin söylediklerimi duyunca suratını astı. ''Bu işe ihtiyacın olmadığını biliyorsun değil mi? Cidden, bazen seni anlamıyorum. Okulunu oku, yeter.'' Bazen gerçekten de beni anlamıyordu. ''Para biriktirmek istiyorum, hayallerimi gerçekleştirmek için ihtiyacım olan parayı. Bir iki ay sonra çıkacağım zaten, sonrasında bol bol kahvaltı ederiz.''

Berfin simidin üzerine krem peynir sürerken kafasını onaylarcasına aşağı-yukarı hareket ettirdi. ''Kolay gelsin''

Gülümsedim ve poğaçanın olmadığı elimi veda edercesine salladım. Kapıyı kapattım ve merdivenleri ikişer ikişer hızlıca indim.

Durağa gider gitmez gelen otobüsü görünce o günün benim şanslı günüm olduğunu anlamıştım. Kartı bastıktan sonra içeri doğru ilerledim ve bir demire tutundum. Bu saatte otobüsün bu kadar dolu olması, bana yalnız olmadığımı hissettiriyordu. Otobüs bir restoranın önünden geçerken aniden aklıma şu an muhtemelen kahvaltı yapmakta olan Berfin ve Rüya geldi.

Berfin ile ilk senemde hayvanlara yönelik bir yardım kampanyasında tanışmıştık. Bizden iki yaş büyüktü. Rüya ile aynı bölümdeydik. Berfin kova burcuydu, anaç ve yardımsever biriydi. Kendinden önce hep Rüya ile beni düşünürdü. Çok zorluk çekmiş, babası onun okumasını değil evlenmesini istiyormuş. Ama annesi hep Berfin'in arkasında durmuş. Tabii babası Nuh demiş peygamber dememiş, Berfin'in bu isteğini kabul etmemiş. Berfin de evden kaçmış, işe girmiş. Bir yıl boyunca gerek garsonluk yapmış gerek iğne oyası satmış. Şansına o bir yılın sonunda babası hatasını anlayıp Berfin'den özür dilemiş ve okumasına izin vermiş. Berfin yirmi üç yaşında olmasına rağmen yaşıtlarının çoğundan daha olgun. Yokluk nedir bilir, paylaşımcıdır, bencil değildir. Berfin'in yeri bende çok ayrı.

HasbelkaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin