On iki

994 120 55
                                    

"Onu tanıyamadım, eskisine benziyordu ama o değil gibiydi."

"Neden ona sormadın?"

"Söylemezdi zaten. Eğer ona bir mucize verildiyse kimliğini gizli tutacaktır."

"En azından birkaç soru sorabilirdin. Örneğin, ona, bu mucize nasıl verildi?"

"Haklısın, Tikki. Bunu sormalıydım. Tanrı aşkına, neden sormadım ki?"

"O anın şaşkınlığı olmalı," diye güldü kwamisi. "Hem belki gerçekten de odur, sonuçta 1 yıldan fazla oldu görüşmeyeli. Belki değişmiştir?"

"O da benimle konuşmadı ki..."

Alt kattan annesi seslendi, "Marinette, tatlım!" Genç kız, annesinin üst kata gelme ihtimaline karşı, saklanması için kwamisine işaret verdi. "Arkadaşın Felix burada," diye ekledi annesi.

Marinette anladı, o konu için gelmişti Felix. "Geliyorum!" diye geri seslendi. Bugünün tatil olması iyi haberdi, bu konuyu konuşacak boş vakti çok vardı.

Alt kata indi ve Felix'i karşıladı. "Hoşgeldin," dedi. "Gelmen çok iyi oldu-" Annesiyle göz göze geldiğinde duraksadı. "Yani... Matematik ödevimi bir türlü yapamıyordum, yardıma ihtiyacım vardı." Bocaladığını anladığında hızlıca Felix'i kolundan tuttu ve üst kata çıkardı. Annesi şaşkın bir şekilde baksa da işlerine geri döndü, Marinette'in hiç bir hareketi garip gelmiyordu artık.

Marinette ve Felix üst kata çıktıklarında Felix, hemen kendini şezlonga bıraktı. "Yorulmuşum," dedi. Onun ayakta dolandığını gördü, "Sen oturmuyor musun?"

"Yeni bir görev arkadaşım var. Mucizeyi siz mi verdiniz ona?" diye aniden soru yöneltti ona.

Felix güldü, "Pek sayılmaz, aslında-"

"Anlayamıyorum. Bekle, yoksa o, eski Kara Kedi mi?" Gözleri parladı. Umutları, gün yüzüne çıkıyordu.

"Eski partnerinin görev zamanı olduğunu sanmıyorum, mucizeyi kullanan kişi başkası. Mucizeyi ona usta verdi," diye açıklamada bulundu Felix. Marinette tam bir şey söylecekti ki, Felix devam etti, "Onu tanımıyorum." Yalandan kim ölmüş!

"Anladım," dedi Marinette. "O... Ne zaman gelecek? En önemlisi, gelecek mi?"

"Seni umutlandırmak istemiyorum, Mari-" Marinette onun sözünü tamamlamasına izin vermedi.

"Geleceğini söylemiştin, sorun nedir?" Marinette'in yüzü donuklaşmıştı.

"Sorun şu ki..." Felix, o sözleri hatırladı. 'Tekrar gidebilirim, Felix.' Duraksadı. Marinette'e ne söyleyecekti? "Bir problem çıkabilir diye düşündüm sadece."

"Öyle diyorsan..." diye mırıldandı.

***

Felix, tam anlamıyla belirli olmayan bir hisle eve geldi. Öfke? Hayal kırıklığı? Anahtarıyla deliği çevirdi sakinleşmeye çalışarak. "Adrien!" diye seslendi. "Adrien! Konuşmamız lazım." Anahtarlarını cebine attı, içeri geçti.

"Felix?" diye yokladı onu. "Sen mi geldin?" Kafasını mutfaktaki kapıdan uzattı. "Sorun nedir?"

"Bana hiç anlatmadın," dedi sakin bir tavırla. "Neden gitme ihtimalin var?"

"Anlatmama izin vermeden dışarı çıktığın için anlatamadım."

"Tamam, haklısın. Merak ediyorum, şimdi anlatabilir misin?" Koltuğa oturdu Felix.

"Babam yüzünden..." diye mırıldandı Adrien. Ellerini yumruk yaptı ve onun yanına oturdu, "Beni tekrar Londra'ya göndermek istiyor, kendisi de orada olduğu için."

"Bu zamana kadar Paris'te birlikteydiniz sonuçta, değil mi?" diye devam etti Felix.

"Anlamıyorum, hiç anlamıyorum. Londra'ya gideli 1 yıldan fazla oldu, neden hâlâ orada kalmaya devam ediyor? Üstelik zaten dönmeyecekse beni de buraya göndermesinin amacı ne? Düzenim hep altüst oldu."

Felix, hayal kırıklığına uğramış gibi hissetti, Marinette gibi... Marinette'i hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordu ve muhtemelen öyle olacaktı. Ama Adrien, daha kötü hissediyordu, öncelik Adrien olmalıydı Felix'e göre. "Tamam... Buna bir çözüm getirebiliriz, Adrien. Henüz gideceğin belli mi?"

"Az önce babam aradı, haftaya Londra'dayım." Adrien yere baktı, kötü hissediyordu. Her zaman, buraya geleceği anı beklemişti ve henüz Uğurböceği'yle bile konuşamadan gitmek zorundaydı. En azından onunla konuşsaydı, belki daha iyi hissedebilirdi.

"Dinle, gitmemen için bir çözüm yolu olmalı," dedi Felix büyük bir umutla. "Okulunu bahane edemez misin? Henüz yeni geldin ve bir düzenin var, bunu ona söyleyebilirsin."

"Denemedim mi sanıyorsun? Defalarca söyledim ama o ne dedi sence?"

Adrien susunca Felix bir tahminde bulundu usulca, "Umrunda olmadığını mı?"

"Tam anlamıyla öyle! Umrunda değilmiş ve ilgileniyormuş! Zaten önemsiyor olsaydı en başta tüm düzeni bırakıp Londra'ya gitmezdik, değil mi?"

"Adrien, sakin ol lütfen. Ben bir yolunu bulacağım." Adrien, umutsuzca baktı Felix'e. Cidden, ne yapabilirdi ki? "Kuzenine güven," dedi gülümseyerek.

Felix çok umursamaz ve bazen çocuksu olabilirdi ama her zaman, zor zamanlarda ona destek oluyordu. "Plagg gibisin," dedi Adrien gülümsedi. "Onun gibi, bana destek olmayı çok iyi biliyorsun."

"Özlediysen..." diye sırıttı Felix ve yüzüğünü taktı.

"Plagg!" diye bağırdı Adrien. "Uzun zaman oldu görüşmeyeli. "Başına neler geldi öyle?"

"Aslında Hugo'nun aptal bir çocuk olduğunu hep anlamıştım," dedi rahat bir şekilde Plagg. Belli etmese de, gözleri sulanmıştı ve Adrien'ı görmeyi özlediği belliydi. "Senin kadar olmasa da..." Güldüler.

"Peki... Yeni sahibinden memnun musun?" dedi Felix'i işaret ederek.

"Felix çok pratik zekalı. Üzgünüm Adrien ama Felix kadar zeki olsaydın Uğurböceği'ni çoktan bulmuştun."

"Hey!"

"Tamam, beni umursama, takılıyorum sadece." Plagg uçarak Adrien'ın omzuna kondu. "Neyse ne, sen ne zaman mucizeyi alacaksın? Geldin ve her şey yolunda değil mi?"

"Haklısın, Plagg ama olaylar biraz karışık ve..." Sesi gitgide alçalıyordu. "Ben de Londra'ya geri dönmek zorundayım."

Plagg duraksadı. "Ne yani?" dedi. "Mucize herkesi tek tek dolaşacak ama senin eline tekrar geçemeyecek mi?" Adrien başını iki yana salladı. "Adrien, yemin ederim ki, şu mucize her sahip değiştirişinde başım dönüyor. Bu mucizenin dolaştığı kadar Paris'i dolaşmadım ben."

Güldü Adrien. "Plagg, gitmeden yine görüşeceğiz ve vedalaşacağız." Sonra Felix'e döndü. "Gitmeden sadece bir kez, Uğurböceği'yle konuşmama izin verirsin, değil mi?"

Felix başını iki yana salladı. "Gitmeyeceksin, Adrien."

"Bir çözüm yolu yok, anlamıyorsun sanırım."

"Henüz bir çözüm yolu olmayabilir ama bu, olmayacağı anlamına da gelmez," dedi Felix. Yumruklarını sıktı, "Gitmemelisin, Adrien. Burada kalmak zorundasın."

"Neden?" diye sordu Adrien yavaşça.

"Çünkü o kızın ağladığını gördüm." Adrien şaşkın şekilde bakarken Felix devam etti, "Uğurböceği'nin senin için ağladığını gördüm, Adrien."

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin