12❤️

1.1K 142 129
                                    

"Bildiğiniz üzere gençler, okulumuzun meşhur yaz şenlikleri geldi çattı. Şimdi hepinizden sınıf temsilciniz önderliğinde takımlar kurup müsabakalara katılmanızı - öhöm - ve tabi ki kazanmanızı istiyorum."

Sınıf öğretmeni yağdan parlayan burnunun ucuna kaymış olan simsiyah ve eski moda kalınca gözlüğünü orta parmağının ucuyla tek hamlede yukarı, burun kemerine çıkarıp sözlerine öyle devam etti.

"Ayarlamalarınızı yapın ve kimin nereye katılacağını yazılı olarak bana bildirin. Unutmayın ki bu şenlik ve yarışmalar sınıfımız adına çok büyük önem arz ediyor. Gururumuz mevzu bahis. Kaybedeyim demeyin sakın. Takım yarışlarında da bireysellerde de. ANLAŞILDI MI?!"

"Anlaşıldı hocam!"

"Aferin size. Haydi bakalım."

Öğretmen şenlik duyurusunu yapıp çıktıktan sonra sınıfı bir uğultu aldı. Kırmızı kadife ile kaplı duyuru panosunun önünde toplanan öğrenciler asılan listeye bakıyor, arkadaş grupları kendi aralarında türlü tahmin ve tespitler yapıyordu. Hepsi de oldukça endişeli ve gergindi çünkü sınıf öğretmenlerinin bahar şenlikleri konusunda nasıl da hırslı ve gözü dönmüş olduğunu hepsi çok iyi biliyordu. Kötü bir derece elde ettikleri takdirde sonları ümit vaat edici olmazdı. Bu yüzden kazanmak, en azından tatmin edici bir sonuç almak, zorundaydılar.

Listede gerçekleştirilecek bütün müsabakalar maddeler halinde sıralanmıştı ve bir an evvel herkesin ismini müsabakaların altına yazması gerekiyordu. Voleybol, basketbol, halat çekme, kaşıkta yumurta taşıma, kostümlü koşu, meyveli yoğurt yeme, yüzme...

Hocanın gazabından korkan herkes girdiği yarışı kazanabilmek adına ismini kolay yarışmalara yazdırma savaşına girmişti bile.

Jongin, zaten sporcu olduğundan onun adını doğal olarak basketbol yarışmasına yazdılar. Takım arkadaşı da onunla birlikte yazıldı. Oyunda iyi sayılabilecek üç erkek öğrenci daha bir takım oluşturabilmek onların yanına katılırken voleybol takımını kızlardan altı kişi ile oluşturdular. Diğer yarışlara ise ikişer kişi yazdılar.

Herkes ismini yazdığında geriye bir tek Kyungsoo ve kostümlü koşu yarışı kalmıştı. Sınıf tek sayıda öğrenciden oluştuğu için mecburen bir kişi arta kalıyordu ve bu kişi ne yazık ki tam da Kyungsoo olmuştu.

İşin aslı Kyungsoo'nun hiçbir yarışta başarılı olamayacağı aşikar olduğundan onu kimseye ayak bağı olmayacağı bir yarışta tek başına bırakmakta beis görmemişlerdi. Ayrıca bu boğucu sıcaklarda hiç kimsenin tüylü pofidik peluşlarla güneşin bağrında dört nala koşmaya niyeti de yoktu doğrusu.

Kyungsoo ismini yazdırdıktan sonra neşeyle Jongin'in yanına koştu ve "Elimizden gelenin en iyisini yapalım Jongini! Kazanmak için çabalayalım." diye heyecanla söyledi.

Jongin tombul miniğin hırs dolu, kıvılcımlar saçan kara gözlerine ve sımsıkı yaptığı pofidik yumruğuna hayranlık içerisinde baktı. Acaba butundan bir kıt alsa çok mu ayıp olurdu? Erkek arkadaşı tam da şu an kocaman leziz bir tavuk gibi görünüyordu gözüne ve onu oracıkta yemek istiyordu ne yapsın...

"Elimizden geleni yapalım." derken içinden geçirdiği tüm o uygunsuz kıtlatma arzusunu içine gömdü. Daha münasip bir zamanda yalnız başlarına olduklarında bir - hatta belki birkaç - kıt alabilirdi.

Ahh, Tanrı biliyor ya kendini tesellilerle frenlemeye çalışıyordu yoksa şuracıkta yiyiverecekti tatlı sevgilisini. Her neyse.

Gel gelelim şenlikler sebebiyle bir hafta boyunca dersler askıya alınmıştı ve bu süre zarfında hazırlıklar tamam edilirken yarışlar ve gösteriler sergilenecekti. Bu arada tabi ki de bütün sorumluluk öğrencilerin üzerindeydi ve haliyle herkes harıl harıl çalışıyor, üzerine düşeni yapıyordu.

Havuçlu TarçınlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin