4. Fare

22 2 0
                                    

Multimedya: Kayla Kunter

"Dur! Açma!" Şaşkınca Sudeye döndüm. Artık delirdiğine kanaat getirebilirdim.

"Niye?"

"Ya hırsızsa"

Garip garip Sudeye baktım. Hırsız? Sudenin başını ellerimin arasına alıp hafifçe salladım.

Bana anlamlandıramadığını gösteren bakışlar atarken bunun yetersiz olduğunu düşünmüş olacak ki dile getirerek sordu"Ne yapıyorsun?" gayet normal bir şekilde "İçerde bişey var mı diye kontrol ediyorum" dedim. Elimi itip koluma yavaşça vurdu.

Gözlerimi devirerek koluö acımasada piskolojik olarak vurduğu yeri ovdum."Kızım sen delirdin mi? Dolabın içinden mi hırsız çıkacak?" Dudağını büzüp gözlerime köpek yavrusu gibi baktı. Bense onun bu bakışlarına baygın baygın karşılık verdim. Sudelerin evindeydik. Koltukta otururken kiler dolabından ses gelince dolabı açmak istemiştim ama Sude engel olup duruyordu.

"Ya açma işte!" Burnumu kırıştırıp sakince koltuğa, onun yanına doğru ilerleyip koltuğun kenarına hafifçe oturdum.
"Sen böyle davranınca daha çok açasım geliyor" Dediğime o sırıtırken ben aniden ayağa fırlayıp dolabın kapağını açtım.

Açtığım an gözlerimde sonuna kadar açılmış, küçük dilimi gösterecek derecede bağırmıştım. Bu his, fazlasıyla kotkunç ve acı vericiydi. Sizin içinizde hiç volanlar patladı mı, veya her hücrenize birer iğne batırılarak size eziyet edildi mi? Şu an tam olarak öyle hissediyordum. Bağırışım evi adeta inletmişti. Nefesim daralıyor, duvarlar sanki yürüyerek üzerime geliyorlardı. Terlediğimi hissettim. İçimdeki alev dışımıda yakıyordu. Cayır cayır.

Karşımdaki varlığa her baktığım saniye-hatta salise- içimdeki yangın körükleniyor, parçalarım yapboz gibi paramparça oluyordu. Başım dönerken hala bağırıyordum ve deli gibi göz yaşlarım yanaklarımı süslüyordu. Koşarak kapıya gittiğim ve telaşla kulubu çekerek kendimi dışarı attım. Bu nasıl bir kıyametti, içimde kopan bu kıyametin sebebide tam olarak oydu.

"Kayla! Lütfen sakin ol" Nefesimi bile doğru düzgün alamazken Sudenin bu dediği gerçekten kulağa çok saçma geliyordu. Gözlerimden oluk oluk yaşlar akarken sokağa çıkmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum ama bu evden uzaklaşmalıydım. Aslında hafızamdaki o anıdan uzaklaşmalıydım ama bu imkansızdı. Beynimde, kalbimde, yüreğimde, vicadanımda iz birakabilen bir anıyı unutmak gerçekten çok imkansızdı.

Gözlerime o anlar gelirken sanki heryerimi fareler kemiriyordu. Evet doğru tahmin.

Kilerde gördüğüm şey fareydi.

Gözlerimden akan yaşlara hıçkırıklarımda eklendiğinde hiç bilmediğim bir sokağa girmiştim bile. Buraları tam olarak bilmiyordum ve sanırım şimdiden kaybolmuştum. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken gözümün önündeki o anı atmayı diledim ama ben bunu istedikçe beynim inatla o anı gözümde canlandırıyordu. Annemin çığlıkları farelerin doyum bilmedikleri fısıltı gibi çıkan sesleri...

Her saniyesi beynimdeyken artık bu bana işkence gibi geliyordu. Sanki kafamı duvara vursam unutucakmışım gibi bağırsam içimdeki alev sönecekmiş gibi...

Ayaklarım artık beni taşıyamaz vaziyete gelmişti. Neredeyse yarım saatten fazla bir süredir koştuğumu düşünüyordum. Ya da öyle sanıyordum. Bilmiyorum.

Sertçe dizlerimin üzerine düştüm, ellerimde dizlerim gibi iki yanıma güçsüzlükle düşmüştü. Ne kadar güçsüz bir kızdım böyle.

Kulağımda yankılanan annemin çığlıkları artıyordu. Ne zaman bir fare görsem böyle oluyordu. Hatta öyle ki fareye fare bile demiyordum. Fasulye diyordum ki bu fasulyedende korkmama sebep olmuştu.

İz BırakanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin