Park Jimin -
4 Şubat 2019, 11:32, Seoul
Böyle bir şeyin olmasına imkan yok. Karşımda bulunan grubun ruhlarını göremiyorum. Gözlerimi ovalayıp önce başkalarına bakıp - onların auralarını hala görebiliyorum - onlara geri döndüm. Küçük denemem başarısız sonuçlandı. Hala ruhlarını göremiyorum."Burası bizim masamız dedim. Kalk başka yere geç. Yenisin diye bu defalık seni mazur göreceğim.", küçük burunlu, pembe saçlı, kahve gözlü, çok sevimli, ama bir o kadarda ürkütücü kişiye bakakaldım.
"Kendini toparla, Jimin. Çok dikkat çekiyorsun."
Kulaklıktan gelen emire uyup, hemen kendimi toparlayıp bir şey olmamış gibi davranmaya çalıştım. Kimseye kim ve ne olduğumu çaktırmam kesinlikle tabu.
"B-ben özür dilerim. Buraya başkasının oturduğunu bilmiyordum.", hafifçe gülümseyip eşyalarımı toparlamaya başladım.
"Sen Namjoon'un arkadaşı değil misin?", diyerek gülümseyen surata baktım. Resmen şaşkınlıktan gözlerimin büyüdüğünü hissettim. Siyah saçlar, yuvarlak yüz, siyaha yakın kahve gözler, dolgun dudaklar. Namjoon'un sevgilisinin burada ne işi var? Kafam birden bire daha da çok karıştı. En son karşılaştığımda ruhu vardı bu adamın. Ayrıca bu kişinin okulda ne işi var? Kendisinin restoran zincirleri yok muydu? Neler oluyor burada? Hayır. Şu an düşünmenin vakti değil. Bunun için daha sonra bol bol vaktim olacak nasılsa. Şimdiki önceliğim durumu toparlamak olmalı.
"Ow. Evet. Merhaba tekrardan.", tekrardan gülümsedim ve masadan kalktım. Tatlıma da yazık oldu. Ağlayabilirim.
"Aferin, çok iyi toparladın."
Bu yorumun üstüne göz devirmemek için zor tuttum kendimi."Bizimle yemek ister misin?" Bu cümlenin üzerine arkadaşlarının bakışları şaşkınlıkla ona döndü. Benimkiler de.
"Hem seninle şu olaylar hakkında tekrar konuşmuş oluruz. Namjoon olmadan." Bu cümleyi nasıl gülümseyerek kurabiliyor ki?"Çok isterdim, ama benim de zaten gitmem gerekiyor. Profesör Manoban ile kayıt işlemlerini halledeceğiz." Tabldotumu masadan kaldırdım. "Size afiyet olsun.", diyerek masadan birkaç adım uzaklaştım.
"Peki öyle olsun. Görüşürüz. Vaktimiz bol sonuçta."
Bu cümlenin üzerine son bir gülümseme taktım suratıma ve kafeteryadan çıktım. Bu durum hiç iyi olmadı. Görünüşe bakılırsa bu gruptan çekeceğim var. Buradaki ilk günüm olmasına rağmen bu insanlar hakkında bir çok şey duymuştum bile. 4 kişilermiş ve tereddütsüz okulun en popüler ve sevilen grubuymuş. Ne yazık ki Jin hyungun bu grubun bir parçası olduğunu bilmiyordum. Bugün sadece üçünü gördüm. Dördüncü üye neredeydi acaba. Aslında tekrar düşündüm de. Çokta fazla umrumda değil. Onlardan uzak durmalıyım. Dikkat çekmem kimliğimin gizliliğini tehlikeye sokabilir. Bunu riske atamam.
Küçüklüğümden beri kimliğimi saklamam en önemli kurallardan biriydi.
Bunun nedeni ise ailemin bulunduğu konum. Kan bağımızın antik çağa, büyünün en güçlü olduğu dönemlere dayandığı söyleniyor. Bana kalırsa büyük bir saçmalık. Ama özel bir aile olduğumuz doğru, farklı olduğumuz. Gerçi ailemden bir tek kardeşim ve ben kaldık. Annem ve babam iki sene önce bir kiralık katil tarafından öldürüldüler. O günden beri kardeşimle ben ilgileniyorum. Para bizim için hiçbir zaman sorun olmadı. Babam görüp görülmüş en büyük iş adamıydı. Ki ondan önce dedem ve büyük dedemin miraslarıda var. Tabi önceki mesleğim dolaysıyla kazandığım para da az değil. Şu an rahat dünyanın en zengin insanıyım diyebilirim. Kısacası param ve güçlerim yüzünden düşman edinmem, bir çocuğun elinden şeker almaktan daha kolay.
