"Peki..." Yutkundu, yaklaşık 5 dakikadır kimlik konusunu atlamış ve çoktan tasarım konusuna dönmüşlerdi bile. Ancak Marinette'in bunu atlatabildiği pek söylenemezdi.
"Peki...." diye tekrarladı. Ne diyeceğini düşünüyor gibi duruyordu.
Adrien onu tekrarladı, "Peki..?"
Derin bir nefes verdi, "Hazırladığım tasarımlar evde. Orada kıyafetlerini değiştireceğini düşünmüştüm."
"Eve mi gideceğiz?"
"Evet."
Adrien sırıttı, bu fırsatı kaçıramazdı. "Beni bu kadar çabuk eve atacağını bilmiyordum, Leydim."
Genç kız, yanakları kızarırken kollarını birbirine bağladı ve başka yöne döndü. "Vazgeçmek üzereyim."
"Emredersiniz, Bayan Marinette. Gidebiliriz."
***
Rehberin en başındaki kişiyi tuşladım, hemen açmıştı. "N'aber kuzen?"
"Çok teşekkür ederim, sayende iyiyim. Benim için o kadar uğraştın ki-"
"Evet çok fazla uğraştım bu yüzden bana birkaç pahalı hediye almalısın."
Güldü, "Ah, hiçbir şey değil. En kısa zamanda isteklerini liste haline getirebilirsin."
Gözlerimi kıstım, "Sen bittin." Gülerek devam ettim, "Neredesin?"
"Marinette'in evindeyiz."
"O kadar hızlı mı," diye dalga geçtim.
Tam o sırada telefonun diğer ucundan bir bağırış yükseldi, "Hey, seni duyabiliyorum!"
"Üzgünüm Marinette." Marinette güldüğünde devam ettim, "En kısa zamanda buluşalım, Adrien. Şimdi kapatıyorum, görüşürüz."
"Görüşürüz!"
En kısa zamanda gideceğimi en başta o bilmeliydi.
***
"Seni bir yere götüreceğim, Leydim. Vaktin var mı?"
"Tılsım'ımı kullandım ve fazla vaktim yok," dedi yoyosunu beline sararken. "Nereye gideceğiz?"
Ona yaklaştım, "Muhteşem bir akşam yemeği," diyerek göz kırptım. "Evdekilere bir bahane uydurup dışarı çıkabilirsen eğer, seni bekleyeceğim."
"Pekala... Şansımı deneyeceğim. Kedi telefonunu açık tut."
Başımla onayladım ve onun gidişini izledim. Onu beklerken Paris'in en yüksek çatısına gitmeye ve hazırlıkları son bir kez kontrol etmeye karar verdim. Mumlar ve güller, onlar güzel bir ayrıntıydı. Sanki gül bahçesinde ışıldayan ateşböcekleri gibiydi görüntü.
Her şeyin mükemmel göründüğüne emin olduğumda kedi telefonum çalmıştı. Hemen açtım, onu bekletemezdim.
"Geliyorum, neredesin?"
"Seni alacağım," diye cevap verdim. "Sen neredesin?"
"Evin terasındayım, acele et."
Aramayı sonlandırdığında elimdeki mumu yere bıraktım ve sopamı kullanarak hızlı bir şekilde onun yanına gittim. "Oh, hızlısın," dedi beni aniden yanında görünce.
"Senin için hep hızlıyım." Gülümsediğinde karşılık verdim. "Hazır mısınız, hanımefendi?"
Cevabını beklemeden onu kucağıma aldığımda şaşırmıştı. Sonuç olarak bu daveti kabul etmişti yani onu zorla bir yere götürmüyordu. Tamamen masumdu!
Paris'in en yüksek çatısına iniş yapmışlardı bile. "Bana bir saniye ver," dedi Kedi ve kızı yavaşça yere bırakıp çevik bir hareketle sönmüş olduğunu gördüğü bir mumu yaktı. "Gözlerini açabilirsin."
Uğurböceği gözlerini açtığında ağzı şaşkınlıktan yarı açık şekilde etrafına baktı. Etkilenmişti. İtiraf etmeliydi ki, Kedi, bu işi iyi biliyordu. "Bu çok güzel," dedi sadece.
Sırıttı Kedi, gururu okşanmıştı. "Oturmaz mısınız, Leydim?"
Uğurböceği yere serili örtünün üzerine oturdu. O sırada Kara Kedi, aniden bir şey hatırlamış gibi yan taraftan bir battaniye aldı ve Leydisine yaklaşıp onun omuzlarına koydu. "Neredeyse unutuyordum," diye mırıldanıyorken Uğurböceği gülümsemişti. "Hava çok soğuk," dedi.
Geri çekilip oturdu ve ikramına başladı, "Makaron?"
"Bizim pastahaneden almadığını umabilir miyim?"
Güldü Kedi, "Belki."
Uğurböceği bir şeyleri tadarken Kedi söze girdi, "Felix gidiyormuş."
Genç kız duraksadı, "Neden?"
"Burada bir işi kalmadığını düşünüyor." Kedi omuz silkti, "Buraya isteyerek gelmemişti zaten.
"Tamam," dedi Uğurböceği uzaklara bakarken. "Yine de Noel'i burada geçirmesini sağlayamaz mıyız? Birkaç gün kaldı zaten."
Gülümsedi, "Deneyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade
Fanfiction"Seni kaybettiğimi düşündüğüm an tarif edilemezdi, seni çok özledim." -xing, 2019