Multimedya: Sarp Arel
Saçlarıma aynanın karşısında farklı şekiller verirken hangisinin bana daha çok yakıştığını düşünüyordum.
At kuyruğu çok yakışıyordu mesela. Yüzmü ortaya çıkarıyor ve asi bir görünüme sahip olmamı sağlıyordu. Topuzda hoş duruyordu saçlarımda. Beni olduğumdan küçük gösteriyor, rahat bir görünüm veriyordu. Pelikle çok şirin oluyordum, özellikle balık sırıtı...sarı saçlarımın bazı bölümlerinde koyu sarı bazı bölümlerinde açık sarı vardı ve bu pelikte cidden hoş duruyordu.
En sonunda umutsuzlukla kuyruk yaptığım saçımı salıp taradım. Ben salık saçlı olmaya mecburdum. Sırf bu yüzden saçlarımı iki-üç yılda bir sadece kırklarını aldırmak şartıyla kestiriyordum. Beni buna o mecbur etmişti. Ensemi kapamak zorundaydım. Tıpkı gözlerimi saklamak zorunda olduğum gibi ya da kimliğimi gizlemek zorunda olduğum gibi.
Ünlü iş adamı, türkiyenin sayılı zenginlerine girdiği gibi büyük bir yeraltı mafyası, ne olursa olsun herkesin saygı duyduğu kişi; Cengiz Kunter.
Babam.
Ona uzun zamandır baba demiyordum. 9 yaşımdan beri. Tam on yıl boyunca ona hiç baba dememiştim çünkü o bir baba olamazdı. O baba kriterlerine uyucak en son kişiydi belkide gözümde.
Herkesten sakladım. Kimsenin gerçek kimliğimi bilmesini istemedim. Kimsenin Cengiz Kunter'in kızı olduğumu bilmesini istemedim. Ama Cengiz Kunter buna şiddetle karşı çıktı. Herkesin beni bilmesini istedi. Ben kabul etmeyince bunu farklı yollardan denedi tabii ki. Beni arkadaşlarıyla-artık nasıl arkadaş siz düşünün- ortak bir yemeye götürdü ama ben bu işten zekam sayesinde ucuz yırtmıştım. Yemeye maskeyle gitmiştim. Zaten gözlerimi de ordan öğrenmişlerdi.
Masmavi gözlerime aynanın karşısında uzun bir süre baktım.
Bu gözlerin bana özel olduğunu söylüyorlardı yani Kayla Kunter'e. Etrafın benim hakkımda bildiği şeyler bir elin parmakları kadardı.Gözlerinin mavisinin içinde hafifi yeşillik ve kahvelik var.
Ensesinde babasının günahlarını temsil ettiği bir iz var.
Saçları altın sarısı.
Egolu, kendini beğenmiş, herkesi küçük gören, parayı seven.
En sonu tamamen etrafın uydurduğuydu. Ben kimsenin karşısına çıkmıyorum diye egolu olmuştum, gözlerim farklı olduğu için kendini beğenmiş olmuştum, babamın insanları ezmesi sonucu insanları küçük gören, babamın zenginliği yüzünden parayı seven olmuştum.
Kapı tıklatılmadan hızla açıldığında irkilerek kapıya döndüm. Sude şaşkınca gözlerime baktı.
"Daha hazırlanmadın mı? Hadi geç kalıyoruz bir an önce tak şu lensleride gidelim"
Söylemeyi unutmuşum. Bu sırrı aile dışından tek bilen Sudeydi. Dediğim gibi o benim küçüklüğümdü. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve lensimi takmaya başladım. Yeşil lens kullanıyordum. Mavi gözlerimin üzerini örtü gibi kaplamıştı yeşil.
"Hazırım, hadi çıkalım"
Hızla merdivenlerden inip alt kattaki dumanlar gelen mutfakta duran abime öpücük attım.
"Biz kaçıyoruz, akşama eve geldiğimde buralar temiz olacak" emrim karşısında alayla gülerek mutfaktan çıktı.
"Başka emriniz?"
Elimi havalı bir şekilde sallayıp saçlarımı savurdum ve arkama dönüp kapıya yönledim.
"Sticky Toffee pudding lütfen"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İz Bırakanlar
Teen Fiction"izin kalbimde" Adamın sesi kadının ruhunun en derinliklerine kadar uğlaşmıştı. Nefesi tüyler ürperticiydi. Sesi boş bir odada geçmişini bırakmış geleceğine sığınma vaad ediyordu. Öyle değil miydi zaten? kadının yüzünde sinsi bir gülüş belirdi. Bu...