Bölüm Dört: Berfin

130 14 33
                                    


'Hayat iki şekilde yaşanır. Ya hiç mucize yokmuş gibi, ya da her şey birer mucizeymiş gibi.'

Albert Einstein.


Olayın etkisiyle olduğum yerde kalakalmıştım. Alpay'la ilk kez bu kadar yakınlaşmıştık. Bana doğru yaklaşan Melike'yi ve Caner'i fark etmemiştim.

''Az kalsın öpüşüyordunuz!'' İkisi de gururla bana bakıyordu.

''S-sadece telefonunu veriyordum'' dedim heyecanımı bastırmaya çalışarak.

''Hıhı, aynen. Kesin öyledir''

''Caner daha fazla konuşursan şu tabakları kafanda kıracağım ama!''

''Tamam tamam, sustum be''

Tabakları toplayıp mutfağa doğru gittim.

***

Yorucu bir iş günü sayılmazdı. Çıkmama iki saat kalmıştı. Sabahki müşteriler dışında restoran her zamanki formundaydı.

Patron üç-dört kere arz-ı endam etmişti. Eski patrona nazaran oldukça yakışıklıydı. Bir seksen boylarında, hafif kır saçlı ve yeşil gözlüydü. Yaşı maksimum otuz iki falandı. Eğlenceli birine benziyordu.

Masaların altında kalan kırıntıları süpürürken restoranın kapısı aralandı ve Berfin içeri girdi. Etrafa bakındı ve gözleriyle beni aradı. Yüzündeki mutlu ifadeden işi almış olduğuna emin olunabilirdi. Beni bir türlü göremeyince elimdeki süpürgeyi duvara yaslayıp yanına gittim.

''Hoş geldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?'' diye sorup imalı bir gülüş attım.

''Dilraba, artık ablan çalışıyor!''

''Başka türlüsü düşünülemezdi zaten. Senden daha iyi bir aday olduğunu düşünmüyorum. Ee ortam nasıl anlat bakalım?''

''Beni içeri buyur etmeyecek misin? Bu nasıl müessese!''

Berfin'in kolundan tutup onu duvar kenarındaki masalardan birine doğru sürükledim ve oturması için sandalyelerden birini çektim.

''Dur ben çay getireyim, atıştırmalık bir şeyler ister misin? Kurabiye tabağı falan..''

Berfin aç görünüyordu. ''İyi olur''

İçeri gittiğimde Melike'ye benim yerime süpürme işini yapmasını rica ettim. Onun da canı sıkılmıştı, seve seve kabul etti.

Bir servis tabağı alıp açık büfeden birkaç browni kurabiye ile avokadolu kanepe doldurduktan sonra çaylarımızı da kapıp Berfin'in yanına oturdum. Normal şartlarda burada oturmamız yasaktı ama Caner'in söylediğine göre yeni patron işler çok yoğun olmadığında bunu sorun etmeyecekti. Kendisi hâlden anlayan bir insandı.

''Şirket nasıldı? Temiz miydi?''

''Oldukça kurumsal ve güzel döşenmişti. Klasik mülakat soruları sorduktan sonra CV'mde gördükleri birkaç şey hakkında tartıştık. İyi geçti, zaten görüşmenin ortalarına doğru alınacağımı anlamıştım. Yarından itibaren hafta içi her gün, akşam 17.30'a kadar. Ayrınca avans aldım!'' Mutlu görünüyordu. ''Bugün burada yiyebiliriz''

''Saçmalama Berfin, burası gerçekten çok pahalı.''

''Karışma sen, başlangıç için oldukça yüksek bir fiyata anlaştık. İki ayda bir çift maaş alacağım. Nerede istersem orada yiyeceğiz.'' Hımm, demek artık zengindik. ''Hadi Rüya'yı ara da gelsin''

HasbelkaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin