Medyadaki henüz sesini duymadığımız ama bu bölümde Doruk'un küçükte olsa hakkında bilgi verdiği YAMAÇ 💕
Okulun bahçe kapısının önünde durdum ve kulağımdaki kulaklıkları çıkardım. Bu gün yürümek istemiştim, aslına bakarsanız bunu isteyip istememekle bir alakası yoktu sadece amacım okula daha geç varmaktı. Sonunda kapının önünde durmanın saçma olduğuna ikna oldum ve içeri girdim. Girip bir kaç adım atmamla sol taraftaki çardaklarda oturan 'YAKIŞIKLI PİSKOPATLAR ÇETESİ' dikkatimi çekti. Evet! Artık onların adı buydu. Tam bir ruh hastası olabilirler ama yakışıklılar da yani, hem atalarımız ne demiş? Yiğidi öldür hakkını yeme. Ben böyle olduğum yerde durmuş onlara bakarak mal mal şeyler düşünürken bir anda bir çift mavi göz bana döndü. Bu Doruk'tan başkası değildi. Yanındaki yakışıklı piskopatlara dönerek hızla bir şeyler söyledi ve ayaklanıp bana doğru gelmeye başladı. O ayaklanınca haydut Boran ve henüz nasıl biri olduğunu anlayamadığım Yamaç bana baktılar. Bir tek şu adının özelliklerini tam anlamıyla taşıyan orman gözlü çocuk bakmamıştı. Zaten onun arkasıda bana dönüktü. Doru'ğun bana yaklaştığını fark edip hızla yürümeye başladım. Ama nafileydi, Doruk önümde durdu ve kollarını iki yana açıp gitmemi engellemeye çalıştı. Sol tarafa yönelince oda sol tarafa yöneldi. Kafasını hafif yatırıp aşağı doğru eğmiş benimle göz teması kurmaya çalışıyordu ama ben izin vermiyordum. Onunla göz teması kurmamaya dikkat ederek bu sefer sağ tarafa yönelince, o da yine aynısını yaptı. Bu sefer durdum ve büyük bir hırsla kafamı kaldırdım. Artık hem sıkılmış hemde sinirlenmiştim. Bu çeteden olabildiğince uzak durmaya çalışacaktım. Ama görüyorum ki onların buna hiç niyeti yok. Büyük bir sinir ve sıkıntı içerisinde konuşmaya başladım.
''Ne var Doruk?!''
Sesim okadar soğuk ve sert çıkmıştı ki biran ürküp şaşırmadım değil. Ama yinede hiç bozuntuya vermeden ona bakıyordum. Doruk'un da şaşırdığı her yerden belliydi. Şaşkınlığını üzerinden atıp konuştu.
"Mor kafam? Küs müyüz? Bak ben gerçekten özür dilerim. Ben de senin yerinde olsam kırılırdım ama lütfen küsme istediğin kadar bağır, kız hatta ceza ver ama lütfen küsme mor kafam. Ben çok büyük bir aptallık, salaklık hatta ve hatta mozarşitlik ettim. Boran'a olan sinirimi senden çıkardım. Beni affede bilecek misin prenses?"
Lafını bitirir bitirmez iki yana açılmış kollarını bana sardı. Bu hareketle ne kadar göremesemde bir çok gözün bize döndüğünden emindim. Çok şaşkındım ve ayrıca kafası karışık. Daha dün bir kaç saat tanıdığı biri için bu kadar şey fazla değil miydi? Yani elbette bir özür bekliyordum ama bu ne kendine hakaret etmesini ne de gözlerindeki o samimi suçluluk duygusunu beklediğim anlamına gelmiyordu. Ne tepki vermeliydim? Onu affetmeli miydim? Ama daha bir kaç dakika öncesinde bu çeteden uzak duracağımla ilgili bir şeyler geveliyordum kendime. Dorukla arkadaş olmaya devam edersem ne kadar istemesemde bu çeteyle biraz da olsa yakınlaşmış olurum. Doruk'tan ayrıldım ve gözlerine bakıp dudaklarımı araladım.
''Doruk, bak ben sana gerçekten darıldım. Ama ben az önce yaptığın şeyleri hiç beklemiyordum. Yani nasıl desem? Bir kaç saat tanıdığın birine bu kadar içten bir özür konuşması yapman çok ilginç.''
Doruk büyük bir heycanla bir adım öne gelip ellerimi tuttu ve gözlerime güven verici bir şekilde bakarak konuşmak için ağzını açtı.
"Lara, evet bir kaç saat tanıdık birbirimizi ama ben seni gerçekten çok sevdim. Eğer sevmeseydim zaten ilk konuşmada kanka olmayı teklif etmezdim. Bırak kanka olmayı arkadaş olmayı bile etmezdim. Bizimkilerden sonra sen ilk kankamsın. Bizimkilerin dün sana öyle davranmalarına bakma, aslında tanısan çok seversin. Boran bu aralar çok önemli bir sebepten ötürü biraz asebi. Olayı şahsi olarak algılama herkese karşı öyle, bize bile. Karan ise tanımadığın için sana biraz sinir bozucu bir ego yığını olarak gelebilir ama inan bana tanısan onun o ruhunun inceliklerini görse en çok onu seversin. Yamaç aslında benim yandaşım gibi bir şeydir bakma şu anda biraz pasif kaldı ama ikimiz Karan ve Boran'ı çileden çıkarırız. Bana güvenmeye bilirsin mor kafa ama bir şans ver bana sana gerçek bizi göstereyim. Hem ne kaybedeceksin ki Lara? Eğer sevmezsen zorlamam çeker gidersin ama inan bana ben sana git desem sen gitmeyeceksin, işte o derece seveceksin. Şimdi söyleyin bana matmazel, var mısınız bu çeteyi tanıyıp peri tozlarınızdan serpiştirmeye?''
O kadar güzel anlatmıştı ki merak etmedim desem yalan olur. Hem fark ettim de Doruk'u affetmek istiyorum. Ve Doruk'un da dediği gibi ne kaybedeceğim ki? Sevmezsem çeker giderim. Bakarsın bir şeyler kazanabilirim. Mesela dört tane yakuşuklu kanka. Kulağa hoş geliyor.
''Imm... Şey... Şey yani... Bilemedim ki affetsem mi?''
Durdum. Doruk büyük bir heycanla bana bakıyordu.
''E, affedeyim bari ama peşin peşin söyleyeyim süründüreceğim.''
Bir anda ayaklarım yerden kesildi ve dönmeye başladım. Doruk kahkalarla beni döndürüyordu ne kadar 'dur yapma, Emre görürse seni öldürür.' desemde Doruk beni dinlemeyip döndürmeye devam etti. Artık bir çok kişinin değil her kesin bize baktığından emindim. Bunların içinde Karan'da vardı. Bu sırada hocanın ölen birinin arkasından salâ okuması gibi Emre'nin sesi yankılandı tüm kulaklarda.
"Lannn... Gebertirim lan çocuk seni... S*ç*t*m ağzına... P*ç seni."
Bunu duyan Doruk nerdeyse beni yere fırlatırcasına indirdi ve geri geri gitmeye başladı. Emre'nin üstüne gelmeye başladığını görünce feryat figan bağıra bağıra Karan'nın arkasına saklandı.
"Karan, abi kurtar beni. Öldürür beni bu dağ ayısı."
Sonundaki sıfatı duyan Emre daha büyük bir hırsla koşar adım üstüne yürümeye başladı. Karan ve çeteside ayaklandı. Emre Karan'nın önüne gelip arkasındaki Doruk'a uzanmaya kalkışınca Karan tek elini Emre'nin göğsüne koyup hafif geri itti. Emre bu hareketle kafasını sağ doğru cevirp 'bittiniz siz.' gülüşü atıp Karan'a dödü. Kavga çıkıcağını anlayınca Emre'nin yanına geldim ve ona hitaben konuşmaya başladım.
"Sorun yok Emre! Sadece... Şey... Sadece üff! Bu gün kaç kere daha bu şekilde 'şey' gibi saçma salak şeyler söyleyeceğim."
Emre bana döndü ve ellerini omuzlarıma koyup konuştu.
"Şimdi ağabeycim sen bir kaç metre uzağa gidip karışmıyorsun, hatta sınıfa gidiyorsun. Seninle sonra konuşacağız. Anlaşıldı mı?"
"Emre saçmalıyorsun! O benim arkadaşım ve sende ona vurmayacaksın !"
Emre sırıttı ve,
"Öyle mi? Kim demiş?! Sen mi? Görelim o zaman!"
Diyip Karan'ın yüzüne yumruğunu geçirdi. Karan yana düşen kafasını kaldırdı ve dudağının kenarını kan varmı diye yoklayıp arkasında harekete geçen arkadaşlarına eliyle dur işareti yaptı. Ardından p*ç smile yaptı. Bu 'sen bittin oğlum her şey yeni başlıyor.' demekti. Ben mi? Beni hiç sormayın. Bir kaç kişi gibi ufak bir çığlık ve dehşet ifadesiyle onları izliyordum. Bu dakikadan sonra ne olur bilmiyorum ama felâketin habercisi olacağı kesin.
Aaah, tamam tamam küfredebilrsiniz. 'Bu kadar bekledik bekledik sen nerde bırakıyorsun?' Dediğinizi duyar gibiyim. Beklemenizin sebebi hem okul hemde yeni bir kitaba başlıyorum. Ona kapak yaptım hemde kaç tane sonunda bir tanesinde karar kılabildim. Onunda yayınına başladığım zaman size haber vericeğim. Hepinizi bekliyorum. Sadece şunu söyleyeyiğim gülmekten bayılacağımız bir kitap olucak. Hepiniz seviyorum, yeni kitabımda görüşmek üzere hoşçakalın.👋💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZDAKİ LEKE
Teen Fiction"Sen kaşındın."diyip. Ayağımın kenarındaki boş olduğunu tahmin ettiğim tenekeyi büyük bir hışımla kızın kafasına geçirdim. Teneke gerçekten düşündüğüm gibi boştu,etrafın kirlenmediğine sevinecekken evde olmadığımı hatırlayıp bu saçma düşünceyi kafam...