"Usta, bütün bu anlattıklarımı yapabilmem için bir mucizeye ihtiyacım var, kaplumbağa mucizesi..."
Başıyla onayladı ve mucizeyi bana uzattı. Eski Kara Kedi sayesinde beni de tanıyordu ve bana güveniyordu. "Bunu kime vermeyi düşünüyorsun?"
"Kendim kullanmayı düşünüyordum ama Adrien'a ihtiyacım olabilir yani eğer erken gelebilirse... Bilirsin, onun refleksleri benden çok daha iyi."
Odadan çıktım ve adımlarımı hızlandırdım. Eve gittiğimde hemen onu aradım. "Alo?"
"Alo, Felix?" diye karşılık verdi telefonun diğer ucundan.
"Nasılsın?" diye sordum, direkt konuya girmek kabalık olurdu.
"İyiyim ve merak etme, bu akşam oradayım." diyerek sormayı düşündüğüm şeyi, daha ben sormadan cevapladı. "Nasıl tahmin ettiğimi sorma çünkü her arayışında bunu soruyorsun."
"Yani... Ne diyebilirim ki, haklısın." diyerek güldüm. "Ama bu akşam sana ihtiyacım var."
"Ne için?" diye sordu ama ben daha cevap veremeden kalın bir erkek sesi duydum telefonun diğer ucundan, muhtemelen Gabriel amcamdı. "Üzgünüm Felix, birkaç işim kaldı. Ben onları halletmeliyim. Daha sonra görüşürüz."
"Önemli değil, görüşürüz!" diye vedalaşarak kapattım telefonu. "Kedi mucizesini gerçek sahibine ulaştırma vakti..."
***
Sabaha karşı zilin çalmasıyla kurulduğum koltuktan kalktım. Sabaha kadar Adrien'ı beklemiştim ve kapıdakinin de o olmasını umuyordum.
Kapıyı açtığımda bana yorgun bir gülümseme hediye etti ama çatık bakışlarımın hafiflemediğini görünce elini ensesine attı.
"Üzgünüm," diye gergince gülümsedi. "Daha erken gelmeye çalıştım ama bazı sorunlar yaşadım."
"Çok geciktin, aptal, tüm gece seni bekledim!" diye bağırdığımda valizini eline aldı ve garip şekilde bana baktı.
"Felix, drama yapmayı keser misin? Benim sevgilim değilsin," diye umursamazca konuştuğunda dudak büzdüm.
"İki dakika drama yapamıyorum senin sayende," diyerek kapının önünden çekilerek elimle onu içeriye davet ettim. "Hadi hadi, bekleme kapıda."
Valiziyle birlikte içeriye geçtiğinde dış kapıyı kapattım ve arkasından ilerledim. Valizi onun için ayırdığım, üst kattaki odaya götürdü. "O odada kalacağını nasıl anladın?" diye seslendim arkasından.
"Yapma Felix, seni tanıyorum," derken alt kata indi. "Tabiki salona en yakın oda senin olmalı çünkü her sabah birkaç adım fazladan yürümeye üşeniyorsun. Ve teknik olarak, üst kattaki de bana kalıyor."
"Vay canına..." diye mırıldandım ve şaşkınlığımı kısa tutarak koltuklardan birine oturdum.
Adrien da yanıma oturdu ve arkasına yaslandı. "Ee, anlat bakalım?"
"Neyi?" diye sordum anlamamazlıktan gelerek. "Bir şey mi anlatacaktım ki?"
"Felix," derken gözlerini devirdi. "Sen daha dün benimle bir işin olduğunu söylemedin mi?"
"Söyledim mi?" diyerek güldüm. "Tanrım, hiç de hatırlamıyorum..."
"Felix!" diye sahte şekilde kızarken yavaşça omzuma vurduğunda sırıttım. Saçmalamayın, tabiki de onu delirtme derdinde değilim.
"Vay canına, benim uykum geldi. Eh, tüm gece seni bekledim sonuçta. Yerleşirken yardım isteme, umrumda olmayacağını biliyorsun. İyi geceler!" diye tek nefeste konuşarak ayağa kalktığımda odama doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade
Fanfiction"Seni kaybettiğimi düşündüğüm an tarif edilemezdi, seni çok özledim." -xing, 2019