Bölüm 12

3.3K 406 28
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...


Gecenin karanlığı hanenin üzerine çöktüğünde Fabian odasından sessizce çıktı. Hiçbir hizmetçinin onu görmesini istemiyordu. Sessiz ve dikkatli olması gerekiyordu. Babasının parasıyla hangi hizmetçinin sadakatini satabileceğinden emin değildi.

Çıplak ayakları taş zeminde hızla ilerliyordu. Çıt çıkarmadan merdivenlerden aşağı indi. Onu bekleyen asıl tehlike aşağıdaydı. General Nevius'un adamları aşağı giden hücrenin hemen kapılarındaydılar ve onu kimsenin görmesine izin veremezdi.

Çocukluğu bu okulda geçmişti. Daha yürümeyi öğrenmeden çok önce kılıç kullanmayı öğrenmişti. Bu okulun bütün giriş ve çıkışlarını biliyordu. Her kapı hanenin sahibine açıktı. Genç kadın, merdivenlerden inip hücrenin önüne gelmeden döndü ve kiler olarak kullanılan bir odanın kapısını açtı.

Burası erzakların ve şarapların saklandığı yerdi. Genç kadın ufak bir somun ekmekle bir testiyi aldı ve ilerledi. Kilerin ilerisinde çıkış olarak kullanılan bir kapı daha vardı. Çok az kişi bu kapının başka bir girişe açıldığını bilirdi. Belki babası bile bilmiyordu.

Uzun bir dehlizden geçtiğinde aşağı inen merdivenlerin hemen altında duran kapıdan çıktı. Askerler, gece nöbeti için içeride geziniyordu. Hızlı hareket etmesi gerekiyordu. Genç kadın kapıdan çıktı ve tek kişilik hücrelere doğru parmak ucunda koşarak gitti.

Bu hücrenin anahtarını bulması zor olmuştu. Onu William'dan almak ve bir kopyasını yapmaksa imkânsız gibiydi. Ancak isteyen herkes imkânsızı başarabilirdi. Eğer Fabian kadar inatçıysa.

Gideon onun geldiğini biliyor olabilirdi ancak yerinden kıpırdamıyordu. Genç kadın, hızla yattığı yere doğru gitti. Üzerinde sadece siyah bir pelerin vardı. Genç kadın ekmeği yatağın kenarına koydu ve şarap testisini yere bıraktı.

Acı çektiğini görmek için tanrıların verdiği bu gözlere ihtiyacı yoktu. Zihni, kâbusların pençesine takılmış gibiydi. Genç kadın onun omzuna dokundu ve onu uyandırmak için hafifçe sarstı.

Genç adam kükreyerek doğruldu. Eli bir anda kadının gırtlağına sarılmıştı. Onun kocaman açılmış menekşe rengi gözlerine bakarken daha çok nerede olduğunu fark etmeye başlamıştı.

Fabian, yavaş bir hareketle erkeğin boğazındaki elini tuttu. Kurdu ürkütmek istemiyor gibi yavaş hareket ediyordu. "Geçti" diye fısıldadı tatlı bir sesle. "Benim"

Küçükhanımın varlığı onu sakinleştiriyor gibiydi. Erkek, yavaşça geri çekildi. Elleriyle yüzünü sıvazlayarak yatağın kenarında oturdu. Kalbi hala kâbusların etkisiyle deli gibi atıyordu. "Neden geldiniz?" diye sordu sakin bir sesle. Ancak zihni hiç de öyle değildi. "Burada olmamalısınız"

"Açlıktan ölmene izin verip bütün planlarımızı Nasir ile mi yapayım?" diye sordu genç kadın boynunu ovalayarak. "Seni gördüm. Konuştuğumuz şeyleri yapacak gücün yok. İki hafta sonra arenadan parçalarını toplarlar"

Hiç şüphesiz ki öyleydi. Gideon, bunun çok net farkındaydı. Derin bir nefes aldı ve başını çevirip hemen yanında duran somuna baktı. "Buraya gelmekle çok fazla şeyi riske atıyorsun" dedi en sonunda. "Bunu yapmamalısın"

Biliyordu. Ancak dün gece onunla bir anlaşma yapmışlardı. Kaderleri bir şekilde birleşmişti. Şimdi onu bırakamazdı. Fabian'da en aşağı onun kadar tutsaktı. Esaret altındaydılar. Bundan kurtulmaları gerekiyordu. Babasının hırları için kendisini satmayacaktı.

DÖNÜŞÜM SERİSİ 1. KİTAP- GLADYATÖR OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin