*efla'nın bakış açısından*
yavaşça yanına çöküp ceketimin cebinden sigaramı çıkardım ve yaktım. nicholas postallarının bacığıyla oynuyordu.
"ben artık bu çete? olayını devam ettirmek istemiyorum." dedi başını kaldırmadan. bunu uzun zaman önce söylemesini bekliyordum. yine iyi dayanmıştı.
"ben artık miles, dimitri ve emmet ile uğraşmak istemiyorum."
"zorunda değilsin nick." dedim elimdeki sigarayı ona uzatırken. uzun parmaklarıyla alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. ben de yeni bir sigara çıkarıp kendim için yaktım.
"ama eğer bu olayı bitirirsek karşımıza geçecekler biliyorsun değil mi?"
"onlarla savaşmayacağız." dedim rahat bir tavır takınmaya çalışırken.
"onlara istedikleri üstünlüğü vereceğiz. bizi rahat bırakmaları karşılığında SSU ünvanı onlarda kalacak. ayrılan kişiler biz olacağız."
"sence bu yeterli olur mu efla?"
"hayır ama en azından biraz daha dizginlenmiş olurlar."
"ya aiden'a zarar verirlerse?"
sigaramdan bir nefes daha çekip başımı duvara yasladım. gözlerimi kapatıp bir süre düşündüm.
"aiden'ı ve erez'i yanımızda tutarız biz de."
"erez'ide mi?"
"evet onu da."
"senin olayın ne efla?"
beş dakikadan daha uzun bir süre sessiz kaldım. sonunda sesimi yeni bulmuşum gibi birdenbire konuştum
"erez benim üvey kardeşim. annesiyle babam evlendi."
"ne? bunu neden yeni öğreniyorum?"
"çünkü saklamak istemiştim."
aynı anda sömürdük sigaralarımızı.
"yani bunun için mi korumak istiyorsun onu? kardeşin olduğu için."
"kardeşim değil."
"efla yoksa..."
başımı nicholas'ın omzuna yaslarken tamamen savunmasız hissediyordum. hayatımda hiç bu kadar güçsüz ve aciz hissetmemiştim. ne yapacağımı bilemez haldeydim ve bu erez ingiltere'ye geldiğinden beri hep böyleydi.
"aiden'a aşık olduğundan nasıl emin olmuştun nick?"
"sanki hep biliyordum bunu. ama bir keresinde kantin sırasında bekliyordu ve ben de onu izliyordum. çocuğun teki omuzlarından tutup itti aiden'ı. o çocuğu öldürmek istemiştim, sırf hafifçe itti diye. sanırım o an dank etti. of..."
sessiz kaldım. sigaramı bitirip yeni bir tane daha yaktım. okulun arkasındaki deponun önünde buz gibi hava da öylece oturuyorduk ve ben ilk kez birine duygularımı bir şekilde belli etmiştim. emin olmadığımı sandığım ama emin olduğum hislerimi en yakın arkadaşıma çıtlatmış olmuştum. bir şey söylemesem de o anlamıştı beni. anlayacağını biliyordum.
"dimitri ve emmet'ı zehirleyip kökten kurtulsak mı?" diye sordu şakalaşarak. yavaşça güldüm.
"mantıklı."
"erez konusunda ne yapmayı düşünüyorsun?"
"karışık biraz. onu ilk gördüğüm andan itibaren arzuluyordum. bunu itiraf etmek konusunda bir sakınca görmüyorum. ama sonra buraya geldi ve ben bilmiyorum işte... anlayamıyorum nick. bana o kadar naif ve güzel davranıyor ki. hırçınlaştığında bile tatlı bir hırçınlaşma oluyor. onu hala arzuluyorum ama şimdi bunun yalnızca arzudan ibaret olup olmadığını anlayamıyorum."
"kendine zaman ver o zaman. ama bu süreçte ne yapmak istersen onu yap efla önemli olan kendini kasmaman. kaçma efla. kaçarak kurtulamazsın işin boyutu farklıysa."
"kaçtıkça aynı yere dönüyorum zaten."
kaçtıkça erez'e dönüyorum. göğe yükselmeyi denedikçe erez'e düşüyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/161054852-288-k18401.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLA | BXB
Acak"kolye gibi taşıyorum boynumda çaresizliği. bir de... seni efla. tam göğsümün üzerine denk gelen asker künyemde." 15.09.18