Beş

1.6K 180 330
                                    

"Anlamıyor musun, sana olumlu yanıt veremem..." diye tekrar açıklama yaptı Uğurböceği.

"Farketmez, yine de seni seviyorum ve bundan kolay kolay vazgeçmeye niyetim yok."

Uğurböceği, Kara Kedi'ye yaklaştı ve elini partnerinin yanağına koydu.

"Vazgeçmek kolay değil, biliyorum. Hatta senden vazgeçmeni de isteyemem ama..." diyerek gözlerini kaçırdığında, Kara Kedi de yüzünü astı.

"Onun yüzünden, değil mi?"

"Ne?" dedi genç kız anlamadığını belirtircesine.

"Eski sevgilini unutamıyorsun," diye Kara Kedi net bir sesle konuştu. "Ona ihanet eder gibi hissediyorsun."

"Hayır, sebebi bu değil," diyerek Uğurböceği titrek bir sesle konuştu ve gözlerinin dolduğunu belli etmemek için uzaklaştı.

"O zaman neden?"

"Çünkü seni sadece arkadaş olarak görüyorum," derken bile eski sevgilisini düşünüyordu. "Üzgünüm."

"Onu düşünmüyorsan neden gözlerin yaşardı?"

"Ne? H-hayır. Sadece..."

Kara Kedi'nin şüpheli bakışları arasında rahatsız olan Uğurböceği geri adım attı.

"Gitmem gerekiyor, sonra görüşürüz!"

***

"Bu defa onunla konuşabildin mi?" diye sordu gencin arkadaşı.

"Hayır, yine kaçtı... Her zamanki gibi." diye yanıtladı sarışın çocuk.

Ela gözlerini yine dolunaya çevirdi ve dolunay ışığının, sarı saçlarını parlatmasına izin verdi.

"Kara Kedi olmak, seni Uğurböceği'ne ulaştıramadı yani..." dedi sarışının arkadaşı. "Desene, mucizeyi boşuna çaldın."

"Hey," diyerek sinirle baktı arkadaşına. "Mucizeyi çalmadım."

"Evet evet, bu mucizeyi kesinlikle tehditle almadın." diye dalga geçti arkadaşı.

"Bunun ile çalmak, aynı şey değil. Buna çalmak denmez." diye kendini savundu sarışın.

"Aynı şey. Tam olarak buna çalmak diyoruz." diyerek çatık kaşlarıyla yineledi siyah saçlı arkadaşı.

"Bak Hugo..." diye devam etti siyah saçlı çocuk. "Agreste'in gizli kimliğini bildiğin için onu tehdit ettin. Hem de ne için? Uğurböceği'ne ulaşabilmek için. Agreste de mecbur kalmasa zaten bunu kabul etmezdi. Doğru mu?"

Sarışın çocuk bir şey diyemedi. Yaptığından pişman değildi ama yaptığının doğru olmadığını da biliyordu. Yalnızca boyun eğdi.

"Sen benim yakın arkadaşımsın, Hugo. Yaptığın her şeye rağmen seni savundum, doğru olarak... Ama yine de bu yaptığını destekleyemem. Bundan sonra arkadaşlığımıza devam etmesek daha iyi olacak sanırım..."

"Ne?" diyerek başını kaldırdı Hugo. Sinirlenmişti. "Beni yalnız mı bırakacaksın?"

"Senin yanında yeterince durduğumu düşünüyorum, bence fazla bile," diyerek ayağa kalktı genç çocuk.

"Victor," diye seslenerek Hugo, arkasını dönmüş siyah saçlı çocuğu durdurdu. "Eğer şimdi gidersen buna çok pişman olursun."

Hugo sinirlenmişti ve sinirlenince herkesi harcayabilirdi. Kendisinin gerek en yakın arkadaşı, gerek de bir kız tarafından terk edilmesi, ona hep ağır gelmişti.

"Umrumda bile değil. Eğer o insanları rahat bırakacaksan, ölümüm senin elinden bile olabilir..." diye net bir sesle konuştu Victor.

Ve ardından da, eski dostuna veda ederek oradan uzaklaştı...

***

"Yapma..." diyerek kesik bir sesle konuştu Marinette geriye adam atarken.

"Yalvarırım uzak dur benden..." diye yineledi genç kız ama o gölge, onu dinlemeden genç kıza yaklaşmaya devam etti.

"Benden uzak dur!" diye Marinette sonunda çığlık attı. Ellerini saçlarına geçirdi ve her korktuğunda yaptığı gibi, saçlarını çekiştirmeye başladı.

"Marinette! Marinette, iyi misin?" diyerek endişeli şekilde odaya giren Sabine, kızını yere çökmüş şekilde bulunca daha da telaşlandı.

"Marinette? Tanrım! Marinette, ne oldu sana?" diyerek telaşla konuştu Sabine.

Marinette ise annesinin gelmesi ve o gölgenin kaybolmasıyla ağlamaya başladı. Saçlarını gitgide daha da yoluyordu ve bu da onun canını yakıyordu.

"Marinette! Marinette, tatlım, neden oraya bakıyorsun?" diyerek bakışlarını pencereye dikti annesi. "Orada ne var?"

Marinette'i yerden kaldırdı ve yatağına götürmeye çalıştı ama Marinette oradan adeta kaçıyordu. Bunun üzerine Sabine, Marinette'i, odasındaki şezlonga bıraktı ve yavaşça uzanmasını sağladı.

Marinette, gördüğü o şeyden sonra sakinleşmeye çalışıyordu.

Ama sadece sakinleşmeye çalışıyordu, başarılı olduğu pek söylenemezdi...

***

"Günaydın, Marinette," diye gülümseyerek selam verdi Felix.

"Hey?"

"Marinette?"

Marinette dalgın şekilde etrafına bakmaya devam ederken, Felix onun kolunu tuttu ve biraz salladı.

Marinette ürpererek silkelendiğinde, Felix usulca geri çekildi ve gülümsedi.

"Korkuttuğum için üzgünüm, sadece cevap vermeyince endişelendim."

Marinette, Felix'in ne sorduğunu duymadığı için anlamayarak bakmaya devam etti.

"Günaydın demiştim, uh," diyerek elini ensesine atarak hafifçe gülümsedi çocuk.

"Günaydın," diye karşılık verdi Marinette, hem şaşkınlığını gizlemeye çalışarak hem de zorla gülümseyerek.

"Sen iyi misin?" diyerek endişeli şekilde sordu Felix. "Az önce de dalgındın ama şimdi bir şeye daha çok şaşırmış gibi görünüyorsun."

"E-evet, sadece..." diyerek kendini toparlamaya çalıştı Marinette. "Elini ensene atıp gülünce... Birisine çok benziyordun da..."

"Şey..." diyerek Felix, genç kıza biraz yaklaştı ve fısıldadı. "Eski Kara Kedi'ye mi?"

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin