• 1 hafta sonra •
"günaydın." dedi erez kahve makinesini çalıştırmadan hemen önce. diğer yandan göz ucuyla tavadaki omleti kontrol ettiği için tamamen dönüp bakamadı yüzüme.
"günaydın güzelim." dedim ve yaklaşıp saçlarının arasına küçük bir öpücük bıraktım.
"babaannemin yakın bir arkadaşı eşini kaybetmiş." dedi dudaklarını bükerek. "cenaze için yalova'ya gitti."
"üzüldüm." diye fısıldadım ve karamsar bir konu olduğu için daha fazla konuşulmaması gerektiğine karar verdim. üstteki rafa uzanıp iki kahvaltı tabağı aldım ve masayı hazırlamaya başladım.
kahvaltı boyunca sessizdik. arada bir erez'i kontrol ediyordum ama kötü görünmüyordu. yani mutlu da sayılmazdı ama sanki kafasının içinde dönen başka bir düşünceye kapılmış gibi bir hali vardı.
günün geri kalanında üzerimize bir battaniye örtüp koltuğa uzanarak yeni çıkan bir netflix dizisinin ilk üç bölümünü izledik.
erez karnına sardığım kolumu sıkı sıkı tutmuş başını da boynunun altından geçirdiğim diğer koluma yaslamıştı.
"izlemeye devam etmek istiyor musun?" diye sordum kumandayı elime alırken. başını çevirip yüzüme baktı. aramızdaki mesafe beklediğinden yakın olmuş olacak ki bir anlığına irkildi.
"sen?" diye sordu gergin ses tonuyla.
"benim için fark etmez."
"o zaman sonra devam ederiz. müzik açar mısın?" diye sordu. gerginliğini almak umuduyla azıcık eğilip burnunun ucunu öptüm ve başımı sallayarak onayladım. erez oyalanmadan önüne döndü.
david gray'den bir şarkı açıp öylece uzanmaya devam ettim. bir süre sonra şarkının ritmine uygun bir şekilde elimi erez'in karnının üzerinde gezdirdiğimi fark ettim ve kalakaldım. yanlış bir şey anlamasını istemiyordum. onu bir şeylere zorlamak istemiyordum. sadece varlığına ihtiyacım vardı ve o ne zaman hazır olursa ancak o zaman hakkında seksüel şeyler düşünmeye devam etmek adına kendime söz vermiştim. elimi karnından çekip koltuğa yaslanabildiğim kadar yaslandım. temasından kaçmak beni yoruyor olsa da böyle olması gerekiyordu.
erez bana doğru dönüp elimi tuttu.
"efla sorun yok sadece müziğe eşlik ediyordun." dedi gülümseyerek.
"ben..."
erez gözlerini kapattı ve bu sesimi kesmeme neden oldu. elimi alıp karnına geri koydu. kirpikleri titreşti o an.
"efla... devam edebilirsin." dedi kısık bir sesle. kendini zorluyor gibi görünüyordu ve bu yüzden kendimden nefret ettim.
"hayır." dedim ve elimi çektim. "kendini zorlamana gerek yok erez. bu umurumda değil tamam mı? sadece iyi ol yeter."
erez gözlerini yavaşça açıp yüzümü inceledi bir süre. sonra güzel mavileri dolu dolu oldu saniyeler içinde. tanrım kendisini üzmemesi için bu kadar uğraşırken üzülmesinden nefret ediyordum kuş kalpli küçüğümün.
"seni hak etmiyorum ben." diye fısıldadı sesi titreyerek.
"böyle şeyler söyleme erez... lütfen üzme beni."
gözleri tekrar kapandı sıkıca.
"bana yardım et. bunu aşmam için üstüne gitmekten başka çarem kalmadı... sanırım."
"n-nasıl?" diye sordum tereddütle.
"seni çok özlüyorum."
"ben de küçük." diye fısıldadım. "bir bilsen... ama korkuyorum. sarılıp uyurken bile incitmekten korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLA | BXB
Random"kolye gibi taşıyorum boynumda çaresizliği. bir de... seni efla. tam göğsümün üzerine denk gelen asker künyemde." 15.09.18