"İyi misin, Kara Kedi?" diyerek Uğurböceği partnerinin koluna dokundu.
"Ha? Evet, evet iyiyim," diye karşılık verdi dalgınlığını örterek.
"Dalgın gibisin..." diye endişeli şekilde sordu Uğurböceği. "Seni üzen bir şey mi var?"
"Ben..." diye bir bahane düşünürken, Uğurböceği'nin şüpheli bakışlarıyla karşılaştı.
Belki de zamanı gelmişti, her şeyi itiraf edebilirdi. Yine de bunu reddetti.
"Hayır," dedi sesi titreyerek. "Hayır, her şey yolunda."
"Emin misin? Bana her şeyi anlatabilirsin," diyerek güven verici bir sesle konuştu.
"Bilmiyorum," diyerek bakışlarını tekrar Paris'in eşsiz manzarasına dikti. "Sanırım anlatmayacağım."
"Kara Kedi," diyerek elini partnerinin yanağına koydu. "Biliyorum, daha tanışalı bir yıl oluyor, hatta birbirimize alışmamız hiç kolay olmadı, kabul ediyorum..."
Kara Kedi, Uğurböceği'ne döndü. Konuşmanın nereye varacağını merak ediyordu.
"Yine de bana güvenebilirsin, anlıyor musun? Birbirimizden kimliklerimiz dışında bir şey saklamamıza gerek yok."
'Tabiki. Ne bekliyordum ki...' diye içinden geçirdi Kara Kedi.
"Yapacağım şeyden sonra beni affedecek misin?" diye sordu Kara Kedi.
"Hangi şeyden sonra?" diye soruyla karşılık verdi Uğurböceği. "Anlamadım."
Uğurböceği duraksamış, çatık kaşlarıyla Kara Kedi'ye bakmayı sürdürdü. Kara Kedi de iç sesiyle olan kısa kavgasına son vererek cesaretini topladı.
Tüm tereddütlerini kırarak yavaş bir şekilde Uğurböceği'ne yaklaştı ve onu öptü.
Uğurböceği ise bir anda gelişen bu olayda şaşkınlıktan ne yapacağını bilememiş, öylece kalakalmıştı.
Az önce çattığı kaşları serbest kaldı ve gözleri şaşkınlıkla açıldı. Kara Kedi'nin gözleri ise kapalıydı.
Genç kız karşılık vermeyi hiç düşünmemişti ama ne yapacağına dair de bir fikri yoktu. Bu yüzden hafif geriye çekilerek Kara Kedi'nin de onu bırakmasını bekledi.
Kara Kedi, Uğurböceği'nin ondan uzaklaştığını farkedince, genç kızı bıraktı ve yavaşça geri çekildi.
"Çok üzgünüm..." diyerek söze başladı Kara Kedi. "Çok üzgünüm seni sevdiğim için..."
Uğurböceği konuşamadı... Sadece şaşkın gözlerle ve yarım aralanmış ağzıyla onu izliyordu.
"Çok üzgünüm kalbinde başka biri olduğunu bilmeme rağmen bu yaptığım şey için..." diyerek ayağa kalktı Kara Kedi.
"Ve yine üzgünüm bu yaptığıma rağmen beni affetmeni istediğim için..." dediğinde son kez Uğurböceği'nin gözlerine baktı.
Sonradan Kara Kedi Eyfel Kulesi'nde Uğurböceği'ni yalnız bırakarak gözden kaybolduğunda, her iki kahraman için de bu bir dönüm noktası olmuştu...
***
"Ciddi mi bu? Benim sevilecek bir yanım mı var? Neden beni seviyor?" diye saçmalamaya başlamıştı bile Marinette odasında ileri geri yürürken.
"Marinette..."
"Anlamıyorum ki, yarın ona nasıl davranmam gerekiyor?" diyerek çalışma masasının önündeki koltuğuna oturdu.
"Marinette..."
"Kesin yüzüne bakamam, utançtan kızaracağım. Ah, Tanrım! Şimdi ben onu nasıl reddedeceğim?" diyerek tekrar ayağa kalktı genç kız.
"Of, Marinette..." diye tekrar yakındı küçük kwamisi.
"Kesin konuşamayacağım, kesin!" diye sesli düşüncelerine devam etti kwamisini duymadan. "Acaba ben mucizemi teslim mi etsem? Bundan sonra Uğurböceği olmasam mı?"
Durdu. Önceden olanlar aklına gelince yüzü düştü. Kwamisi olayı buralara gelmeden toparlamayı düşünüyordu ama artık başarısızdı.
"1 yıl oldu, değil mi?" diyerek üzgünce sordu.
"Marinette..."
"Oldu, değil mi?" derken yatağına doğru yürüdü ve yavaşça uzandı.
"Oldu," diye net sesiyle cevap verdi Tikki. "Marinette... Artık pes etsen diyorum?"
"Ne?" diyerek bakışlarını kwamisine çevirdi. "Ne demek istiyorsun?"
"Görünüşe göre... O buraya geri dönmeyecek..."
"Biliyorum, biliyorum. Onu unutmamı söyleyeceksin, farkındayım ama ben bir söz verdim."
"1 yıl dolduğuna göre artık sözünü tuttun demektir, sence de onu unutmanın zamanı gelmemiş midir?"
"Ben onu unutacağımı hiçbir zaman söylemedim. 1 yıl gelmezse, bir daha hiç gelmeyeceğine inanırım dedim."
"Ama Marinette, tek kişiyi düşünmekle bir ömür geçmez ki... Belki de şimdiki Kara Kedi ile-"
"İşte bunu aklından bile geçirme. Konu burada kapandı."
Ve genç kız, kwamisinin daha fazla konuşmasına izin vermeden konuyu kapattı.
***
Farkında mısın? Bir yıldan fazla bir süre oldu. Beni hiç bırakmayacağını sanıyordum.
Ama sen gittin, gittin ve bir daha da hiç dönmedin. Sence bu adil mi? Ben seni beklerken senin beni unutman... Bu, dayanılabilir bir şey mi?
Bunları yazarken elim nasıl titriyor, bir bilsen... Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Aklıma her gelişinde seni unutmaya çalışıyorum...
Fakat yine sen varsın, yine her düşüncede sen varsın. Bugün bile sen vardın. O çocuk beni öptüğünde tepki veremedim, aklıma ilk sen geldin...
Ah, söylemedim, değil mi? O yerini bıraktığın çocuk beni seviyormuş. Eğer burada olsaydın ona haddini bildirirdin. Yani eğer burada olsaydın beni sevemezdi...
Artık seni düşünmeyi bırakacağım, biliyor musun? Seni çok sevmiştim ve senin de beni çok seveceğini düşünmüştüm. Kim olduğumuzun önemi olmadan sıkı sıkı bağlanmıştık birbirimize...Ama anladım ki, bu da gelip geçici olan ilk aşklardanmış. Hoşçakal.
Ve seni çok seviyorum.
Genç kız son yazdıklarıyla hıçkırıklara boğuldu. Kendisini alıştırmak hep çok zor olmuştu. Hem onun gidişine, hem de artık dönmeyişine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade
Fanfiction"Seni kaybettiğimi düşündüğüm an tarif edilemezdi, seni çok özledim." -xing, 2019